Paylaş
Bunda ülkenin gelmiş geçmiş en genç başbakanı olan, partinin 41 yaşındaki lideri Alexis Çipras’ın payı da büyük.
Tepkiler ise iki uçta kümelendi. Bir uçta, umutla dolanlar ve kutlama yapanlar. Diğer uçta ise, “bu hükümet Yunanistan’ın saplandığı ekonomik krizi daha da derinleştirecek” diyenler. Ve karalar bağlayanlar.
Oysaki biraz daha inceleyince, hem tepkinin bu iki ucun ortasında olması gerektiği anlaşılıyor. Hem de meselenin aslında Syriza’dan başka olduğu.
*
HER şeyden önce Syriza, zaferini Yunan halkının öfkesine borçlu. Yani tepki oylarına. Yunanlılar 2009’dan beri maruz kaldıkları kemer sıkma politikasından bunalmış vaziyette. Geçtiğimiz beş yıl içinde de 4 seçim geçirdiler. Ve 6 farklı başbakan denediler.
Kemer sıkma dönemine son vereceğini vaat eden Syriza ise, halka tam anlamıyla hayat öpücüğü verdi. Sonuçta da son 30 yıldır Parlamento’ya hâkim olan iki ana parti, ilk kez hükümette yer alamadı. Ve yine 40 yıldır ilk kez, Papandreu ailesinden biri Palamento’ya giremedi.
*
BİR diğer önemli nokta: Syriza’nın sol eğilimi kadar, milliyetçi ve populist yönü de ağır basıyor. Nitekim Çipras, sağ kanattan bir partiyle koalisyon kurmayı tercih etti. Yani “Bağımsız Yunanlılar” partisi (ANEL) ile.
Bu muhafazakâr parti; göçmen, Yahudi ve Avrupa karşıtlığıyla biliniyor. Başkanı Panos Kammenos -şu anki Savunma Bakanı- Yunanlılar kemer sıkma politikalarına daha kolay teslim olsun diye Avrupa Birliği’nin Yunanistan üzerine havadan kimyasal gaz sıktığını bile iddia etmişti.
Dahası, Çipras kurduğu hükümette bu partiye kritik görevler verdi. Malûm, Savunma Bakanı yaptığı Kammenos da ilk iş olarak, Kardak krizinin yıldönümünde Kardak’a uçaktan çelenk fırlattı.
Ezcümle, partinin ve hükümetin sol eğilimi şimdiden ciddi darbe aldı.
*
TÜM bunlar ise şunu gösteriyor: Syriza zaferi aslında Yunanistan’ın sola kaydığını değil, Yunan halkının öfkesini, tepkisini ve bıkkınlığını gösteriyor. Yani “Metapolitefsi” (rejim değişimi) diye adlandırılan, 1967-74 arasındaki askeri cunta döneminden beri hüküm süren politikalardan kaçtığını.
Kaldı ki seçim sonuçlarına bakınca da bu anlaşılıyor: Sol partilerin toplam oyu yaklaşık yüzde 50. Sağ partilerinki ise yüzde 40. Yine, Syriza’nın hem merkez, hem sağ, hem sol partilerin seçmenlerinden oy alması da bunu gösteriyor. Yani bu seçime sağ-sol ayırımının yansımadığını.
*
Diğer taraftan, bu seçim her ne kadar eski hâkim güçleri komaya sokmuş olsa da, içinde eski sistemden tortular da taşıyor. Mesela ateist olan Çipras, dini yemin etmeden görevine başlayan ilk başbakan oldu. Ancak diğer taraftan, Ortodoks Hristiyan bir eğitim sistemini savunan muhafazakâr bir partiyle koalisyon ortağı.
*
BUNUNLA birlikte seçim sonuçları, aşırı sağa doğru bir kayış olduğuna da işaret ediyor. Zira neo-Nazi, ırkçı Altın Şafak Partisi, seçimden 3. parti olarak çıktı. Lideri ve çoğu vekili şu anda hapiste olsa da, partinin Meclis’e girmesi ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını meşrulaştırıyor.
*
SYRIZA, Yunan halkının sorularına doğru cevap mı? Syriza’ya oy veren Yunanlılar bile bundan emin değil. Ancak herkes şunda hemfikir: Diğer partiler doğru cevap değil.
Kaldı ki Syriza, tek umut. Ve bu umut, Syriza’nın en büyük gücü. Ancak aynı zamanda da en büyük zayıflığı.
Bunu da en iyi bir Yunanlı anlatıyor. Seçim sonuçlarını daha iyi anlamak için konuştuğum Nikos Bilios, Yorgo Papandreu’ya başbakanlığı sırasında siyasi danışmanlık yapmış olan bir akademisyen. “Seçimleri umut kazandı. Ama biz Yunanlılar için, bu son umut” diyor. Son umudu karşılamak ise, en zor olanı.
Paylaş