Paylaş
3. HAVALİMANI neden yapılmalı ve neden yanlıştır? Seçenekleri yok mudur? Kanal İstanbul, 3. köprü ve 3. havalimanı projelerinin lokasyonlarına göz attığımızda ne yazık ki ekonomik, sosyal ve kültürel boyutuyla eleştirisi bir yana, konsantrasyona yöneldiği ve İstanbul’a yeni bir İstanbul katacak bir konseptte olduğu anlaşılmaktadır. Kentsel dönüşüm kapsamında risk altında olduğu öne sürülen Tuzla’dan Silivri’ye kadarki E-5 ile sahil şeridi arasındaki bölgede mevcut yapı stoku yerine daha yoğunluklu yeni yapılanmalara gidildiğini görmekteyiz. Öte yandan da TOKİ aracılığıyla daha sağlam kaya birimlerinin olduğu Karadeniz sahillerine kadarki kuzey eksende de çok yoğun yüksek yapılaşmalara da hızlı bir şekilde gidilmektedir. Bu bağlamda akıllara ilk gelen soru şu olmaktadır:
Amaç bu projeler sonucunda İstanbul’da yeni bir özerk yapı mı kurmak? Yoksa İstanbul’u çokuluslu bir yapıya mı kavuşturmak?
Değilse; bilerek ya da bilmeyerek Anadolu insansızlaşmaya yol açacak bir adımla karşı karşıya kalmıştır. İnsanlar bugün yeryüzünde ekolojik yıkımlara yol açabilecek kadar etkin olabilmektedir. Özellikle dizginlenemeyen kâr hırsı ve plansız programsız sanayileşme, çevreyi bir daha onarılmayacak şekilde talan etmektedir. Kentleri birbirine bağlayan yol çalışmaları, ormanların yok edilmesi gibi pek çok etkeni de buna eklediğimizde dünyamızın nasıl hızla tüketildiğini anlayabilmek hiç zor olmasa gerek.
İnsanın doğaya karşı mutlak egemenliği ile birlikte karada, denizde ve havada olan değişim diğer canlı türlerinin aleyhine işleyen bir süreç yaratmaktadır. Yeryüzünde en az bizim kadar yaşama hakkına sahip olan diğer canlılar bu süreçten olumsuz etkilenmekte, genetik çeşitlilik giderek azalmakta ve türler, evrimsel potansiyellerini yitirmektedir. Bu sebeple değinmek istediğim nokta; 3. havaalanının gerçekleşmesi durumunda, canlı hayatına olumsuz etkilerini yaptığım projelere dayandırarak açıklamak isteyişimdir. Bilindiği gibi 3. havalimanının yapılması planlanan bölgede çok sayıda maden ruhsatı bulunmaktadır. Oluşumu 5-10 milyon yılı bulan ve Tanrı’nın bizlere bahşetmiş olduğu kömür, kil, kum ve kalker gibi hammadde kaynaklarının bulunduğu bu bölgede, yaptığım rezerv hesaplamaları sonucu, yaklaşık 25 milyar dolarlık bir varlığın olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan bu bölgede ilk 60’lı yıllarda düzensiz olarak ortaya konan madencilik faaliyetleri, son 20 yılda çevre dostu yaklaşımlar sergilemekte, bilimsel ve ekolojik dengeler gözetilerek rehabilite edilmektedir. Bu çalışmalar sonucu ortaya çıkan yapay göl, gölet ve düzenli ağaçlandırmalar da uygulanan proje ve çalışmaların doğru yolda ilerlediğinin bir kanıtı olmaktadır. İstanbul Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölüm Başkanlığı yaptığım dönemde, öncülük ettiğim çevre dostu madencilik çalışmalarına öğrencilerimle birlikte katkı sağlanmış, yapay göl ve göletlerin, ağaçların, yaban hayatının oluşumuna destek verilmiştir. Sonucunda yaşam yeniden canlı bir hale dönüşmüş, su ürünleri oluşmuş, yeni bir yapılanma, yeni bir hayat doğmuştur. Fakat genetik çeşitlilik ve canlı türlerinin yok olması durumunda biliminsanları dahil olmak üzere, yeryüzünde bugüne kadar olanların içinde en olumsuzunun yaşanacağını, insanın kendi evini yaşanmaz bir hale getirmesi bir yana, var olan türlerin çok önemli bir oranda yeryüzünden silineceğini söylemektedir.
Tüm bu olumsuzluklara inat yaptığımız çalışmaların amacı çevre, orman ve göletlerin var olduğu flora ve faunanın çeşitliliğine, yaban hayatının yeniden oluşturulmasına ve milli parka dönüştürülmesine destek vermektir. İstanbulluların nefes alabileceği, geniş, modern, ferah ve yaşanılabilir bir alan için yapılan tüm bu rehabilitasyon çalışmaları İstanbul halkının mutluluğu içindir.
Fosil yakıtların enerji kullanımına katkı amaçlı kullanımını ve sonrasında da rekreasyon amaçlı düzenlemelele halkın hizmetine sunulması olanaklı olduğu gerçeği varken atıl bırakılması gayri ekonomik bir yaklaşım olacaktır.
Her yönüyle ele aldığımız projenin bir de ekonomik tarafını mukayese edersek, havalimanı projesi ile devletin beklentisinin 22 milyar dolar olup, proje imalat maliyetinin 11 milyar dolar olduğu belirtilmiştir. Tabii işin geoteknik açıdan zeminin zayıflığını ve bunun sonucunda yüksek güçlendirme maliyetlerini de dikkate alırsak; 15 milyar dolara kadar ulaşabileceği görülmektedir. Dolayısıyla çevre riskleri bir tarafa, bu projeyle ortaya çıkacak katma değer, mevcut varlıktan daha düşük olacaktır. Önerimizse; çok daha ekonomik boyutlarla Marmara ve Batı Karadeniz Bölgesi’nin tümüne hizmet edecek İzmit-Sakarya, Çorlu-Tekirdağ, Yalova-Bursa-Bandırma, Gelibolu-Çanakkale yörelerine küçük-orta büyüklükte havaalanı ile İstanbul ve çevresine ise küçük boyuttaki hava taşıtlarına ve hava dolmuş sistemine hizmet edecek Anadolu ve Avrupa yakalarında ikişer adet mini havaalanlarının yapılabilirliği söz konusu olup, daha verimli, daha ekonomik ve daha pratik projeler olacağı aşikârdır.
Sonuç olarak 3. havalimanı projesi bu lokasyonda kaçınılmaz değildir. Bu sebeple ülke için, dünya için ve İstanbul için son derece önemli olan bu alanın, insan eksenini yaşanabilir kılması adına projenin revizyonunu önemsiyor ve sunduğum önerilerin dikkate alınacağına inanıyorum.
Prof. Dr. Ali KAHRİMAN- Maden Y.Müh. ve CHP Kadıköy Belediye Başkan aday adayı
BİLİYOR MUSUNUZ
TEKİRDAĞ büyükşehir belediye Başkan aday adaylarından, CHP Tekirdağ Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın kardeşi Av. Haluk Öztrak’ın genel merkezi rahatlatmak için yarıştan çekildiğini; bunun üzerine Öztrak’ın önceki akşam Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan’la 1.5 saatlik bir görüşme yaptığını...
Kefen kandırmacası
HEP, Başbakan, yolsuzluk yapanlar, onları koruyanlar, “Kefenin cebi yok, istesen de öbür dünyaya götüremezsin” diyorlar.
Doğru ”Kefenin cebi yok” ama dünyada beyler, padişahlar gibi yaşıyorlar.
Ölünce servetleri, eşlerine, çocuklarına, torunlarına, 7 sülalesine kalıyor.
Yani kefen muhabbeti kandırmacadan başka bir şey değil.
İbrahim BAYTAK
OKUYUNUZ
Yargıtay’dan Kamalak’a kötü haber
TÜRBANLA duruşmaya girmesine izin vermeyen hakime yönelik reddi hakim talebinde bulunan ve bu talebi reddedilen Avukat Zübeyde Kamalak’ı, Yargıtay da haksız buldu. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, vekilin kendisinden kaynaklı nedenlerle reddi hakim talebinde bulunma hakkına sahip olmadığına karar verdi.
Ankara’da yaşayan N.Z., eşinden boşanmak için Ankara 11. Aile Mahkemesi’ne başvurdu. Davalı kadının avukatlığını ise SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ın eşi Zübeyde Kamalak üstlendi. Kamalak, 6 Haziran 2013 tarihinde yapılan duruşmaya türbanla girmek istedi. Ancak Hakim Mustafa Karadağ, “Avukatların da kamu görevlisi olduğu bu nedenle kılık kıyafet düzenlemesine uymak zorunda oldukları gerekçesiyle” Kamalak’ın duruşmaya türbanla girmesine izin vermedi.
REDDİ HAKİM TALEBİNDE BULUNDU
Hakim Karadağ, davalının yeni bir avukatla temsil edilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi. Bunun üzerine Kamalak, reddi hakim talebinde bulundu. Reddi hakim talebinin Hakim Karadağ tarafından reddedilmesi üzerine bir üst mahkemeye itiraz edildi. İtirazı Ankara 5. Aile Mahkemesi karara bağladı. Mahkeme, Kamalak’ın reddi hakim talebinde bulunma hakkı olmadığı halde böyle bir talepte bulunduğu gerekçesiyle 2 bin 500 TL para cezası verdi ve itirazını reddetti.
RENCİDE OLDUM
Kamalak kararın bozulması için Yargıtay’a başvurdu. Kamalak, yaptığı itiraz başvurusunda 6 Haziran 2013 tarihinde yapılan duruşmaya başı kapalı olarak girdiğini belirterek, şunları kaydetti:
“İnancım gereği türbanla başımı örtüyorum. 6 Haziran 2013 tarihli duruşmada başımın kapalı olması nedeniyle hakim, ‘mahkemelerde geçerli olan meslek kuralları gereğince avukatların davanın görüldüğü mahkemenin ve hakimin tabi olduğu, kurallara tabi olması zorunluluğu gereğince davalının kendisini başka bir vekille temsil ettirmesi için iki haftalık kesim verilmesin ve duruşmaya ara verilmesine’ karar verdi. Bu karar ile kişiliğime saldırdı ve manevi şahsiyetimi rencide etmiştir. Bu nedenle reddi hakim yoluna başvurdum.”
AVUKATIN REDDİ HAKİM TALEBİ OLAMAZ
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi önüne gelen davada iki yönlü bir karar verdi. Daire, 5. Aile Mahkemesi’nin Kamalak’a verdiği para cezasının yerinde olmadığına hükmetti. Ancak Daire, avukatların, kendilerinden kaynaklı nedenlerle reddi hakim talebinde bulunma hakkı bulunmadığına da işaret etti. Kararda özetle şu değerlendirme yapıldı: “Reddi hakim talebinin, davanın taraflarına ilişkin var olan nedenlerden dolayı yapılabileceğinden, vekil kendisinden kaynaklı nedenlerle reddi hakim yoluna başvuramaz. Müvekkili nam ve hesabına hareket eden vekilin, davada taraf sıfatı bulunmadığından aleyhine disiplin para cezasına da hükmedilmeyecektir.”
Yargıtay’ın kararından sonra türban krizi nedeniyle sonuçlanmayan davaya Ankara 11. Aile Mahkemesinde ayın hakim tarafından bakılmaya devam edilecek.
Kılıçdaroğlu ‘Halk TV Dayanışma Gecesi’ne katıldı
“HALK TV Dayanışma Gecesi” önceki akşam Wow Otel’de yapıldı. Geceye katılan Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Duman grubuna “Yılın En İyi Grubu” ödülünü verdi.
Kılıçdaroğlu, Halk TV’nin Gezi Parkı odaklı olaylar sırasında 24 çalışanıyla Türkiye’nin gündemini değiştirdiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, 24 kişinin sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya seslerini duyurduğunu ifade ederek, o dönemde bazı medya organlarının “korktuğunu, penguen gösterdiğini” ancak Halk TV çalışanlarının haberlerinin arkasında durduğunu dile getirdi.
Birilerinin korktuğu için Halk TV’ye reklam vermediğini savunan Kılıçdaroğlu, halkın desteği olduğu sürece kanalın yoluna devam edeceğini bildirdi.
ÖDÜLLER
Gecede, Yılmaz Özdil’e ‘Yılın Köşe Yazarı’, Uğur Dündar’a ‘Yılın Televizyoncusu’, Makbule Cengiz’e ‘Yılın Muhabiri’, Boğaziçi Caz Korosu’na ‘Yılın En Özgün Grubu’ ödülü verildi.
‘Medya Onur Ödülü’ kategorisinde Atilla Sertel, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Soner Yalçın ödüle layık görüldü.
Tuncay Özkan’ın ödülünü kızı Nazlıcan Özkan alırken, Balbay’ın ödülünü avukatı Doğan Subaşı aldı. Atilla Sertel’e ise ödülünü eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener verdi.
‘Yaşam Boyu Onur Ödülü’ dalında Ali Rıza Binboğa, Haldun Dormen ödül alırken, ‘Yılın En İyi Protest Rock Grubu’ ödülü, Bulutsuzluk Özlemi grubuna, ‘Yılın En Cesur Dizi Oyuncusu’ ödülü Gonca Vuslateri’ne, ‘Yılın En Cesur Yarışma Programcısı’ ödülü Ali İhsan Varol’a, ‘Yılın En Cesur Kadın Sanatçısı’ ödülü Şebnem Sönmez’e, ‘Yılın En Cesur Erkek Sanatçısı’ ödülü Orhan Alkaya’ya, ‘Yılın En Cesur Devlet Tiyatrocusu’ ödülü Şebnem Gürsoy’a verildi.
Beşiktaş taraftar grubu Çarşı, ‘Yılın En Sempatik Taraftar Grubu’ ödülüne değer bulundu.
Ödüller kapsamında Melih Aşık, Mehmet Tezkan, Tufan Türenç, Rahmi Turan, Ruhat Mengi, Orhan Bursalı, Can Ataklı, Mustafa Mutlu, Yalçın Doğan, Cüneyt Ülsever, Arslan Bulut ve Yalçın Bayer, ‘Kırılmaz Kalem Ödülleri’ne layık görüldü.
Gecede, Yaşar Nuri Öztürk, Müjdat Gezen ve Özlem Kumrular gibi bazı isimlere de Halk TV’ye ve programlarına katkılarından dolayı ‘teşekkür’ ödülü verildi.
CHP Genel Başkan Yardımcıları Umut Oran, Erdoğan Toprak, Gürsel Tekin ve Adnan Keskin, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül, CHP milletvekilleri Süleyman Çelebi, Kamer Genç, Melda Onur, İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, sanatçı, gazeteci, yazar ve davetlilerin katıldığı gecede, Boğaziçi Caz Korosu da konser verdi.
Evlere şenlik bir eğilim yoklaması
İstanbul’da başkanlar daha belli değilken, meclis üyesi seçilir mi?
CHP’nin İstanbul’da 13 ilçede pazar günü yapılan eğilim yoklamasında ilginç olaylar yaşandı; bir çok şikayet ortaya atıldı. Herkes isyanda... Yani “evlere şenlik bir seçim” demek en doğrusu... Katılma oranını hiç sormayın; katılım oranının yüzde 40’lara kadar düşen ilçeler var.
Benzer örnekler hemen hemen her ilçede yaşandı. Güya özgür irade ile ‘özgür seçim’ yapılacak ve halkın önüne çıkılacaktı.
En komiği de daha başkanlar belli olmamışken, Meclis üyesi aday adayları arasında parti üyesinin eğilimine giderek tespit edeceklerdi. Ama nasıl!..
Dünyada böyle bir uygulama olmuş mudur, acaba?
Bu ilçeler içinde Bakırköy’e bakalım:
Üyenin özgür iradesiyle ‘meclis üyesi’ seçilmesi için yapılan eğilim yoklamasında şaşırtıcı şekilde ilçe yönetimi kendi adına bir liste yaptı. Seçim gününe kadar kadın kolları, gençlik kolları ve mahalle sorumlularına ‘bu listeye’ oy verilmesi için kahvaltılı toplantılar yapılarak kendi adamlarına oy verilmesi istendi. Seçim günü de tüm ilçe kadrosu, ilçe başkanının yaptığı, bu ‘liste’yi seçim yapılan okulun koridorlarında üyelerin ellerine sıkıştırdılar. Ayrıca seçim yapılan 16 sandıktaki tüm görevli ve gözlemcileri de ilçe başkanlığı belirledi.
BARAJIN ALTINDA KALDILAR
Bakırköy’deki eğilim yoklamasında 4701 üye oy kullanacaktı. Her üye 14 kişiyi seçebileceğine göre 65814 adet oy verilecekti.
İlçe yönetiminin çıkardığı listenin aldığı oy toplamı 7152 oldu.
65814’ü 7152’ye bölersek, ilçe yönetimi %9,2 oy alarak baraj olsaydı altında kalacaktı.
Aldığı oyla seçilecek 14 meclis üyesine 8’ini kendisi 6’sını da eski il ve ilçe yöneticilerinin (Muhittin Tığlı ve Talay ailesi) listesi kazandı.
Bağımsızlar aldıkları oylarla ilk 14’e giremediler. Ancak tek başlarına ilçe yönetiminin 14 kişiyle aldıkları oylara yakın oy aldılar.
ÖKTEM VE TIĞLI
Bu arada Baykal ve Sav döneminin, Ümraniye eski Belediye Başkanı, İl Başkanı ve Milletvekili Şinasi Öktem ile onun İl Sekreteri Muhittin Tığlı belediye meclisi eğilim yoklaması ile ilgili kulislerde yer aldılar. Tığlı, eşi Emel Tığlı ve birlikte çalışma arkadaşları Ziya Çıkıt, İbrahim Mamati, Recep Sevinç ve Bakırköy Belediyesi Halkla İlişkilerde çalışan Hatice Selvi Dursun’u ilk 14’e sokmayı başardılar. Bu ‘başarıyı’ İlçe Başkanı Sait Yücel’le el altından anlaşarak yapıldığı dillendirildi. Kazanan bazı adayların Bakırköy Belediyesi ile ekonomik ilişkileri bulunuyor.
BELEDİYE BAŞKANLARI KAYBETTİ
CHP’nin elindeki belediyelerde yapılan eğilim yoklamalarında belediye başkanları kaybetti, ilçe başkanları kazandı.
- Beşiktaş’ta Meclis üyeliklerini Bülent Tatar’ın listesi kazandı. Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın desteklediği adaylar listede yer alamadı.
- Sarıyer’de, Belediye Başkan aday adayı Dr. Cengiz Alp’in büyük başarı göstermesi dikkat çekti. Belediye Başkanı Şükrü Genç’in desteklediği adaylar kaybedince Alp’in başkan adaylığında önünün açıldığı yorumları yapıldı.
- Silivri’de de Özcan Işıkların’ın listesi kaybederken, eski belediye başkanı Selami Değirmenci’nin listesi kazandı.
- Çatalca Belediye Başkanı Cem Kara’nın, karşısındaki adayların listesini 9-0 kazandı.
- Bakırköy’deki 26 Belediye Meclis üyesinden 23’nün aday adayı olmasına rağmen hepsinin kontenjan istemesi şaşırttıcı oldu. Demek ki, Bakırköy’e ve partisine hiç hizmet etmediler ki, seçimden kaçtılar.
- Aday adaylarının çoğunluğunun seçime girmek istemeyip kontenjandan -torpille- gelmek istedikleri eleştiri konusu oldu. “Başkan adaylarının sandıkla gelmesini isteyenler, iş meclis üyeliğinde kendilerine gelince sandıktan kaçıp kontenjan için dilekçe verdiler; dolayısıyla seçime girmemeleri ‘ayıp’ olarak karşılandı.
Aday adaylarının yaklaşık yüzde 40’ı seçime girdi.
SELAMİ ÖZTÜRK’ÜN KATKISI
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, eğilim yoklamasında emrindeki araç, ekipman ve personeli haksız bir şekilde kullanmasına rağmen örgütün listesinin kazanması dikkat çekti. Taban güçten yana tavır almadı; bu belediye yönetimine bir tepki olarak algılandı.
Kadıköy ve Bakırköy gibi diğer bir çok CHP’li ilçede blok liste yapanlar kendi listesindeki ‘arkadaşlarını’ kandırarak dışardaki listelerle de anlaşarak dört-beş ayrı gruptan oy alan adaylar olduğu ve liste başında çıkan pekçok aday adayının bu ‘numarayı’ yaptıkları görüldü. İlçe yöneticileri liste yapıncaboşta kalan bağımsız kadınlar da kendi aralarında ittifak kurarak küçük gruplar oluşturdular. “Ağalara gerek yok” diye konuştular.
Bir üye dedi ki; “Tek başına bağımsız girenlerin oyu, sadece kendisinin... Ama grup halinde girenlerin oyları, 14 kişi ile oluştu. O grupların oyu 14’e bölünürse bağımsızların aldığı oylara bakınca, altta kalanların gruplardan daha yüksek oy almış olduğu ortaya çıktı.
- Bu arada bağımsız aday adayları, kendilerini parti üyelerine tanıtamadıkları için şikayetçi oldular.- Bazı ilçe başkanlarının taraf tutması aday ve üyelerden büyük tepki çekti.
Paylaş