50 yıl sonra 27 Mayıs her zamankinden farklı ve büyük ölçüde canlı bir tartışmanın ortasında tutuluyor. Özellikle iktidara yakın medya bu vesile ile kaba bir antimilitarizm üzerinden ‘demokrasi güzellemeleri’ yapıyor.
Peki 27 Mayıs nedir? Hukukçu dostumuz S.Ö. diyor ki: ‘27 Mayıs’ üç olgunun bir bileşkesi olarak değerlendirilebilir. Birinci olgu DP’nin on yıllık salt Meclis çoğunluğuna dayanan mutlak iktidarının giderek ‘demokratik yönetim’ dışına çıkması... (Son safhası; Tahkikat Komisyonu) Ordunun içinden bir grubun hiyerarşi dışında -durumdan vazife çıkararak- siyasal sisteme müdahale etmesi... ‘Devr-i sabık’ yaratılarak, DP kabinesi ve yakın siyasi kadrolarını, yargı sisteminde bulunmayan bir mahkeme oluşturularak ve olağanüstü bir yargılama usulü ile yargılayıp mahkûm etmesi... Bu yargılamayı yapan mahkeme, sisteme müdahale edenlerin emir ve komutası ile kurulduğu için hukuk tarihimize mal edilemez (Kurucu Meclis tarafından yapılan 1961 Anayasası, tabii hâkim ilkesi getirerek olağanüstü yargı yolunu kapattı.) Siyasal sisteme hukuk dışı müdahale ve olağanüstü yargılama hiçbir surette mazur görülemez ve savunulamaz. Aynı zamanda bu durum, DP iktidarının, yönetim biçimi olarak toplumda tehlikeli ayrışmalar yaratmış olduğu gerçeğini de ortadan kaldırmaz. (Sadece ‘Vatan Cephesi’ uygulamalarının toplumsal barışı ne ölçüde tehdit ettiği hatırlardadır.) İktidara yakın medya ve konuyu sadece sandık çoğunluğu olarak ele alanlar, -Türk demokrasi geleneği bakımından temel referans noktasının DP hareketi olduğu ön kabulü ile- neredeyse bir ‘sandık fetişizmi’ yapıyorlar. Klasik parlamenter demokrasinin esas amacı ve bunun bizim demokrasi kültürümüze yansıması; halkın, oy vererek kendi geleceğini belirleme konusundaki iradesini özgürce ortaya koymasıdır. Demokrasinin temeli özgür iradedir. Partiler Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’nda belirtildiği gibi birer unsurdur ve fonksiyonları demokratik toplum amacına hizmet ile sınırlıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Mahkemesi bu temel şartları, kesin bir yargı olarak kabul etmekte ve uygulamaktadırlar. Demokratik bir toplumu ancak özgür irade gerçekleştirebilir, partiler ancak bu amaca hizmet ettikleri sürece ve halk iradesine sadık kaldıkları ölçüde demokrasinin vazgeçilmez unsuru sayılırlar. Menderes, Özal ve Erdoğan’ın birlikte afişlerini bastıranların gelişmelere biraz da yukardaki gözle bakmaları gerekmiyor mu?
CHP’de ‘gölge başkan’ her şeyi biçimlendirdi
? CHP’nin yeni MYK’sına bakılırsa, 230 üyenin hemen hemen tümü Önder Sav’ın rahleyi tedrisinden geçti. Geçmeyen Umut Oran’dı; onun da Genel Başkan adaylığı konusunda Eşref Erdem’le hareket ettiği için Sav’dan özür dilediği biliniyor. ? Kemal Kılıçdaroğlu-Gürsel Tekin? - Kılıçdaroğlu, MYK’nın tespitinde iradesini pek kullanmadı, denilebilir. Tekin Gürsel faktörü burada önemli; Baykal’ın ‘yenilikçi’ takımının önderlerindendi... Kendisine bir güç vehmediyordu. Yerel seçimlerde belediye başkan ve meclis üyelerinin seçiminde kendisine ‘müdahale’ edildiğini belirterek istifa niyetini ortaya koydu. Tavizleri koparttı. ? Kurultaydaki Gürsel Tekin? Kurultayda da liste çıkarma hamlesini beceremedi. Ezilmekten korktu; kararsızlığı kendisine pahalıya mal oldu. Önder Sav, bir taşla iki kuş vurdu. Gürsel Tekin’i hem MYK’ya almadı, hem de İstanbul İl Başkanlığı’ndan uzaklaştırdı. Halbuki Tekin, ‘Seni Genel Başkan yardımcısı yapacağız’ sözü ile PM’ye alınmıştı. ? Önder Sav’ın eli daha da güçlendi mi? - Yanıtı ‘Her zaman güçlü’ olmalıdır. Partinin ‘gölge genel başkanı’ Önder Sav’dır. ? Hakkı Suha Okay geçen yönetimde kimin rolündedir? - Eski yönetimle karşılaştırılması yanlış olur. Bu rol değil, Önder Sav’ın veliahtlığıdır. Bunun anlamı; “Baykal’ın yerine Kılıçdaroğlu geldi, benim yerime de Suha gelecek”tir. ? Faik Öztrak? - Sayman olması sürprizdir. Ama partinin kasasının Öztrak’a teslim edilmesiyle hem onun ekonomik bilgisinden yararlanılacak hem de paldır kültür para sarfına karşı sıkı bir denetimin gelecektir. ? Haluk Koç ve Ümit Oran? - Haluk Koç, Onur Öymen’in, Umut Oran da Bihlun Tamaylıgil’in görevlerini yüklenecek demektir.
Okulların tatil tarihleri değişebilir
? MAYIS ayı ile birlikte havalar ısındı. Kıyı bölgelerimizde yazlık, pansiyon, hotel ve motellerin tatilcilere hazır hale getirilmesi hızlandı. Fakat henüz kumsallar bomboş. Esnaf dört gözle sezonu bekliyor. Okulların geç kapanması turizm sezonunu umulmadık derecede etkiliyor. Türkiye koşullarında ders yılının, mutlaka Avrupa standartlarında olmak zorunda olmaması gerekir. Ya da en geç 1 Haziran’da kapanıp 1 Eylül’de açılması düşünülebilir. Vatandaş çoğunlukla böyle düşünüyor. Unutmamalıyız ki, Kuzey Ege ve Marmara bölgesinde sezon çok kısa. Nevzat VARHAN Ocaklar Beldesi-ERDEK
Teşekkürler THY
? THY ile 21 Mayıs’ta Berlin’e uçtum. Uçaktan inerken kitabımı yanıma almayı unutmuşum. Açıkçası, kitabımı unuttuğumu ben de fark etmemiştim. Ama uçağın Tegel Havalimanı’na inmesinden yaklaşık iki saat sonra THY yetkilileri, adeta bir dedektif gibi çalışarak bana ulaştılar. Koltuk numaramdan biletin satın alındığı acenteyi, oradan da çalıştığım kurumu bulmuşlar. Aynı gün içinde satış trafik memuru Hakan Dikici’den aldığım e-postada, kitabımın bulunduğu, dönüş uçuşumdan önce havalimanında teslim alabileceğim bildirildi. Ertesi gün havalimanındaki THY satış bürosundan kitabımı aldım. THY sayesinde keyifle kitabımı okuyarak İstanbul’a döndüm. Teşekkürler THY. Bülent MUMAY-Hürriyet Gazetesi Yurtdışı Yayınlar Müdürü
GÜNÜN SÖZÜ
“Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız.” (İndra Gandi)