Paylaş
MARMARA depreminden sonra konu ile ilgili olarak çok sayıda bilim adamının adını duyduk. Onların gerek TV'lerde gerekse gazetelerde deprem hakkındaki görüş ve tartışmalarını dikkatle izledik. Bunlardan birisi de Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu idi. Gündoğdu Türkiye'yi acıya boğan depremden 3-4 yıl önce Marmara'daki fay hatlarının her an harekete geçebileceğine dikkat çekmiş ve önlem alınmasını istemişti. Fakat Gündoğdu gibi bilim adamlarının bu uyarıları ne devletin ilgilileri ne de yerel yönetimler tarafından dikkate alınmadı. Ve çok sayıda yurttaşımızı kaybettik. Depremin yıldönümü nedeniyle Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ile konuşuyoruz.
- 17 Ağustos öncesi ve sonrasını değerlendirir misiniz?
- Bırakın birkaç yıl önce yaptığımız uyarıları, depremden 6 ay önce Kocaeli'ne giderek ‘‘Kocaeli depreme hazır mı?’’ adında bir panel düzenledik. O bölgede deprem olabileceği uyarılarını yer gösterme boyutuna kadar getirdik. O zaman kamuoyunda, ‘Ya bu adamlar niye konuşuyorlar böyle, milleti huzursuz ediyorlar’ şeklinde yaklaşımlar vardı. Fakat bizim elimizde belgeler olduğu için itiraz edemiyorlardı. ‘Vallahi çok aydınlattınız bizi sağolun var olun ama ne yapalım çarpık kentleşme işte’ deyip geçiyorlardı. Hiçkimse bilimin ve mühendisliğin gereklerinin sorunları çözebileceğini kabul etmedi. Oysa belediyeler, meslek kuruluşları ve kitle örgütleri ortaklıklar oluşturmalıydı. Ta ki 17 Ağustos'ta gece 3.02'de sarsılana kadar bu görüşler devam etti.
HEM HÁKİM HEM SAVCI
- Peki depremden sonra neler oldu?
- Deprem sabahı medya durumun vahametini yöneticilere ve halka gösterdiğinde acı gerçek ortaya çıktı ve bizim söylediklerimizden çok daha fazla bir felaketle karşılaştığımız anlaşıldı. İlk aylar hayatı normale döndürme yönünde büyük çabalar oluştu, bunlar biraz düzensiz olmakla beraber çok büyük oranda ve dayanışma içinde yürüdü. Depremin yaralarını saracak, organize edecek güçler de korkunç felaketten etkilenmişti, bu nedenle kısa bir karmaşa yaşandı. Sonra biraz daha düzenli şekilde tüm dünyanın katılımıyla bir şeyler yapılmaya çalışıldı. Kurtarma aşamasından sonra esas sorunlar gün yüzüne çıkmaya başladı. Çünkü ülkemiz için deprem asıl bundan sonra başlayacaktı. Barınma, yemek ve iş ihtiyaçları doğacaktı ve böyle de oldu. İşte bu anlamda yeterli çalışmalar yapılmadı.
- Ne gibi
- Bakınız özellikle mühendislik çalışmalarında, bina onarımı ve güçlendirilmesi konularında çok kötü bir sınav verdik. Bir örneği Düzce depreminden sonra yaşandı. 17 Ağustos'tan sonra onarılan binaların birçoğu 12 Kasım'daki depremde yıkıldı. Ama neden olduğu konusunda özellikle bunun uzmanı olan inşaat mühendisleri ve mimarlardan doyurucu açıklamalar yapılmadı. Burada amaç suçlu aramak değil, bir olaydan ders çıkararak bir daha olmamasını sağlamak olmalıydı. Ancak bu yapılmadı durum tam tersine gelişti ve gelişmekte. Standartları olmayan onarımlar, güçlendirmeler devam etmekte. Bunları söyleyen de İnşaat Mühendisleri Odası'nın yetkilileri. İşte bu noktada 17 Ağustos'tan da geride olduğumuzu düşünüyorum. Bu gelecek için çok tehlikeli bir görünüm. Bunun süratle düzeltilmesi lazım, zaten çok geç kalındı. Yanlışlığın temel kaynağı PM denen mühendislik şirketleri. Bunlar bakanlıktan biz onarımları yaparız diyerek izin belgesi aldılar ve genelgelerle iş yapmaya kalktılar. Hem hákim, hem savcı oldular. Projeyi kendileri çizdiler, kendileri denetlediler, böyle bir olay hiçbir yerde yoktur. Onlarca insanın yaşamı tamamen bu şirketlerin kendi iyi niyetlerine ve mühendislik etiklerine bırakıldı. O nedenle de bu onarımlar çok olumsuz noktalara vardı.
FELAKETİ BİZ YAŞADIK
BİLGİYİ ABD TOPLADI
- Deprem bize bilim açısından ne verdi?
- 17 Ağustos'tan sonra Marmara fay geometrisinin niteliklerinin ve tarihsel depremlerin çok önemli olduğu ortaya çıktı. O güzel Marmara Denizi insanları korkutur hale geldi. Tabii ki bu merak araştırmaları yoğunlaştırdı. Fakat hemen hemen tüm imkánlar ülkede olduğu halde birtakım kişisel hata ve davranışlar nedeniyle koordinasyon sağlanamadı, dolayısıyla şu anda da Marmara içinde bilinenler yeterli düzeye erişemedi. Gerçi bu kolay bir araştırma değil, pahalı ve zor bir araştırma. Ama bu geçen 12 aylık süreç içerisinde koordinasyon iyi sağlanmış olsaydı daha çok bilgi sahibi olacaktık. Depremde Afet Yönetimi ile ilgili olumlu gelişmeler oldu. Daha iyi bir noktaya varıldı. Özellikle envanter çalışmaları açısından İstanbul için önemli mesafe alındı. Ancak bu 'yeterli' anlamına gelmemeli. Çünkü 12 milyonluk kenti olası bir depreme hazırlamak mümkün değil. Burada 'depremle yaşamaya alışalım' gibi sloganlar üretildi, önemli olan slogan üretmek değil hazırlık yapmak. Eğer Türkiye için bu konuda bir slogan aranıyorsa en güzeli: 'Uyuma Türkiye, ben uyumuyorum.'
- İyi şeyler olmadı mı?
- Tabii ki oldu. Mesela 12 Kasım depreminde çok hızlı davranıldı. Dünyaya örnek olabilecek bir müdahaleydi. Bu depremle insanlık adına çok şey öğrenildi. Depremin bilime azımsanmayacak katkıları oldu. En azından Amerikalılar kendi fayları San Andreas'ın benzeri olan Marmara fayında incelemeler yaptılar. Kendi gelecekleri ile ilgili çok büyük ölçüde deneyim ve bilgiler elde ettiler. İnşallah bizle paylaşırlar ama ben bu konuda pek ümitli değilim. Biz ülke olarak çok ucuza gittik. Eğer bilinçli davranılsaydı Amerika'dan cihaz desteği ve adam yetiştirme konularında önemli ölçüde yardım alabilirdik. Ama Amerikalılar geldiler, araştırdılar ve verileri alıp kendileri için kullanmaya götürdüler. Biz memleketimizin değerini bilmediğimiz gibi faylarımızın da değerini bilemedik.
- Ne yapılmalı?
- Bir kere koordinasyon sağlanamadı. Oysa bu şarttı. Karmaşa hálá sürüyor. Öncelikle bunu aşmak gerekir. Aslında çok önemli bir konuyla, tehlikenin kaynağında insan hayatı ile ilgileniyoruz. Marmara Denizi'nde oluşabilecek depremlere her geçen gün biraz daha yaklaşıyoruz. Şimdi depremi önceden belirleme çalışmalarına koordineli olarak bir an önce başlanılması gerekiyor. Tek umudumuz bu.
Unutmuyoruz
affetmiyoruz!
1- AFETE karşı örgütlü ve hazırlıklı olmak zorundayız. Tüm yurttaşları yeni bir deprem için duyarlı olmaya ve mutlaka örgütlenmeye çağırıyoruz.
2- Dünya yüzünde, ölü ve kayıp sayısı bilinmeyen bir başka deprem yoktur. İlgilileri gerçek rakamları açıklamaya çağırıyoruz.
3- Felaketin sorumluları hakkında ne işlem yapıldı, kimler yargı önüne çıkarıldı, çıkarılmayanlar kimler? Bu konuda da kesin bir açıklama istiyoruz!
4- Afetle ilgili malzeme ve para yardımının miktarı nedir? Sadece gelmiş ‘‘Acil Yardım Fonları’’nın değil, şu anda harcanmakta olan ve önümüzdeki dönemlerde harcanacak ‘‘Yeniden Yapılanma Fonları’’nın da kullanım ve denetiminin saydamlaştırılmasını, yurttaşa hesap verilmesini istiyoruz!
5- Afetzedelerin hakları konusunda ilgililer ne düşünmektedir?
6- Ve son olarak devleti, afetlere karşı can ve mal güvenliğimizi sağlamaya çağırıyoruz! Türkiye halkını bugün ve yarın karalar giymeye, evine, balkonuna, işyerine kara bayraklar asıp, otomobiline, minibüsüne, otobüsüne kara kurdeleler takmaya ve o felaket gecesini sokakta geçirerek araçlarının kornalarını çalmaya, kaybettiğimiz canlarımızı anmaya çağırıyoruz! Çünkü acımız büyük... Hiç unutmuyoruz, sorumluları affetmiyoruz! Bu ülkede yaşayan herkesi, 17 Ağustos gecesi evden çıkarken tüm ışıklarını yakmaya çağırıyoruz! Çünkü sorularımızın yanıtları karanlıkta kalmasın istiyoruz. Ve hep bir ağızdan tekrarlıyoruz:
UYUMA TÜRKİYE BEN UYUMUYORUM
17 Ağustos Etkinlikleri Çalışma Grubu
( Yalova'daki Yüksel Sitesi'nde can verenler yarın saat 10'da site arazisindeki 'Çınar altında' anılıyor. 13.30'da da mevlit okutulacak. (0532 251 19 24 521)
Paylaş