21 Haziran 2005
<B>MALTEPE’</B>den mühendis<B> M.</B> <B>Kemal Ulusoy, CHP’</B>de son yaşanan delege seçimlerindeki skandallarla ilgili olarak <B>‘Bu uygulamalar için yargıdan bir sonuç alamıyoruz.</B> <B>Hukuksuzluklar için AİHM’ye gitmeye de partim için utanıyorum.</B> <B>Biz ne yapalım?’</B> diye tepki gösteriyor. CHP’nin sonbaharda yapılacak olağan kurultayı için kongre takvimi başladı. Delegeler ‘seçildi!’, şimdi de ilçe kongreleri başlıyor.
Ancak delege seçimlerinin naylon üyelerle ve Siyasi Partiler Yasası’na (SPY) aykırı ‘üye listeleri’ ile yapılması ve buna bağlı olarak birçok yerde itirazların fazlalığı dikkat çekiyor. İtirazlar üzerine bazı savcılıkların ceza davaları açması, kongre sürecini şimdiden tartışmalı hale getiriyor. İtirazların esas noktası yasadışılığa dayanıyor.
Siyasi Partiler Yasası’nın 10. maddesinde şu hüküm var:
‘Siyasi partilerin bu kanuna göre yapacakları kongre delege seçimlerinde ve önseçimlerde Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilmiş üye listeleri esas alınır.’
Ayrıca 20. maddede, ilçe kongrelerinin, siyasi partilerin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki sicilde kayıtlı parti üyelerinin seçtikleri delegelerle yapılacağı belirtiliyor.
Oysa, birçok yerdeki delege seçimlerinde kullanılan listelerin bu maddelerde yazılı ‘sicil’le hiçbir ilgisi yok... Hatta, Yargıtay Başsavcılığı’ndaki listelerin kullanılması bir yana, Genel Merkez’in bile mührü ve yetkilinin imzası da bulunmuyor. Ayrıca, listelerin bir kısmında da üye isimlerinin son anda kalemle eklendiği görülüyor. Bir kısmında da yazılı olan üyelerin adlarının son anda listeden çıkartıldığı dikkat çekiyor.
Bu durumda, CHP’nin şimdiye kadar yaptığı bir kısım delege seçimlerinin iptal edilmesi gerektiği belirtiliyor.
Görevden alınan il başkanlarının çağrısıyla hafta sonu Ankara’da bir araya gelen muhalifler, Ertuğrul Günay’ın başkanlığında bir ‘Temsilciler Kurulu’ oluşturarak Kurultay’a giden süreçte ‘hukuksuzlukların önüne geçmek ve CHP’de köklü bir yapısal ve siyasal yenileşmeyi gerçekleştirmek’ üzere harekete geçtiler.
Partilerin hukuku yok
CHP’nin bir parti ‘büyüğü’, partideki delege seçimlerini hukuki boyuttan yorumluyor:
‘Kurultay sürecinde delege seçimlerinde pervasızca yapılan usulsüzlük ve yolsuzluklar antidemokratiktir, pervasızlıktır. Saymakla bitmez. Ortada sadece Siyasi Partiler Kanunu’na (SPK) değil, parti tüzüğüne aykırı birçok işlem bulunuyor. Delege seçiminin yapılacağı yerlerin, muhaliflerden gizli tutulması, seçim yapılmadan tutanak tutulması vs...
Birçok ilçede savcılıklara suç duyurusunda bulunuluyor. Karşıyaka ve Bornova’da davalar açılıyor.
- İlginç bir durum. Şimdiye kadar SPK’nın uygulamasında mahalle delege seçimleri üzerinde fazla durulmadı. Hákim denetimi ilçe kongrelerinde başlatıldı. Oysa, usulsüzlükler asıl mahalle delege seçimlerinde kotarılıyor. Eğer delegeler naylon üyelere dayanarak seçiliyorsa, bu ‘naylon’luk ilçe kongrelerine yansıyor. Hákim orada yapılan seçime şekil olarak bakıyor. Sandığa atılan oyların sayımında bir arıza varsa, onu önlüyor.
O oyu atanların usulsüz seçilmiş olmalarına karışmıyor.
Yargının durumu...
- Bazı yargıçlar, mahalle seçimiyle ilgili itirazları ‘Bunlar partinin iç işidir, itirazlarınızı gidin partide halledin’ diye reddediyor. Oysa, bu tutum SPK’nın hem amacına hem de içeriğine aykırı. Aslında hükümlerde ‘boşluk’ gibi görünen bir zaaf olduğu ileri sürülebilir. Kanunun ve müeyyidelerinin açık olması daha iyi olur. Fakat kanunun bu haliyle dahi uygulanmasında, partilerin demokratik esaslara uygun olarak çalışması gereği gözetilmelidir. Çünkü, SPK bu amaçla çıkarılmıştır. Metni de bu amaca uygun uygulamalara ve yorumlara uygundur.
UMURSAMAZLIK OLMAZ
Böyle bir suçu tanımlarsanız...
- SPK bir tarafa bırakılsa bile, burada emniyeti suiistimalden görevi kötüye kullanmaya, hatta evrakta sahtekárlığa kadar çeşitli genel hükümleri ilgilendiren uygulamalar var. Bunlar umursamazlıkla karşılanamaz. Aslında bunların partilerin genel merkezlerince önlenmesi gerekiyor; ancak ne yazık ki bunları bizzat genel merkezler yapıyor.
Ama parti merkezleri ‘Bunlardan size ne, bunlar bizim içişlerimiz’ diyor.
- Bunlar partinin içişlerinden ibaret olur mu? Bunlar ülkenin demokrasisinin temel sorunlarıdır. Partilerde demokrasi yürümezse, doğru dürüst genel seçim yapılabilir mi? Bugün milletvekili adaylarından belediye meclis üyelerine kadar hepsini genel merkezler belirliyor ve seçmenin önüne aday listesi olarak sunuluyor. Başka seçeneği kalmayan seçmen de ‘atanmış’ adaylara oy veriyor. Yani ‘aşiret devletleri’ndeki uygulamalara benzer sonuçlar ortaya çıkıyor. Ağa kimleri seçerse, onlar işbaşına geliyor, onlar da ağayı seçiyor. Al gülüm ver gülüm siyaseti yani... Bunun adına da demokrasi deniyor.
Hukukun, partilere bir şey yapamaması demokrasiyi zedelemez mi?
Biliyor musunuz
YURT Partisi’nin 2. Genel Kurulu’nda yeniden genel başkan seçilen Sadettin Tantan, ‘Türkiye’de kirli siyasete neden olan aktörlerin ülkeyi kurtarmak için halkın içinde hálá dolaşmayı sürdürerek onları kandırmaya devam ettiklerini’ söylediğini, bu arada eski Gümrükler Teftiş Kurulu Başkanı Necati Can’ın YP Yönetim Kurulu’na seçildiğini...
ÇEVRE ve Orman Bakanlığı’nın, AB mevzuatına uyum nedeniyle eskiden olduğu gibi yeniden ayrılacağını, Orman Bakanlığı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile birleştirilirken, Çevre Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı’na aktarılarak ‘Çevre ve Kentsel Bakanlığı’ adı altında bir bakanlık kurulması için çalışmalar yapıldığını...
BALKAN Türkleri Dayanışma ve Kültür Derneği’nin Başkanı Av. Seyhan Türkkan’ın, 25 Haziran’da Bulgaristan’da yapılacak ve Türk toplumunu büyük ölçüde etkileyecek genel seçimler öncesinde, yaptığı ‘politik oyunlar’ gerekçesiyle Yönetim Kurulu’ndan düşürülerek yerine eski ANAP Tekirdağ Milletvekili Rıfkı Atasever’in getirildiğini...
ŞEBİNKARAHİSAR Belediye Başkanı Lütfullah Akdoğan’ın, ‘Kültür ve Sanat Ceviz Festivali’nin 2-8 Temmuz arasında gerçekleşeceğini açıkladığını...
Yazının Devamını Oku 19 Haziran 2005
<B>SAKARYA </B>Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi, <B>Doç. Dr. Emin Gürses, Kafkasya </B>bölgesinde bir süredir araştırmalar yapıyor. Gürses’e son gelişmeleri soruyoruz: Bölgede ne var, ne yok?
- Amerika’nın ağırlığı gittikçe pekişiyor. Tiflis’in kuzeyinde, yarım saat uzaklıkta bir askeri üs kuruyorlar; üssün İncirlik’ten daha donanımlı olduğu söyleniyor.
Ermenistan...
- Ermenistan’ın nüfusu 2 milyonun altına düşmesine rağmen son zamanlarda bölgede büyük bir hareketlilik dikkat çekiyor. Ermenistan, ABD’nin tam kontrolüne girmiş durumda. Amerika’daki Ermeniler yatırım yapmaya başlamış, bu nedenle istihdam artışı olmuş... Amerikalılar, başkent Erivan Havaalanı üzerinde, İstanbul’daki konsolosluktan daha büyük bir elçilik binası yapmışlar. Ayrıca askeri bir üssün altyapısı hazırlanmaya başlamış. Bu şekilde Körfez’den olduğu gibi Kuzey’den de İran’ı kontrol altına alma operasyonu tamamlanmış oluyor. Bu gelişmeler karşısında Ermenistan ilerde Türkiye’yi artık bir güç olarak görmeyebilir.
Doç. Gürses, Ermenistan’da Türkiye’ye yönelik Türk düşmanlığına dikkat çekiyor ‘Ancak’ diyerek anlatıyor:
‘Ermeni bir turizmciyle görüşürken bana her yıl 1000’e yakın Ermeni’yi Antalya’ya gönderdiğini, bunların ülkelerine döndükleri zaman ‘Türklerin iyi insanlar olduklarını, düşmanca hiçbir tavır görmediklerini’ söylediklerini anlattı. Ama Türkiye’yi tanımayan ve bilmeyenler arasında Türkiye’ye yönelik önyargı sürüyor.’
Azerbaycan’ın Ermenistan’la ilişkileri...
- Önce şunu belirtmek isterim. Gürcistan-Türkiye arasındaki Cevakhati denilen bölgede Ermeni nüfus daha ağırlıklı... Ermenistan, Gürcistan yönetiminden bölgenin ‘otonomi’ olmasını istiyor. Eğer bu bölgeye ‘otonomi’ verilirse, ki bu bölge Karadeniz’e açılan Acaristan’la sınırdaş, böylece Ermenistan, Acaristan’ın deniz kıyısındaki başkenti Batum’dan denize açılma olanağı sağlayabilir... Rusların çekilmesinden sonra Batum kenti, Amerika’nın kontrolü altında olduğundan bu ihtimal hiç uzak sayılmamalı...
Doç. Gürses, ‘Azerbaycan lideri İlham Aliyev’in durumunun dikkatle takip edilmesi gerekiyor. Dış güçler, Türkiye’nin ağırlığından ötürü rahatsızlık duyuyor. Özellikle de İngilizler tarafından... Çünkü İngilizlerin büyük petrol yatırımları var Bakü’de... Bu arada Türkiye’ye gelen George Soros’un, Azerbaycan muhalefet lideri İsa Kamberov’la İstanbul’da görüşmesi, Bakü’de iktidar çevrelerince epeyce rahatsızlık yaratmış durumda.
Amerika; Bulgaristan ve Romanya’dan sonra doğudaki komşularımıza da yerleşiyor.
Türkiye yavaş yavaş kuşaklanıyor.’ diyor.
Başbakanlığa Anayasa kitabı
LAİKLİK bir Anayasa ilkesidir ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varoluşunun temelidir. Son günlerde karşılaşılan Kuran kursu problemleri bir yana, Çankaya’daki Kuran ve ‘oku eylemi’ beni çok derinden etkiledi.
Cumhuriyetçi, laik vatandaşları göreve çağırıyorum: Herkes bir Anayasa satın alsın ve Başbakanlık binasının önüne bıraksın ve tümü için ‘oku’, ‘insan zekásıyla oku’ talebinde bulunsun.
Ülkemizin geleceğini korumanın zamanıdır.
Timurhan TAŞTUTAR BERLİN
AKP 1. Kongresi AİHM’ye gidiyor
AKP’nin, 12.10.2003’teki 1. Olağan Kongresi’nde, Tayyip Erdoğan’ın karşısına genel başkan adayı olarak çıkan Mustafa Reşit Burkan’ın ‘basın açıklaması’ özetle şöyle:
‘Kongrede aday olmuştum. Ancak benden tedirgin olduklarından adaylığımı engellediler. Kongrenin iptali için açtığım davalarda iç hukuk yollarının tükenmesi nedeniyle AİHM’ye gitme zarureti hasıl oldu.
Gerçekler er veya geç ortaya çakacaktır. Ak ile kara belli olacaktır. AKP milletten aldığı bu gücü millet için yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklara karşı kullanması gerekirken benim siyasi hakkımı, hukuku çiğneyerek almıştır.
Türkiye’de AKP’li seçmen yoktur, AKP’ye oy verenler vardır.’
Ulusal uzlaşma ve toplumsal güven kaybolmaktadır.
Hissiyatımızı kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.’
Hasankeyf soruları
ANAVATAN Partisi Genel Sekreteri, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan, Hasankeyf konusunda Başbakan Erdoğan’ın ‘Antik kenti Ilısu Barajı’na feda edemeyiz. Hasankeyf’i kurtarıp turizme açacağız’ sözlerine atıf yaparak kendisine ‘zor’ sorular yöneltiyor:
‘Bu sözlerinizden sonra antik kent Hasankeyf’in korunması konusunda ne gibi çalışmalar yapılmıştır. Hasankeyf, Ilısu Barajı’na feda edilecek midir? Baraj yerinin değiştirilerek tarihi varlıkların sular altında kalmasının önlenmesi için yeni bir proje düşünülmekte midir? Yoksa suyun enerjiye dönüştürülmesinden yana olup; insanlık tarihinin ve kültürünün yaşatılmasına karşı mısınız? AB kriterleri açısından bunlar bir sorun olacak mıdır?’
Gazeteci kitapları
HULUSİ Turgut ‘Adriyatik’ten Çin Seddine-Avrasya ve Demirel’ (ABC), Nurettin Kurt ‘Olay-Polis-Adliye Gerilim Üçgeninde Kurt Gazeteci’ (Ümit Yayıncılık); Altemur Kılıç ‘Kılıç’tan Kılıç’a’ (Remzi Kitabevi); Mehmet Aycan ‘Yeni Türkiye’nin Doğuşu’ (Toplumsal Dönüşüm Yayınları); Nedim Şener ‘Fırsatlar Ülkesinde Bir Kemal Abi’ (Güncel Yayıncılık), Umut Veli Develi ‘Noter Onaylı Yolsuzluk Hikáyesi’ (kendi yayını), Erol Ulubelen ‘İngiliz Belgelerinde Türkiye’ (Cumhuriyet Kitapları), Arda Uskan ‘Güle Güle Bebeğim’ (Doğan Kitap), Sefa Kaplan ‘90. Yılında Ermeni Trajedisi-1915’te Ne Oldu’ (Hürriyet), Saygı Öztürk ‘Kırmızı Klasör’ (Birharf Yayıncılık)
GÜNÜN SÖZÜ
‘İnsanların çoğuna çekici gelen temel güdüler-dürtüler, aç gözlülük, kibir, rekabet ve güç tutkusudur. Örneğin, siyasette insanların eylemleri bu dört temel güdü-dürtüden kaynaklanır.’
(Bertrand Russel)
Biliyor musunuz
SEDAT Peker’le ilgili olarak ‘Organize suç örgütü lideri olmak, adam kaldırmak, zorla şirket elde etmek’ iddiasıyla başlatılan soruşturmada 72 kişiden 49 kişi hakkında takipsizlik kararı verildiğini, son duruşmadaki 5 tahliyeyle birlikte davada sadece Sedat Peker, abisi Atilla Peker ve iki çalışanı olmak üzere 4 kişinin tutuklu kaldığını...
Yazının Devamını Oku 18 Haziran 2005
<B>CHP </B>Denizli Milletvekili, Meclis Eğitim Komisyonu üyesi <B>Mustafa Gazalcı</B>, eğitimimizin halini çok güzel özetlemiş: ‘MEB Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, göreve geldiğinden beri devlet okullarından çok özel okulların sorunlarını çözmeye çalışıyor. Onların açıklarını kapatmak için 10 bin yoksul öğrenciyi devlet parasıyla özel okullarda okutmaya kalkıştı. Şimdi de, Maliye Bakanı’na sunduğu ‘Özel Okullara Destek Paketi’nde; özel okullara vergi indirimi, bedelsiz arsa tahsisi, bu okullarda çocuğunu okutanlara faizsiz kredi gibi destekler öngörüyor.
Bu, eğitimi bir kamu hizmeti değil, özel kesimin alıp sattığı ticari bir alan olarak görme yaklaşımıdır.
Eğitimi adım adım özelleştirme anlayışıdır. Başbakan’ın ‘Eğitim işinden devlet çekilmeli, özel kesim yapmalı’ anlayışının yaşama geçirilmesidir.
Eğitimdeki payı %2’yi bulmayan özel okullarla ülkemizin eğitim sorunlarını çözmek olanaksızdır. Dünyanın her yerinde eğitim, devletin öncelikli işidir. Hele Türkiye gibi gelir dağılımı adaletsizliği büyük olan, %80’i yoksulluk içinde bulunan bir ülkede, devletin eğitim işinden ayrılması yoksul halk çocuklarının okumaması demektir. Yoksul halk çocuklarının zorunlu eğitimden sonra orta ve yüksek öğretimden uzaklaştırılması demektir.
Yıllardır eğitime bütçeden yeterince pay ayrılmaması sonucunda okullaşma oranı çağdaş ülkelere göre düşüktür.
İzlenen yanlış politikalar yüzünden devlet okullarında bile iki Türkiye’nin iki eğitimi vardır. Birinde çoğu varlıklı kesimin çocuklarının okuduğu olanakları iyi okullar, diğerinde de yoksulların yokluk içinde okuduğu okullar.
DEVLET OKULLARI YETİM BIRAKILDI
Niçin Anayasamıza göre parasız olması gereken ilköğretimin bütün harcamalarını devlet karşılamaz? Neden 12 yıllık zorunlu eğitim gerçekleştirilmez? Fiilen paralı duruma getirilmiş eğitimde velilerin yükü azaltılmaz?
Özel okul ve dershanelerin birçoklarının laiklik ve Öğretim Birliği’ne aykırı olduğu bir gerçektir. Üstelik özel okul ve yurtların denetimini de yönetmelik değişikliği ile Milli Eğitim Bakanı üstüne almıştır. Yani bakan istemedikçe bu kurumlar denetlenemeyecektir.
Eğitim bir ülkenin geleceğidir.
Çocukların, gençlerin bir bütünlük içinde, bilimsel olarak eğitilmesi ülkemizin en yaşamsal sorunudur.’
Bu tespitlerden sonra Gazalcı’nın Bakan’a uyarısı şu:
‘Sayın Hüseyin Çelik özel okullara, dershanelere harcadığı çabalar kadar, ödeneği olmadığı için birçok gereksinimi karşılanamayan, yükü velinin sırtına bırakılmış devlet okullarının sorunlarıyla da ilgilense daha iyi olacak.’
Yanlış mı?
İstanbul kimi yiyecek
MİMAR ve Kentbilimci Prof. Ahmet Vefik Alp, ‘İstanbul Tarantula oluyor’ başlıklı yazı göndermiş; imar uygulamalarına ağır eleştiriler getiriyor. Yazısına ‘Kaşif Dr. Reemer açlığa çare bulmak için hayvanları hızla büyüten radyoaktif bir serum üzerinde çalışıyordu. Tarantula örümceğinde dozu fazla kaçırınca ortaya korkunç dev çıktı. Hem Dr. Reemer’i yedi hem de şehirdeki insanları... 1955, Clint Eastwood filmini orta yaşlılarımız hatırlayacaklardır ‘ diye başlayarak şöyle diyor:
‘Son günlerde ülkemizin kalbi İstanbul’u dört yönde genişleten ancak altı boş projeler birbiri arkasına basında yer alıyor. 40 senedir plan, proje, altyapı hazırlığı olmadan akar kırsal nüfusun oy ve rant beklentileriyle beslenerek İstanbul’un güvenliğini, ekolojisini, tarihini, coğrafyasını, ulaşımını altüst ettiğini, şehrin kanser tümörleri gibi devleştiğini biliyoruz.
Haliç’e yerleşen sanayi İstanbul’un kuyusunu kazmıştı. Pendik-Tuzla tersaneleri şehrin kıyı sayfiyesini kesti attı. Kuş cenneti Tuzla kurudu. Olimpiyatköy gecekonduların arasına oturtturuldu.
Başbakanımız bunlara Silikon Vadisi, 3. Köprü, 7 Gökdelenli Haydarpaşa gibi sansasyonel projeler ekledi. Sabiha Gökçen Havalimanı’nda in cin top oynarken şimdi de 3. havalimanından bahsediliyor.
Sayın Başbakan, Dr. Reemer’e heves etmesin. İstanbul’un genleriyle oynamasın, oynatmasın. Sonra aynen Tarantula gibi İstanbul hem onu yer hem bizi!’
Vapurlarımız
ARALARINDA Mehmet Güleryüz, Alp Orçun, Sumru Yavrucuk, Vecdi Sayar, Ufuk Uras, Oktay Ekinci, Genco Erkal, Lale Mansur, Dilek Zaptçıoğlu, İpek Çalışlar, Ayşegül Devrim, Kamil Masaracı, Ataol Behramoğlu’nun da imzaları olan 200’den fazla öğretim üyesi, sanatçı ve gazetecicilerin yeraldığı grubun, ‘İstanbul’a duyarsız kalmayacağız’ bildirisinde şöyle deniliyor:
‘Bakımı ve üretimi Türkiye’de yapılabilen vapurlarımızı seviyoruz! Onları bakımsızlaştırarak ?bakın artık eskidiler? deyip kaldırmak isteyen anlayışa karşıyız! Vapurları olmadan düşünemiyoruz! Vapurlarımızı vermeyeceğiz!’
Teşekkür ederim
KÖŞENİZDE dün (Niğde Bor) Akkaya Barajı ile ilgili yazımın yer alması üzerinden Niğde Çevre ve Orman İl Müdürü Ali Kumral aradı. Baraj için titiz bir çalışmaya girdiklerini, özellikle belediyenin baraja akan atıklarla ilgili arıtma tesisinin düzenli çalışması için uyarıldığını, 6 ay içinde Akkaya Barajı’nın bir kuş cenneti düzeninde korunacağını söyledi. Niğde Üniversitesi öğretim üyeleri Bekir Necati ve Ahmet Karataş konu ile ilgili bir dizi çalışma başlatmışlar. Dün akşam (önceki akşam) 21.00 sıralarında filamingoların havada olduğunu bölgedeki dostlardan öğrendim. Normalde o saatte yerde olmaları gerekirmiş. Yazının çıkmasından sonra belki önlem almaya başlarlar. Çok önemli bir konuda çok yararlı bir yazı oldu. Sağolun.
Ömer Fethi GÜRER
Keçi düşmanı bir başkan
ADANA Belediye Başkanı Aytaç Durak’ın, Ankara Çankaya’da açtığı 2. Fotoğraf Sergisi’nin davetiyesinde ‘Keçi bitkiler için bir felakettir. Bütün Akdeniz çevresi ülkelerde ormanları mahveder’ diyor.
‘Keçi, orman ve yeşil örtüyü yok ediyor, genç Toroslar’ın dik yamaçlarında flora kalmayınca, toprak bir daha dönmemek üzere akarak yok oluyor.’ 15 yıllık fotoğraf makinesiyle hep bunları görüntülemiş Durak...
Sergiyi Cumhurbaşkanı açacakmış ancak belindeki rahatsızlık nedeniyle gelememiş, sergiyi Devlet Bakanı Mehmet Aydın açmış.
- Neden keçi?
- Keçinin gezdiği yerde orman olmuyor, gelişmiyor. Onun için ya orman, ya da keçi; bir karar verilmeli. Zaten keçi lafını hiçbir ormancı etmez. Bu milli sorunların başındadır, yangından kötüdür. Sayın Osman Pepe, ormanları keçilerden koruyan tel örgüler için 22 trilyon harcandığını söylüyor.
- Siz öpüşmemekle tanınırken bu keçi düşmanlığınız nereden çıktı?
- Keçi lafını hiçbir ormancı etmez. Ederse, köylü kendisini şikayet eder, sürülür. Onun için bir tek ben laf ediyorum. Hafta sonları dağlarda gezerek ormanların keçiler tarafından nasıl tahrip edildiğini tespit ediyorum. Bu sergiyi bu amaçla düzenledim, toplumu uyarmak için.
(Cabbar’dan not: Sayın Aytaç Durak, dağdaki keçilerle değil de Adana’daki imar keçileriyle uğraşsa daha doğru olmaz mı?)
Zararlılara öneri
KASTAMONU Orman Bölge Müdürü Yılmaz Özcan, ağaçlara zarar veren kabuk böcekleriyle mücadele için bakın neler yapmış:
‘Yaptığımız araştırmalarla kabuk böceklerinin çoğaldığı bölgelerde kuş türlerinin azaldığını tespit ettik. Biz de başka bölgelerden böceklerin yoğunlukta olduğu bölgelere kuş transferi yaptık. Bu kuşlar için 2000 adet özel ev yaptırarak ormana bıraktık. Sakarca, ibibik, serçe, sığırcık gibi kuşlar kendi ağırlıklarının iki katı kabuk böcek yiyebiliyor.’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Özelleşirmeninne olduğu Türk halkına anlatılmıyor. IMF ve Dünya Bankası, Arjantin’i özelleştirdi de ne oldu? 20-25 milyar dolar para aldılar, ülkeye maliyeti de 150-200 milyar dolar oldu. Türkiye içten ve dıştan karartılıyor.’
(DSP Genel Sekreteri Tayfun İçli)
Biliyor musunuz
AKARYAKIT kaçakçılığını araştırma komisyonunun çalışmalarını bitirdiğini ve raporunu bir hafta sonra TBMM Başkanlığı’na sunacağını... ASKERİ yasak bölgelerin kültür, turizm ve spor faaliyetlerine açılabilmesini öngören tasarının TBMM Başkanlığı’na sunulduğunu... CHP Genel Sekreterliği’nin genelgesinde ilçe kongrelerinin 2 Temmuz’da başlayacağı duyurulmasına karşın bazı ilçelerde (örneğin Ümraniye’de) ilçe kongresinin 25 Haziran’da yangından mal kaçırırcasına yapılacağını... ANKARA’da görevden alınan il başkanlarının daveti ile partiiçi muhalefet kanadının Konya Yolu’ndaki Puis Otel’de bir araya geleceğini... BURSA’da dil eğitimi veren bir firmanın etkinliğinde, zarf içinde bazı medya mensuplarına para verilmesini Bursa Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneği, Bursa Halkla İlişkiler ve Reklamcılar Dernekleri tarafından ‘İletişim hakkı satılık değildir’ başlıklı bir bildiriyle kınandığını..
MESAJ PANOSU
ÖZEL halk otobüslerinde göz göre göre vergi kaçırılıyor. Vatandaş verdiği ücret karşılığında bilet almıyor, görevli de vermiyor. Ne vatandaş vatandaşlık görevini yapıyor, ne de biletçi... Kemal Unakıtan’ın kulakları çınlasın. Dr. Latif AKÇA
DİGİTÜRK abonesiyim. Ligler başlamadan önce Süper Paket’e aylık 64.8 YTL ödeyerek abone oldum. Liglerin bitmesine ve maç yayını olmamasına rağmen ayda 30 YTL fazladan ödüyorum. Madem maç yayını yok 30 YTL hangi hizmetin karşlığı?
Nilgün Erkmen-ETİLER
İDO, her cumartesi 100 km. uzaklıktaki Şile’ye sefer başlatıyor. Bostancı’dan 08.00’de kalkacak deniz otobüsü, 08.30’da Yenikapı’ya, 08.45 de Üsküdar’a uğrayıp 10.20’de Şile’ye varacak; dönüş ise 19.00’da Şile’den başlıyor.
Yazının Devamını Oku 17 Haziran 2005
<B>TEKEL’</B>le ilgili yeni soru: ‘<B>Tekel’</B>den yurtdışına iade edilecek olan 8 adet sert kutu makinesi ne oldu?’‘Makineler yolcu’ (8.5.2005) başlıklı yazımızda, İspanya’nın MTS firmasından alınıp Tokat sigara fabrikasına montajı yapılan makinelerin, 2. el olduğunun tespiti üzerine yönetim kurulu kararıyla yerinden sökülerek ‘mahreçine’ iade kararı alınmıştı. Bu arada söz konusu makinelerle ilgili harcamaların ve bu makinede kullanılacak malzemelerin ve ihtiyaç olmadığı halde KKTC’ye alınan makinelerin de akıbetinin ne olacağını sormuştuk.
O günden beri kimseden yanıt yok.
Haber verelim... Tokat’tan sökülen makineler, yurtdışına gönderilmek üzere İstanbul Erenköy Gümrüğü’ne teslim edildi.
Bu arada ilginç bir gelişme oldu. Gümrük Müsteşarlığı Başmüfettişliği’nin talimatı ile ‘ikinci bir emre kadar’ makinelerin gümrükte muhafaza edilmesi dikkat çekti.
Böyle bir kararın hangi nedenle alındığı henüz bilinmiyor. Şartnamede yer aldığı gibi makinelerin ‘yeni ve kullanılmamış’ olması gerekirken, ‘2. el’ olduğunun tespitinden sonra yurtdışına çıkartılmasından doğan Gümrük Kanunu’na muhalefet yönünden mi bir inceleme yapılıyor acaba?
Peki hukuki sorunlar çözümlenebildi mi? Örneğin, sözleşme esnasında alınan bir ‘kati teminat’ var mı? Varsa, ortaya çıkan olumsuzluklar sonucu bu para Hazine’ye irat kaydedildi mi?
İşte bu konu çok önemli... Bu makineler alınırken, sözleşme aşamasında şartnamesi gereğince kontr-garantiye dayalı teminat mektubu alınması gerekiyor. Nitekim bu teminat mektubu alınmış, ama ihaleyi üstlenen MTS firmasından mı yoksa bir başka kişi veya kuruluştan mı?.. Burada da karşımıza Şenol Çelik ismi çıkmasın sakın? Tekel Genel Müdürü Sezai Ensari’yi, Ispanya MTS firmasına götüren Şenol Çelik...
Bunların yanıtlarını kim verecek?
YAPILAN YANLIŞLAR
Tekel yönetimince 2. el makinelerle ilgili olarak yasa ve yönetmeliklere karşı bu kadar mücadele edileceğine yapılması gereken iş gayet basitti; dolambaçlı yollara sapmaya ve aylarca zaman kaybetmeye gerek yoktu.
11 adet 200 devir-dakikalık 2. el makine yerine Samsun Ballıca fabrikasına mevzuata uygun şekilde alındığı gibi DPT onayından geçmiş 4 adet 550 devir-dk’lık makine ile sorun çözülemez miydi?
Mevcut yasa ve yönetmenliklere göre alınan makinelere kimsenin diyeceği hiçbir şey yok.
Ocak 2005 tarihinden beri ‘ilgili ve yetkili’ denetim elemanlarının ne işlem yaptıkları bilinmiyor ama herhalde savcılar olayı incelemeye almışlardır.
Tekel burada bitmez...
Herhalde önümüzdeki günlerde İstanbul’da toplanacak TBMM KİT Komisyonu, 200 milyon dolarlık ucuz ‘tütün satışı’ ve Başbakanlık müfettişlerinin bir yıla yakındır raporunu yazmadığı Tekel’in İstanbul Avrupa yakası toptan satıcısı Güm-Bak/Tüm-Bak olayını da görüşeceklerdir.
Tekel’le ilgili iddialar, iktidarın sessizliği karşısında gazete köşelerinde sürüp gidecek.
Bayrak yakmada çifte standart
HATIRLANIRSA, bayrağımıza saygısızlık yapıldı diye Yunanistan’la kriz yaşadık. Tepki gösterdik. En üst düzeyde Yunanistan’dan özür istedik.
Bu sefer Lübnan’da bayrağımız yakıldı. Niye tepki yok! Niye gene en üst düzeyde özür istemiyoruz? Sessizliğimizin sebebi Lübnan’ın bir Müslüman ülke olması olabilir mi? Bu yüzden Lübnan’a karşı hoşgörülü müyüz?
Bu durum, Yunanistan’a tepki vermek, Lübnan’a tepki vermemek bir çifte standart değil mi?
Suriye’nin toprağımıza düşen füzesine de tepki vermedik. Neden?
Can MERA
Harabe SSK binaları
CHP İstanbul Milletvekili M. Ali Özpolat, SSK ağır mali güçlükler içindeyken ve bunun faturası halkın sırtına yüklenirken; yüksek maddi değerlere sahip olan binaların değerlendirilmeyişinin ve harabeye terk edilişinin nedenlerini gündeme getirdi. Özpolat, Çalışma Bakanı Başesgioğlu’na soruyor: Yurt genelinde mülkiyeti SSK’ya ait olup kullanılmayan kaç adet gayrimenkul vardır? Bunlar nerelerdedir ve kaç yıldır kullanılmamaktadır? Oluşan ekonomik kayıp ne kadardır?
Bu durumdan kim veya kimler sorumludur? Bundan sonrası için ne yapılması düşünülmektedir?
Akkaya’ya acil önlem
NİĞDE’nin, Bor İlçesi’ndeki Akkaya Barajı’nda son aylarda farklı bir değişim yaşanıyor. İlk kez baraj çevresinde değişik tür kuşların göçü var. Kayseri Sultan Sazlığı ve Tuz Gölü bölgesine giden kuşlar bu kez Akkaya’ya göç ettiler.
Baraj 2003’te, kirlenme sonucu balıkların ölmesiyle gündeme gelmişti. Bu kez kuşlar bölgede dokuyu değiştirdi. Dik Kuyruk, Flamingo, Deniz Kırlangıcı, Angıt gibi 100’e yakın kuş göç ettiği baraj çevresinde hiçbir önlem alınmayınca sapanı ile ava meraklı çocuklar, çoban köpeğini yanına katıp baraj kenarına giden vatandaşlar kuşlara zarar vermeye başladı. Kuşların bıraktıkları yumurtalar tahrip edildi. Acil önlem alınıp bölgenin korunması gerekiyor. Yoksa yuvaları, yumurtaları tahrip olan ve bazıları da avlanan hayvanlarla önemli bir doğa dengesinin ışıkları daha sönecek. Kuş cenneti olmaya aday bölge için yetkilileri konuya duyarlı olmaya çağrıyorum.
Ömer Fethi GÜRER- Endüstri Mühendisi- BOR-NİĞDE
GÜNÜN SÖZÜ
‘Türbanın özgür olduğu yerde özgürlük özgür değildir.’
(Süleyman Ekim)
Biliyor musunuz
CHP’nin 2002 seçimlerinde %36; yerel seçimlerde ise (İstanbul Büyükşehir-Sefa Sirmen) %46 oy aldığı Adalar’da; Sedat Peker’in dinlenen telefon konuşmalarında adı geçen Demir Karahan’a belediye başkan adayı olarak %18 oy çıktığını...
TEM’in Ankara’dan İstanbul’a giriş kısmında (14.6.2005, saat 15.15) yabancı plakalı (HSK-AK469) gri Peugeot’nun otomatik geçişten kaçak olarak geçtiğini...
DYP Genel Başkan Yardımcısı Saffet Arıkan Bedük’ün, lise öğrencileri arasında genel lise öğrencilerinin oranının %68.5, mesleki lise öğrencilerinin oranının %31.5 olduğunu, halbuki Batı ülkelerinde bu oranın tersine %35-65 olması gerektiğini söylediğini...
ISPARTA’da vefat eden TİP’in kurucularından, sendikacı Uğur Cankoçak’ın (71) cenazesinin bugün DİSK Genel Merkezi (Şişli Nakiye Elgün Sokak) önünde saat 14.00’de yapılacak törenden sonra Edirnekapı Mezarlığı’nda toprağa verileceğini...
MESAJ PANOSU
BULGARİSTAN’da 25 Nisan’da yapılacak seçimler öncesinde Rumeli-Balkan Dernek ve Vakıfları’nın düzenlediği ‘Balkanlarda Dostluk ve Kardeşlik Şöleni’ yarın akşam 19.00’da Yedikule Zindanları’nda yapılacak. Sanatçılar; Rafet El Roman, Rüstem Avcı, Sabriye Sayın, Arif Şentürk ve Faruk Yılmaz. (0212- 632 12 31)
ADANA Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak’ın ‘Orman-Keçi ve Erozyon’ konulu resim sergisi bugün Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanat Merkezi’nde 15.00’de Devlet Bakanı Mehmet Aydın tarafından açılıyor.
Yazının Devamını Oku 16 Haziran 2005
<B>ÜNİVERSİTELERARASI </B>Spor Oyunları’nın tarihsel gelişimi 20. yüzyılın hemen başlarında <B>ABD</B>, <B>İngiltere </B>ve <B>İsviçre’</B>de yapılan yarışmalarla başlamış. Daha sonra Uluslararası Üniversite Sporları Federasyonu (FISU)kurulmuş, etkinlikler her iki yılda bir yapılmaya başlanmış. Oyunların, İzmir’de yapılması için Fikret Ünlü’nün Gençlik ve Spor Bakanlığı döneminde başvuru yapılmış. 2001’de Pekin’deki federasyon toplantısında da 2005 oyunlarının 11-21 Ağustos tarihleri arasında İzmir’de yapılmasına karar verilmiş.
İzmir’de herkes 1.5 ay sonra yapılacak bu oyunların eksiksiz gerçekleşmesi için harıl harıl çalışıyor.
Oyunların uluslararası adı üniversite ve olimpiyat sözcüklerinden oluşan ‘Universiade’... Felsefesi, sportif değerlerin duyurulması ve spor çalışmalarının üniversite ruhu ile uyumlu bir şekilde özendirilmesi olarak değerlendiriliyor. Katılım için üniversite veya dengi okullarda öğrenci olmak; 17-28 yaşları arasında bulunmak temel koşul.
Oyunlar için TBMM’den geçen kasım ayında ‘Universiade Kanunu’ çıkartılmış; bürokrasinin eli rahatlamış. Kanunla, tüzel bir kişilik olan kurumun görev ve yetkileri belirlenmiş ve bazı vergilerden muafiyet sağlanmış.
Bireysel sporlar olarak atletizm, yüzme, eskrim, tenis, jimnastik temel dallar; güreş, tekvando, okçuluk ve yelken ise seçmeli... İzmir’deki oyunlar 28 dalda yapılacak; 185 ülkeden (yoksul sınıfındaki 50 ülkeyiFİSU destekliyor) rekor şekilde 9 bini aşkın sporcu gelecek İzmir’e... Uzundere mevkiinde 350 dönümlük alanda 64 blokta 934 konuttan oluşan ‘Oyunlar Köyü’nün yapımı bitirilmiş; 8 bin yatak kapasitesi yaratılmış. Katılımın çokluğundan dolayı ranza sistemine geçilirken, köyde katolik, Hıristiyan, Musevi ve Müslümanlar için ayrı ayrı idabet merkezleri de kurulmuş. Köye, özel güvenlik kartlı sporcu ve görevlilerden başka kimse giremeyecek.
EGE’NİN MAVİSİ
Oyunların sloganı; ‘Dünya, Ege mavisiyle İzmir’de buluşuyor’, özel müziklerini ise Mercan Dede hazırlıyormuş. Açılış ve kapanış seramoni ve gösterilerin konsepti belirlenmiş; ana tema olarak ‘Anadolu’ kültürünün zenginliğini tasvir eden bir mizansen olacakmış. Ancak etkisi ve görsel zenginliği açısından çarpıcılığı ‘sürpriz’ olarak gizleniyor. Gösterilerin provası, yakın bir ilde ‘gizli’ olarak sürdürüldüğü de öğreniyoruz. Organizasyonun master, bilgisayar ve yarışma sonuç sistemleri projesini Sidney ve Atina Olimpiyatları’nda çalışmış; Pekin Olimpiyatları’nda da görev alacak olan yabancı bir ekip hazırlıyor. Açılış ve kapanış gösterilerinin ses ve ışık sistemlerini Türk Teamcon ve Tigris firmaları yapacakmış; Atina ve Barcelona’da da görev yapan deneyimli personel İzmir’e getirilmiş şimdiden. Aynı şekilde Atina’da kullanılan bazı donanım ve malzemeler taşınmış...
EUROVİSİON GİBİ
Universiade’ya bağlı İcra Komitesi 102 kişiden oluşuyor; buna bağlı grafikerden, programcıya kadar 1000 kişi de geceli-gündüzlü çalışıyor. Oyunlar sırasında 9 bini ‘gönüllü’ olmak üzere bilgisayarcıdan hizmetliye, tercümandan rehbere kadar 24 bin kişi hizmet verecek. Bu da uluslararası spor dalında bir rekor sayılıyor. Bu kişilere uygulamalı tanıtım dersleri veriliyor günlerdir.
Bir komite üyesi ‘İzmir, İstanbul’da düzenlenen Eurovision finali gibi başarılı çıkacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın’ dedi bize...
Rakamlarla Universiade
Hesaplamalara göre, organizasyona katılacak ülkelerin sporcu ve yöneticileri İzmir’e 2000’den fazla uçakla gelecekler.
Konukların ulaşımı için 500’er otobüs, midibüs ve otomobil tahsis edilecek.
Sporcu ve idarecilerin günlük yemek ve ulaşım maliyeti 45 dolar olarak hesaplanıyor; bu bedel katılımcı ülkelerin federasyonlarınca Universiade örgütüne ödeniyor.
Oyunlar için 60 tesis hazırlandı. Bunların 29’u yarışmalarda, 31’i de antrenmanlar için kullanılacak. Örnekköy’de, inşa edilen 10 tenis sahasının Wimbledon düzeyinde olduğu belirtiliyor. Açılış ve kapanışların yapılacağı, 1972 Akdeniz Oyunları için yapılan 70 bin kişilik Atatürk Stadyumu yenilerek, UEFA standartlarına göre 57 bin kişiye indirildi.
Oyunlar nedeniyle hükümetten 220 trilyon, Büyükşehir Belediyesi de 100 trilyon kaynak ayrılmış. İzmir İl Özel İdaresi de, spor tesislerine 20 trilyon harcamış.
Piriştina’nın vasiyeti
BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ‘Kültür ve spor amaçlı oyunların dünyanın en büyük spor organizasyonu olacağını şimdiden söyleyebilirim’ diyor.
Kocaoğlu, Piriştina’nın bıraktığı projelerini bir ‘vasiyet’ sayıyor. ‘Göreve başladıktan sonra ilk olarak Universiade’ye sarıldık. Bu organizasyon bir kente veriliyor ama aslında Türkiye’nin organizasyonu... Hükümet de organizyonunda yer aldı ve desteğini esirgemedi.’
Ah güzel Ahmet Abim
KORDON’da, arkası Körfez’e dönük posterinin altında Edip Cansever’in ‘Mendilimde kan sesleri’ şiirinde şu dizeler vardı:
‘Boynu bükük duruyorsam eğer, içimden böyle geldiği için değil
Ama hiç değil,
Ah güzel Ahmet Abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer.’
Cansever sanki Piriştina’yı anlatıyordu bu şiirinde. Onu kaybedeli bir yıl geçmişti. Ama İzmirliler onu unutmamıştı. Binlerce insan Narlıdere Mezarlığı’ndaki kabrinin başındaydı sabahın erken saatlerinde... Ellerinde kırmızı karanfiller... Sevgi ve hüzün dolu gözlerinde yaşlar vardı. Panolarda posterleri, taksilerde fotoğrafları asılıydı. Esnaf, vitrininin camına, ‘Seni unutmadık, büyük başkan, kalbimizdesin’ yazısını yapıştırmıştı. İzmir basını da aynı şekilde andı Ahmet Piriştina’yı; sevgiyle, hasretle ve muhabbetle... Bazı muhtarlar mahallelerinde ‘lokma’ döktürdüler.
Ahmet Piriştina’nın en büyük özlemlerinden biri Üniversite Olimpiyatları’nı, İzmir’de yapabilmekti... Güney Kore’nin Deagu kentinde 2003’de yapılan oyunların kapanış töreninde FISU ve kentin belediye başkanından olimpiyat bayrağını büyük bir heyecanla teslim aldığını ve İzmir’e nasıl mutlu döndüğünü anlattılar.
Ancak ne var ki ömrü vefa etmedi. Ve şimdi bu oyunlar ‘Universiade İzmir 2005’ projesi adı altında hayata gerçekleşmek üzere.
Dün Piriştina için çeşitli anma toplantıları yapıldı. Kordon’da Ahmet Piriştina’nın yaşamını anlatan bir fotoğraf sergisi açıldı, belgesel nitelikte bir film gösterimi yapıldı. Rutkay Aziz anısına şiirler okudu. İzmir’de müzik okulu bulunan Maria Rita Epic’in Piriştina için bestelediği bir şarkı seslendirildi. Epic, Uğur Mumcu için de bir şarkı yapmıştı. Anma toplantılarına Zekeriya Temizel, Güldal Mumcu, Fikret Ünlü, Arif Keskiner, Güher Pekinel ve Gönül Yazar İzmir’e gelmişlerdi.
Yazının Devamını Oku 15 Haziran 2005
<B>VİZE’</B>nin <B>Kıyıköyü’</B>ne <I>(Midye)</I> gittiğinizde ve beldenin hemen kıyısında orman içinde MS 6-8 yy’dan kalma <I>(Bizans)</I> <B>Aya Nikola Manastırı’</B>nın halini gördüğünüzde yüreğiniz parçalanıyor. Bu kadar değer bilmez bir toplum muyuz? Her şeyi yağmalanmış, sadece bir taş yığını altında kalmış. Geçmişte papazların dış saldırılara karşı barınma ve ibadet yeri olarak yapılan manastırın bir Fransız seyyahın çizimindeki dış halini bugün tanıyamıyorsunuz. Arkeologlar, acilen restorasyondan geçirilerek aydınlatılması gerektiğini söylüyor.
Kıyıköy Belediye Başkanı İsmail Gök, ‘Biz de kahroluyoruz, definecilerden koruyamıyoruz’ diyor.
Eski bir Rum köyü Kıyıköy... Mübadelede Rumlar gitmiş; yerlerine Selanikliler iskan edilmiş.
‘İyi ki Çorlu ve Vize Belediyeleri var da, altyapı hizmetlerinde yardım ediyorlar’ diyor Gök... Kışın 2.500, yazın 5.000 oluyormuş nüfusu.. Belediyede kendisi dahil 12 kişilik kadrosu varmış.
Turistik otel yapımı için bazı yatırımcıların Kıyıköy’e geldiklerini söylüyor. İç taraflara doğru orman içindeki derelerin suyu İSKİ tarafından Terkos’a akıtılıyor. İSKİ İstanbulluları uyarmalı, çünkü burada da su sıkıntısı var. Buradaki 7 balık çiftliği -4’ü kapanmış- su sıkıntısı çekiyor.
DOĞALGAZ ORMANLARI KURTARDI
Orman köyü Balkaya’nın muhtarı Adem Çetin, temiz pak giyinmiş. Yaşı 80’i geçen iki dayısını bizle tanıştırıyor. ‘Gençler iş bulabilmek için İstanbul’a gidiyorlar artık. 10 yıl kadar önce böyle değildi; Çerkezköy’teki tekstil fabrikalarına işçi olabilmek kolaydı.’ diyor.
Çaylar geliyor... Muhtar devam ediyor:
‘Bizlerin aileleri 1912’lerde Bosna’dan gelmiş. 104 hane, 500 nüfusluyuz, 27 traktörümüz var...
Bu yollardaki odunlar ne?
- Orman Bakanlığı’nın orman köylüsüne tahsisidir. Ancak orman köyü olmanın yararı da yok. Çünkü satamıyoruz.
Neden?
- Doğalgaz bizi öldürdü. Hatlar genişledikçe odun kullanımı azalıyor. Artık odunu bazı fırıncı, kebapçı ve pideci dükkanları yakıyor.
Geliriniz nedir?
- Orman idaresinin kişi başına tahsisi 15 ton, tonu 50 milyondan çarp... 750 milyonla bir yıl geçin! Ekebileceğimiz tarım alanımız yok. Odunu bırakıp hayvancılığa döneceğiz.
22 KM’DE CEVİZ
Kaymakam Tuncay Sonel söze giriyor:
‘Köylümüz için hayvancılık koyunculuk, arıcılık, seracılık projelerimiz var ama başvurmuyorlar.’
Dünkü başlığımızda yer alan ‘Gülümseyiniz, Vize’desiniz’ sloganından sonra Vize’nin ünlü ıhlamuru için de bir slogan bulmuş:
‘Çayı Rize’de, ıhlamuru Vize’de içeceksiniz.’
Kaymakam Sonel genç, sempatik ve de çalışkan. Hemen yaptıklarını anlatan resimli bir dosya verdi. İlginç projeleri hayata geçirmiş: Kızamık aşısına katılımı yükseltmek için ‘Yaptır aşını, al oyuncağını’ kampanyasında 2100 çocuğa oyuncak dağıtmış; ilçede yaşayan 81 yaş ve üstündekileri sağlık kontrolüne almış. Orman içi köy yollarından geçerken sanki Avrupa’dasınız... Yolun su kanalları temizlenmiş; bir çöp bile yok. Orman yolları bulvar havasında. Ağaç ve bitki kesimini ona göre yapıyorlarmış. Ekipler yol kenarına atılmış çöpleri sürekli topluyorlarmış.
Bizi, Pınarhisar ve Kırklareli yollarına götürdü; 22 km’lik yol boyunca ceviz ağaçları ekili. ‘Bu Kırklareli Valisi İsmet Metin’in projesidir; her ilçede uygulanıyor, tümü 140 km tutuyor’ diyor. Turizm Geliştirme Vakfı’ndan franbuaz ve böğürtlen fidesi dağıtmış. Kırklareli Valisi, çalışkanlığından ötürü kendisine ‘Vali Yardımcısı’ görevini vermiş.
Kaymakam 4. görev yılına girmiş, Vizeliler kendisini bırakırlar mı bilemeyiz.
İktidar korku saçıyor
OTO yedek parçacılarının yer aldığı Talimhane, İstanbul’un turizm konaklama merkezi haline geldi. Sokaklar trafiğe kapatıldı, tüm alt yapı yenilendi, parçacı dükkanlarının yerine 10-12 katlı lüks turistik oteller inşa edildi. Ancak Talimhane’nin trafiğe açık tek caddesi Abdülhak Hamit Caddesi, 2. Dünya Savaşı’nda bombalanmış bir Avrupa kentini andırıyor.
Neden mi?
Büyükşehir’e ait 20+20= 40 dükkanlık iki katlı betonarme bina peyder pey yıkılıyor. Beyoğlu Belediyesi öncülüğünde yapılan yıkımın hiçbir yasal dayanağı yok. Önce kiracı 5 bar işletmecisinin (Uğur Yücel ait Yeşilbar da dahil) ruhsatları iptal edilerek tahliye edildi. Kargo şirketleri belediye ile kötü olmamak için dükkanları boşalttılar. Kalan 8 esnaf belediye dozerleriyle sürekli taciz edildi. Halbuki kira sözleşmeleri vardı; yasal yoldan hareket edilmedi; herşey çiğnedi.
Beyoğlu Savcılığı’ndan Baro’ya, meslek odalarından belediyeye kadar heryere başvurdular; kimse sahip çıkmadı. İktidar ve belediye korkusu herkesi sindirmişti.
Dar bir şerit olan sahaya otopark yapılacakmış. Doğru, Taksim’e otopark gerek ama Tayyip Erdoğan döneminde elektrik idaresinin yanına yapılan otopark neden yıkıldı?
Devlet TV’sinde din sömürüsü
TRT son zamanlarda dini içerikli yayınlarla diğer ‘dini kanalları’ kıskandırıyor. İsmine baktığınızda aydınlatıcı unsurlar beklediğiniz programlar aslında hurafelerle dolu. Bu programlara çıkartılan türbanlı kızlar bu ülkede işkence gören ‘mazlum insanlar’ olarak gösteriliyor. Tarikat destekli özel TV kanallarında görmeye alıştığımız din sömürüsü yapan programların devlet televizyonunda da sergilenmeye başlaması TRT’nin hangi kafa yapısındaki kişilerce yönetildiğini gösteriyor.
Yavuz TURAN
Biliyor musunuz
Dr. Saadettin Bilgiç’in başkanlığında oluşturulan ‘Demokrat ve Adalet Partililer Platformu’nun eski DP ve AP’li milletvekillerini, il ve ilçe başkanlarını ‘ülkenin içinde bulunduğu bugünkü şartlarla ilgili bir durum değerlendirmesi’ için 18 Haziran Cumartesi günü saat 14.00’te Anadolu Kulübü’nde toplantıya çağırdıklarını (Sadettin Bilgiç 0312-446 71 97-98 ve Gökhan Evliyaoğlu 0312-426 25 98)... İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın 1. ölüm yıldönümünde bugün kabri başında anılacağını... B> HÜR PARTİ Genel Başkanı Yaşar Okuyan’ın Türkiye’de 43.2 milyon seçmen olmasına karşın 6.2 milyon vergi mükellefi bulunduğunu belirterek, bu çarpıklığın düzeltilmesi gerektiğini söylediğini... İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın 1. ölüm yıldönümünde bugün kabri başında anılacağını, 1. Kordon’da çeşitli etkinlikler yapılacağını, bu arada ‘Ahmet Piriştina’ konulu bir fotoğraf sergisi açılacağını..
MESAJ PANOSU
‘TSE’de yılda en az 500 milyon dolarlık yolsuzluk oluyor; polise bildirdim, yakalayan yok’ diyen TSE Başkanı Kenan Malatyalı, CE belgeseli uygulamaları konusunda MÜSİAD genel merkezinde (Mecidiyeköy) yarın 09.30-12.00 de konuşacak. 0212-213 61 00. TÜRKİYE Avrupa Vakfı’nın ‘AB Müzakere Sürecinde Türkiye Sağlık Hizmetleri’ sempozyumu 17-18 haziran günleri Topkapı Eresin Oteli’nde. www.turkiyeavrupavakfi.org ERZURUM Atatürk Üniversitesi mezuniyet törenine türbanlı hanımları kabul etmeyerek Atatürk devrimlerine bağlılığını kanıtlayan Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü’nün bu kararını Erzurumlu olarak kutluyoruz.
Mualla AKARCA-Nilgün SEZER
TEKİRDAĞ Valisi Ahmet Özyurt ve Belediye Başkanı Ahmet Aygün’ün konuşmaları ile başlayan 41. Kiraz Festivali çeşitli kültür, sergi, spor, tiyatro, müzik ve konser etkinlikleriyle hafta sonuna kadar sürecek. EDİRNE Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve Kültür Etkinlikleri Haftası 20-26 Haziran’da; Silivri Yoğurt Festivali Kültür ve Sanat Etkinlikleri de 7-16 Temmuz tarihleri arasında yapılacak.
ERZURUM Atatürk Üniversitesi mezuniyet törenine türbanlı hanımları kabul etmeyerek Atatürk devrimlerine bağlılığını kanıtlayan Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü’nün bu kararını Erzurumlu olarak kutluyoruz.
Mualla AKARCA-Nilgün SEZER
Yazının Devamını Oku 14 Haziran 2005
<B>VİZE</B> 11 bin nüfusu ile tipik bir <B>‘taşra’, </B>hemen hiç bozulmamış. Geçmişi <B>‘tarih’ </B>dolu <B>Kırklareli’</B>ne bağlı bir ilçe; arkasını ünlü Istranca Dağları’na dayamış.
Makedonya çevresi ve Balkanlar’dan doğuya doğru gelen insan akımlarından doğrudan etkilenmiş hep... Tarihi MÖ 3000’lere kadar gidiyor. Trakya bölgesine ilk yerleşen kavimlere Traklar adı verilmiş; bir dönem de Traklara başkentlik yapmış Vize... O zamanki adı ‘Bizye’ imiş. Trakya bölgesindeki 400 tümülüsten 44’ünün (çok azı ayakta durabiliyor) Vize bölgesinde bulunması tarihi zenginliğini gösteriyor. Traklardan sonra Romalıların egemenliğine girmiş bölge. Osmanlılar’ın bölgeyi ele geçirmesi ise Süleyman Paşa eliyle 1357’de başlamış. Vize kısa sürelerle Bulgaristan ve Yunanistan’ın işgaline uğramış; doğası ve tarihi hep tahribe uğramış. Ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonra 1923’te belediye olmuş.
Vize bugün geleceğe umutla bakıyor; çünkü ilçede ilkçağdan kalan çok sayıda antik eser bulunuyor. İlçenin gözden uzak olması nedeniyle bazıları ayakta kalabilmiş böylece...
Ama onların izlerinin de yok olmaması için hükümetin bölge için bir ‘master’ plan düşünmesi gerekiyor. Ayrıca özel bir çalışmaya gerek yok; bölgeyi bilen arkeologlar ve tarihini gün ışığına çıkaran bilim adamları var. Vize’ye son yıllarda bölge insanı sahip çıkmaya çalışıyor.
KÜLTÜR SEKTÖRÜKaymakam Tuncay Sonel ve Belediye Başkanı Selçuk Yılmaz el ele verip ‘II. Tarih ve Kültür Sempozyumu’ düzenlediler hafta sonu... İÜ, Marmara ve Trakya üniversitelerinden çok sayıda öğretim üyesi katıldı etkinliklere... Balkan Savaşı üzerinde uzmanlığı bilinen Prof. Hüseyin Salman bu çalışmalara öncülük ediyor; Vize’de nasıl bir ‘kültür sektörü’ yaratılabilir diye.
Yazının Devamını Oku 12 Haziran 2005
<B>PROF. Necmettin Erbakan, Refahyol </B>iktidarında (1997) başbakan iken, Batı’nın <B>G-8’</B>ine inat olarak 8 büyük Müslüman devletini <B>‘barış ve bereket cephesi’ </B>olarak bir araya getirmişti. Bu dayanışma hareketine <B>D-8</B> adını vermişti. İslam dünyasını AB benzeri bir birleşmeye götürmeyi amaçlayan Erbakan, 28 Şubat süreciyle iktidardan düşürülünce hareket ‘güdükleşti’ ve bundan sonra da ciddi bir adım atamadı.
Abdullah Gül, ilk kurulduğunda D-8’den sorumlu devlet bakanı idi.
Erbakan’a göre, İslam Kalkınma Bankası, ‘fakirleşme’ politikaları güden Dünya Bankası’na (ve de IMF’ye) alternatif bir dayanışma kuruluşu ve kredi kaynağı haline getirilmiş olsaydı, İslam ülkeleri için daha iyi olmaz mıydı?
AKP’liler D-8’e pek sıcak bakmazken, İran ve Malezya’daki son iki zirveye Cumhurbaşkanı Sezer’in katılması dikkat çekmişti.
D-8’in temelini atan Erbakan ile birlikte hareketi oluşturan ülkelerin devlet ve hükümet başkanları bugün artık görevde değiller. Tümü bir şekilde devrildi ya da görevden alındı.
Endonezya’da Suharto; Malezya’da Mahathir Muhammed, Pakistan’da Navaz Şerif, Bangladeş’te Begüm Halide vardı, ancak bir şekilde gittiler. Mısır’da Kemal Ganzuri görevden alındı; Nijerya’da darbeyle gelmiş olan general bir başka darbeyle gitti. İran’da Rafsancani’nin yerine Hatemi gelmişti.
Erbakan, ‘iktidar’ olmasa da bu anlaşmaya imza koyan liderleri ve ülke büyükelçilerini her yıl geleneksel bir şekilde, hareketin kuruluş tarihi olan 15 Haziran’da Türkiye’ye çağırıyor, onları Çırağan Oteli’nde konuk ediyor.
Davet bu yıl da 15 Haziran için yapıldı. Ancak önceki gün Erbakan’ın beklemediği bir durum ortaya çıktı. Üye ülkelerin Ankara’daki büyükelçilerinden, Erbakan’ın organizasyon komitesine telefonlar gelmeye başladı:
‘Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, D-8’in büyükelçilerine yemek verdiği için sizin toplantınıza katılamayacağız.’
Erbakan bu duruma kızmalı mı, sevinmeli mi?
Bunu SP’den bir yöneticinin sözlerinden anlamak mümkün:
‘AKP, iktidar olduğundan beri D-8’e sahip çıkmadı. Geçmişte D-8’den sorumlu olmasına rağmen Gül, Başbakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı döneminde D-8’i ağzına bile almadı. Yoksa Amerika korkusundan mıydı? ABD ve AB’deki son gelişmelerden sonra tavır değiştirip hemen bu davetin yapılması hayli ilginç bir durum. Neden acaba? Her şeyi yeni yeni öğrenmeye başladılar; öğrenmeye de devam edecekler daha.’
Hükümetin manevrası karşısında D-8 davetini haziran ayının sonuna erteleyen Erbakan ‘eski öğrencileri’nin yaptıklarını gördükçe nasıl gülüyordur acaba?
Kapalı kapılar ardında politika
İŞGALCİ devletler, Osmanlı’ya imzalattıkları Sevr’i, Ankara hükümetine dayatma kararı verirler.
1920’de Londra’da konferans düzenlenir.
Ankara hükümeti de çağırılır.
Giden hükümeti, Dışişleri Bakanı Bekir Sami Kunduk başkanlığında bir kurul temsil eder.
Konferans sırasında Bekir Sami kuruldan habersiz kapalı kapılar arkasında işgalci devletlerle özel anlaşmalar yapar.
Atatürk, Misak-ı Milli’ye aykırı anlaşmaları kabul etmez.
Bekir Sami’ye sorar:
- Bin zorlukla topladığımız Meclis uygar dünyadan çok basit bir şey istedi: Hür ve bağımsız yaşamak... Doğru mu?
- Doğru.
- Ben askerim, savaşın ne olduğunu hepinizden daha iyi bilirim. Zorunlu değilse savaş cinayettir. Ben de elbette barıştan yanayım. Çünkü yüzlerce yıllık yaralarımızı ancak barışta sarabiliriz. Ama galip devletler, hür ve bağımsız yaşama hakkımızı kabul etmiyorlar.
Bekir Sami Kunduk’un kapalı kapılar ardında, kuruldan habersiz kendi başına işgalci devletlerle yaptığı kişisel anlaşmalar, Misak-ı Milli’ye aykırı olduğu için Ankara hükümeti tarafından kabul edilmez ve reddedilir.
Bekir Sami de görevden alınır.
(Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler’ adlı kitabından.)
Kim kimdir
OKURUMUZ İsmail Hoca diyor ki:
‘Dünya üç grup insan topluluğundan oluşur:
Sonuçları ortaya çıkaran ve yapan küçük bir seçkin grup... Olup biteni seyreden oldukça büyük diğer bir grup... Ve nelerin olup bittiğini bilmeyen muazzam bir kalabalık...’
Buyurun Türkiye için değerlendirme yapın, kimler hangi sınıfa giriyor.
İçme suyunuz ‘pıslıyor’ mu
BEN pet şişe imal edip, bu şişelere suyu arıtıp dolum yapan modern bir tesiste teknik sorumlu olarak çalıştım. Arıtma şöyle oluyor: Kaynaktan gelen su filtreden geçiriliyor. Reçine, aktif karbon (odun kömürü) ve bir ışından geçirilerek bakteriler öldürülüyor.
İstanbul’da su istasyonlarında ve sokaklarda satılan suların yüzde 90’ı bu işlemden geçirilmiyor. Anlamak çok kolay; bir pet şişeye suyu doldurun, pencerenin kıyısında 10 gün bekletin, şişeyi açın, eğer ‘pıss’ diye bir ses geldiyse, suda bol miktarda bakteri var demektir. Çünkü bakteriler üreyip ölürken gaz çıkarırlar.
Ben bundan 4 sene önce piyasada bu arıtma tesisinin evde kullanılabilir olanını gördüm. 250 YTL civarında bir para ödeyerek aldım. Yukarıda bahsettiğim testi de yaptım. Artık terkos suyunu güvenle tüketiyorum.
Yücel İNANÇLI
İTÜ’deki göbek havalarına son verin
İTÜ Vakfı’nın Maçka’da bir ‘sosyal tesisi’ var. İTÜ mezunlarıyla mensupları arasındaki bağları güçlendirme amacına yönelik olduğu iddia edilen bu tesis, havaların ısınmasıyla beraber Maçka ve Teşvikiye sakinlerinin gecelerini berbat etme hedefine yöneldi. Bünyesinde Türkiye’nin ilk Türk Müziği Konservatuvarı’nı barındıran İTÜ’nün sosyal tesisinde konservatuvar öğrencilerine arabesk müzik yaptırılıyor, semt sakinlerinin geceleri ‘Haydi hop, hop!’ nidalarıyla ve göbek havalarıyla doluyor. İTÜ Rektörü Prof. Dr. Faruk Karadoğan’ı, geçmişi asırlar öncesinin ‘Mühendishane’sine dayanan okulun sosyal tesisini arabesk gazinoya çevirdiği ve Teşvikiye ile Maçka sakinlerinin yaz gecelerini göbek havalarıyla zehir etmeyi becerebildiği için binlerce defa kutluyorum.
Murat BARDAKÇI-TEŞVİKİYE
GÜNÜN SÖZÜ
Dünyada iki tür kör vardır. Biri gerçek körler, diğeri hırslarından ötürü kör olanlardır.
(Çin atasözü)
MESAJ PANOSU
ÇİFTELER (Eskişehir)ile Emirdağ (Afyon) arasında bulanan 4 kilometrelik yol 8 yıldır bitirilmedi. Yeni Bayındırlık Bakanımızın ilgisini bekliyoruz.
Ekrem KELEKÇİ Bolvadin Şoförler
Odası Başkanı
KARAHASANUŞAĞI İlköğretim Okulu (Elbistan-Kahramanmaraş) öğrencileriyiz. Küçük bir kütüphanemiz var ama raflarında kitap yok. Artık kullanmadığınız kitap ve ansiklopedilerden bizleri mahrum bırakmayın. www.karahasanlilar.com
FETHİYE’de tüm cadde ve sokaklarda turuncu tişörtlü, ellerinde makbuz koçanları olan otopark görevlileri var. Her sokak, her cadde otopark olmuş. Bunun bir sistem içinde olması gerekmez mi?
Dr.İlkay ARICAN
Yazının Devamını Oku