Paylaş
TEKİRDAĞ’dan gazeteci Bedia İlerler, kentindeki haksızlıklara ve usulsüzlüklere karşı herkesin nefesini kesiyor. Yasadışı işlere gerektiğince mücadele bayrağını açıyor ve kazanıyor da...
Naip bölgesinde, kiraladığı 3 dönüm tarlada, bölgeye örnek/öncü olmak üzere ‘lavanta’ dikimi yaparken, telefon açtığını söyledi ve “Sana bir müjde veriyorum!” dedi. “Bu iş bitti; Asyaport’un arkasında kurulmak istenen ‘yeşil OSB’ye izin verilmedi” diye de ekledi. Motor gibi konuşuyor:
“Evet bu iş bitti, ne yaparsanız yapın; Tekirdağ’daki yanlış işler oluyordu, işte buna dur denildi. Hani sen de “Tekirdağ, Trakya’nın abisi oluyor” diye yazarken, unutma şöyle demiştin: ‘Tekirdağ’dan bir dostumuz “Senin çevre hassasiyetini bildiğimden Türkiye’nin ilk yeşil organize sanayi bölgesini müjdelemek istiyorum” demişti. Yıl sonunda açılması beklenen, Türkiye’nin en büyük konteyner limanından söz ediyordun. Tekirdağ’da 12 OBS’den birinin de, bu limanın arkasında, 4 bin dönüm arazide kurulacaktı; Türkiye’nin ilk ‘yeşil OSB’si olacak diyordun, Vali Ali Yerlikaya’ya atfen... Her biri 50 dönüm büyüklüğünde 67 parsel hemen satılmış... Peki şimdi ne olacak, bu paraları nasıl geri ödeyecekler!?”
İşte bu iş olmadı dostum... Ne yaparsanız yapın, ‘TORSAB’ olacak diyenler şapa oturdu! Tekirdağ’ın merkez ilçe sınırlarında, yeni yapılmakta olan Asyaport’un arkasında, Nusratlı, Yağcı ve Karahisarlı’nın, ‘yeşil OSB’ olmak üzere kamulaştırılmak istenen bereketli toprakları kurtuldu. Bugün (dün) Tekirdağ’ın merkez ilçesi Süleymanpaşa (adını kim verdiyse kutlamak gerek; çünkü paşa Tekirdağ’ı hiç görmemiş!) Kaymakamı Kamil Kıcıroğlu, muhtarları çağırarak TORSAB’ı (Tekirdağ Organize Sanayi Bölgesi) iptal ettiklerini, çare olarak Tekirdağ’a Muratlı’ya yapacaklarını söylemiş. Sebep olarak da, tarlaların kamulaştırma bedellerinin çok pahalı olmasını gerekçe göstermiş... Biz de yedik!”
İlerler konuşmasını sürdürüyor:
“Danıştay’da açılan davada raportörün eğilimini öğrendiniz ve davaları kaybedeceğinizi anlayınca, merkez ilçe Süleymanpaşa ve büyükşehir belediyesinden imar plan değişikliğini geçiremeyeceğini anladınız. ‘İdare’ yiğitlik bizde kalsın deyip iptal yönüne gidiyorsunuz.
TOPRAKLARIMIZI 3 KURUŞA VERMEYİZ
Bu başarı, 1. sınıf tarım topraklarının organize sanayi bölgesi olmasını istemeyen çiftçinindir, köylünündür, esas “Topraklarımızı üç kuruşa vermeyiz” diye eylem yapan kadınlarındır. Bu başarı Tekirdağ’daki ‘Tarım Topraklarımızı ve Yaşam Alanlarımızı Koruyalım Platformu’nundur. Bu başarı imza kampanyasına imza koyanların başarısıdır. Sözün kısası halkın başarısıdır. Halk istemezse hiçbir şey yapamazsınız. “Ömrünüz yetmeyecek” demiştim. TORSAB, MORSAB olacak demiştim. Belki kızdınız ama, MORSAB oldu işte...” Bu topraklara Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde bazı hocaların bu konuda suskun kaldıklarını, TEMA sorumlusunun dahi sesini çıkaramadığını anlattı.
Bir hatırlatma
BAZI siyasetçiler uyardı. Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz’in ‘Partiler Anayasa’yı ihlal etti’ yazısında... Anayasa’ya göre, Meclis içindeki partiler aday gösteremezler. Bu hak partilerinden bağımsız davranacak olan vekillerindir. Meclis partileri vekillere bu yolu kapatmakla da Anayasa’yı çiğnemişlerdir” diyor... Anayasa’nın 101. maddesinin 3. fıkrasını hatırlattı okurlarımız.
3. fıkra aynen şöyle:
“Cumhurbaşkanlığı’na TBMM üyeleri içinden veya dışından aday gösterilebilmesi 20 milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında, yüzde 10’u geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.”
Bilgi olarak aktarıyoruz.
BİLİYOR MUSUNUZ
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na 8 Nisan’da TBMM’de saldıran Orhan Övet ile ilgili CHP’li Umut Oran’ın soru önergesi üzerine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Övet’in adli sicil ve suç kaydıyla ilgili soruları, “kişilik ve özel yaşama ilişkin” gerekçesiyle yanıtsız bırakmasına tepki gösteren Oran’ın “CHP liderine saldıranı korumak Adalet Bakanı’nın haddi değildir!” dediğini...
CHP Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’in “Şimdi geride bıraktıklarımıza değil, geleceğe bakma zamanıdır. Partime, ülkeme ve ulusuma olan sorumluluk anlayışım ve kurumsal nedenlerle Sn. İhsanoğlu’nu adaylık yarışında destekleyeceğim, çünkü Cumhurbaşkanlığı yarışına giren adaylar arasında en uygun olanıdır” diye açıklama yaptığını...
SOMA’da 301 işçinin ölümüne neden olan maden faciasını kınamak için Kırıkkale Üniversitesi kampusunda
basın açıklaması yaparak “Bu cinayetin baş sorumlusu AKP
hükümetidir” diyen TGB’li
öğrencilere dava açıldığını...
MESAJ PANOSU
NEYMİŞ; APO ile ‘Kürt Sorunu’nu çözecekmiş! Yalancılar; yüzde 10 barajını ikisi de istemiyor. Neden? Yüzde 10 barajı asıl sorundur, gerisi yalancılıktır. Aytun ÇIRAY
ÜLKEYE yapılan fenalıkların en büyüğü negatif seleksiyondur. En önemli örneği de medyaya, tek hüneri yalakalık olan çapsızların hâkim olması.”
Osman TUNABOYLU
OKUYUNUZ
Binlerce engellenin maaşı nasıl kesilir?
TÜRKİYE İş Kurumu ve Halk Eğitim Merkezleri’nin düzenlemiş olduğu meslek edindirme kurslarına katılan binlerce engellinin muhtaçlık aylığı birkaç aydan beri kesilmiş bulunmaktadır. Nedeni, bu kurslara devam eden engellilerin, zorunlu olarak geçici sigorta yapılmış olmasıdır. Oysa 2 Ağustos 2013 günlü Resmi Gazetede yayınlarak yürürlüğe giren 6495 sayılı torba Kanun ile geçici sigortalılık, muhtaçlık aylığının kesilmesi nedeni olmaktan çıkarılmıştır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürü Sn. Abdurahman Madan, bu durumunTÜBİTAK tarafından yapılan bilgisayar yazılımındaki bir hatadan kaynaklandığını, 2 Ağustos 2013 tarihinden önce yapılmış olan bilgisayar programının, henüz değiştirilemediğini, ayrıca birkaç yüz engelli yüzünden koca bir sistemin yeniden düzenlenmesine gerek olmadığını belirtmektedir. Kesilen aylıkların Eylül ayında ödeneceğini de sözlerine eklemektedir.
Madan’ın bu ifadeleri, her kurs döneminde aylıkların yine kesileceğini, engellilerin çektiği sıkıntıların devam edeceğini göstermektedir.
Bu durum, Konfederasyonumuzca kesinlikle kabul edilemez. Zira, muhtaçlık aylığı alan engelli kardeşlerimiz, yaşamlarını, üç ayda bir ödenen 1200 TL’ye yakın bu aylıkla ve güçlükle sürdürebilmektedirler. Bu geçim sıkıntısı içerisinde aylıklarının bir ay bile kesilmesine katlanamazlar. Üstelik bu durum, her meslek kursuna katıldıklarında yeniden yaşanacaktır.
Geçtiğimiz yıl Eylül ayında benzer bir durum ortaya çıkmış, yine aylıklar kesilerek gecikmeli olarak ödenmiş, yetkililer bunun bir daha tekrar etmeyeceğini, bilgisayar programındaki hatanın düzeltileceğini söylemişlerdi. Aradan bir yıla yakın bir süre geçmesine rağmen hiçbir şey değişmemiştir. Tam tersine, bilgisayar programının düzeltileceğine söz veren Sosyal Yardım Genel Müdürlüğü yetkilileri küstahlaşmaya başlamış, hatanın düzeltilmesine gerek olmadığını ima etme noktasına gelmişlerdir.
Mübarek Ramazan ayı içerisinde bulunmaktayız. Ramazan Bayramı yaklaşmaktadır. Engelliler de herkes gibi aileleri ve çocuk çocuklarıyla mutlu bir bayram geçirmek istemektedirler.
Hükümeti, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı ve Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’nün yetkililerini uyarıyoruz: Binlerce engellinin perişan olmasına yol açan bu durumu derhal düzeltin. Aksi halde Konfederasyonumuz mücadele etmeye, kapılarınızı aşındırmaya ve sizi halkımıza şikayet etmeye devam edecektir.
Av. Turhan İÇLİ- Engelliler Konfederasyonu Başkanı
(Tel 0542 413 86 92 )
Cumhurbaşkanlığı adaylık sürecinin ardından... Nur Serter ne demek istiyor
Cumhurbaşkanlığı adaylık süreci tamamlandı. CHP, sürece "çatı aday" la katılıyor. Pekiyi, CHP seçmeni ne düşünüyor?
Halkı kucaklayacak, dürüst, saygın, halka yalan söylemeyen, inançlı ( ne demekse) bir adayın, CHP dışından aranması ve bunun Partinin genel başkanı tarafından ilan edilmesi CHP yönetiminin CHP’yi inkarı olmuştur.
CHP bir kitle partisi değil midir?
CHP’li bir aday, halkı kucaklayamıyorsa, CHP’nin, kitle partisi olduğu alenen inkar mı edilmektedir?
CHP ilkelerine bağlı kalarak, uzun yıllar süre gelen muhalefetin yıpratıcı etkilerine rağmen partisinin ideallerinden ödün vermeden mücadele eden her CHP’li, siyasetteki konumu ne olursa olsun "saygın" değil midir?
Siyasal İslam’a boyun eğmeyen, ulus devletten ödün vermeyen, Atatürk’ün ışığından güç alan ve "altı ok"a gönül ve ömür vermiş fedakar, onurlu CHP’liler en büyük saygıyı hak edenler değil midir?
CHP, "inançlı" adayları, kendi dışında mı aramak zorundadır? Bu arayışın, CHP’lilerin "inkarcı" olduklarını iddia edenlere destek anlamı taşıyacağı hiç mi düşünülmemiştir?
CHP, "inanç üzerinden siyaset üreten bir parti" konumuna nasıl sürüklenmiştir?
Dürüstlük, CHP içinde çok zor bulunan bir değer haline mi dönüşmüştür? Bu nedenle mi "dürüst" adayın ithal edilmesine gerek duyulmuştur?
CHP seçmeni bu soruları sormakta ve uzunca bir süredir, CHP yönetiminin aldığı kararlar nedeniyle, "bağrına bastığı taşın" ağırlığı altında ezilmektedir.
CHP’liler AKP ile tehdit edilerek, ilkelerinden ödün vermekten yorulmuşlardır.
İlkelerine bağlılıklarını ifade ettiklerinde "hain" ilan edilmekten yaralanmışlardır.
Tepkilerinin dikkate alınmamasından umutsuzluğa düşmüşlerdir.
CHP’lilerin iç dünyalarında yaşanan fırtınaları görmek ve feryatları duymak istemeyenler artık CHP seçmenine kulak vermek, onlara en az CHP’li olmayan seçmenler kadar saygı göstermek zorundadır.
Unutulmamalıdır ki, CHP’ye gönül verenlerin partilerine duydukları bağlılığın yarattığı saygı dolu suskunluk, bir ÇIĞLIĞIN habercisidir.
Halkı kucaklamak isteyenlere, CHP’lilerin de kendilerini kucaklayacak ve 90 yıllık mücadeleleri için bağrına basacak bir yönetim özlemi içinde olduklarını hatırlatmak için, umarım çok geç kalınmamıştır. 3/7/2014
Prof. Dr. Nur SERTER- CHP İstanbul Milletvekili
Deniz Feneri’nde; 12 soruya tek yanıt
CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz, araç plakasını da vererek, resmi plakalı araçların hangi yetkilerle reklam taşıdığını, hükümetin Deniz Feneri’ne ne kadar yardım ve araç, resmi plaka ayırdığını 12 soruyla Başbakan Erdoğan’a Ekim ayında yöneltmişti. Bu sorulara, yaklaşık 9 ay sonra İçişleri Bakanı Efkan Ala’dan bir cümlelik ve sorularla ilgisiz yanıt geldi. Bakan Ala, yazılı yanıtında "kamuya yararlı derneklerin resmi plaka almasına ilişkin işlemler mevzuata göre yürütülmektedir" derken, Milletvekili Öz’ün sorularını yanıtsız bıraktı.
Sakine Öz, Bakan Ala’nın verdiği yanıtın içerik taşımadığını ve İçişleri Bakanlığının son dönemde soru önergelerine verdiği yanıtın açıklıktan, iddiaları karşılamaktan son derece uzak olduğunu belirtti, Deniz Feneri konusunda hükümetin sürekli bilinmezliklerle hareket ettiğini savundu.
CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün soru önergesinde şu sorular bulunuyordu:
"Kamu yararına çalışan derneklerin resmi plaka taşıyabileceğine dair yasal mevzuat hükümleri nedir? Kamu yararına çalışan hangi dernekler, bugüne dek Başbakanlık’a resmi plaka başvurusunda bulunmuş; bu başvurulardan kaçına olumlu, kaçına olumsuz yanıt verilmiştir? Resmi plaka başvurusu reddedilen dernekler varsa, Başbakanlık’ın ilgili red gerekçeleri nelerdir? Resmi plaka başvurusu kabul edilen ve reddedilen kamu yararına çalışan derneklerin listesi nedir? Başbakanlık ya da hükümetinizin farklı bakanlıklarının bütçesinden Deniz Feneri Derneği’ne bağışlanmış ya da tahsis edilmiş, trafiğe kayıtlı taşıt var mıdır?
Deniz Feneri Derneği, resmi plaka başvurularını hangi tarihlerde yapmıştır? Ülkemiz genelinde ve Manisa ili özelinde, Deniz Feneri Derneği’ne kaçar adet resmi plaka tahsis edilmiştir? Resmi plaka taşıyan bir kamu yararına çalışan dernek aracının, üzerinde kendi derneğinin ya da farklı bir gerçek ya da tüzel kişinin reklamını taşıma yetkisinin yasal dayanağı nedir? Deniz Feneri Derneği’nin reklam taşıyan resmi plakalı araçlarının kurban derisi bağışlarını kamuya açık alanlarda duyurma ve bu derileri toplama yetkisi var mıdır? Böyle bir yasal dayanak yoksa, ilgili derneğin resmi plakalı araçlarından bu reklamların söktürülmesi yönünde bir çalışmanız olacak mıdır?Deniz Feneri Derneği’nin, resmi plakalı araçlarının dış yüzüne reklam giydirilmesi talimatını kim vermiştir? Bu konuyla ilgili olarak, İçişleri bakanlığı’nın yetkili birimleriyle eşgüdümlü bir idari soruşturma başlatacak mısınız? Basına yansıyan haber fotoğraflarına konu olan ve derneğin reklamlarını taşıyan "34 POV 10" resmi plakalı aracın ruhsatı kime aittir?"
Mesuliyeti deruhte varakası
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda şöyle bir madde vardı ve umarım hâlâ vardır... Maddeye göre: Bir amir altındaki kişiye yasalara uygun olmayan bir görev verdiğinde, alt memurun şöyle bir hakkı doğar: “Bu emriniz yasaya aykırıdır ve bu emri bana yazılı olarak verin” der ve amirinden yazılı emir ister. Amir de bu talebini alt memura yazılı olarak verir ki, bu yazılı emre ‘mesuliyeti deruhte varakası’, yani sorumluluğun amir tarafından yüklenme belgesi denir.
AKP hükümetinin Meclis’ten son olarak geçirdiği terörü önleme yasasının son maddesi Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle, tartışmalara neden oluyor.
Bu konuda birçok ilgili madde gündeme getirebilir. Ancak düz bir mantıkla şunu söyleyebilirim: Bu yasa ile hükümet terörü önlemeyle ilgili faaliyetlere katılan kişi veya kurumlara hukuksal bir sorumluluk getirmeyerek, “mesuliyeti deruhte varakası” imzalanmıştır. Bu şu anlama geliyor: “Ne yaparsanız yapın bunun sorumlusu benim...”
Evet, AKP hükümeti yasalar karşısında kendisinin sorumlu tutulması gerektiğini belirten bir belge imzalamıştır. Peki, iktidarın bu sorumluluğu almasının sonuçları hukuk açısından nasıl değerlendirilir? Hukuku onlardan daha iyi mi bileceğiz!... Elbette güvendikleri bir dağ vardır! Bakarsınız bir vahiy gelir ve her şey sil baştan olur!
Hilmi DİNÇER
Paylaş