Paylaş
Bundan tam 70 yıl önce bugün, Sovyetler Birliği Auschwitz kampını kurtardı. Yani Nazilerin 1 milyondan fazla Yahudi’yi öldürdüğü, en büyük toplama kampını. Bu yüzden Birleşmiş Milletler 2005’te bu günü “Uluslararası Holokost Anma Günü” ilan etti.
Artık 27 Ocak, Türkiye için de tarihi bir gün. Zira bu tarih, bugün ilk kez Ankara’da anılıyor. Hem de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in katıldığı, Dışişleri Bakanlığı himayesinde düzenlenen bir törenle.
*
BU “resmiyet”in ilk adımı ise geçtiğimiz yıl Kadir Has Üniversitesi’nde atılmıştı. İlk kez bu tören bir sinagogda değil, kamuya açık bir alanda yapılmıştı. Ve yine törene ilk kez bir devlet yetkilisi, Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Naci Koru katılmıştı.
Türkiye zaten 2008’den beri Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın (İHRA) gözlemci üyesi. Bu örgütün tek Müslüman üyesi olarak da, en yakın zamanda tam üye olmak istiyor. Ancak bunun için iki kriteri yerine getirmesi gerekiyor: Holokost’u müfredata dahil etmek. Ve o döneme, yani 2. Dünya Savaşı’na ait Dışişleri Bakanlığı arşivlerini açmak.
*
PEKİ Holokost Türkiye’yi neden çok yakından ilgilendiriyor?
Her şeyden önce, bugün Türkiye’nin en büyük korkulu rüyası: Batı’daki İslam karşıtlığı. Bunun ise 19 ve 20’nci yüzyılda Avrupa’da tavan yapmış olan Yahudi karşıtlığından hiçbir farkı yok.
Avrupa o günlerde Yahudileri kendi geleceğine tehdit olarak görüyordu. Ve onları ötekileştiriyordu. Bugün ise Müslümanları. Bir diğer deyişle Müslümanlar, bugünün “yeni Yahudileri”.
Bununla birlikte, Batı’daki Yahudi karşıtlığı hâlâ yaygın. Amerikan Pew araştırma şirketinin yayınladığı “Küresel Eğilimler” raporu, hem İslam, hem Yahudi karşıtlığının Avrupa’da korkutucu bir hızla arttığını gösteriyor.
Dahası, şunu ortaya koyuyor: Müslümanlara karşı husûmet arttıkça, Yahudi karşıtlığı da artıyor. Yani aslında Yahudiler ve Müslümanlar, birlikte namlunun diğer ucundalar.
*
İŞİN bir diğer boyutu ise: Müslümanlar ve Yahudiler arasında artan düşmanlık. Ki bu, İsrail-Filistin meselesiyle ortaya çıktı. Giderek de Müslümanların İsrail eleştirileri, Yahudi karşıtlığına dönüşüyor. Bunun da ucu Holokost’un inkârına kadar gidiyor.
Türkiye’de ise örgütlü bir Yahudi karşıtlığı hiçbir zaman olmadı. Dahası, Osmanlı’nın 15’inci yüzyıl sonlarında İspanya’dan sürülen Yahudilere kucak açmış olması, devlet tarafından hep vurgulandı.
Ne var ki Yahudi karşıtlığı, kamusal söylemde bir vakıa. Hrant Dink Vakfı’nın 2014’te yaptığı “Medyada Nefret Söylemi” araştırması bunu ortaya koyuyor: Nefret söylemine en çok Yahudiler hedef oluyor.
*
TÜRKİYE’nin Holokost’u hatırlatmak ve aydınlatmak için attığı adımlar ise hayati önemde. Sadece Türkiye’deki Yahudi karşıtlığını azaltacağı için değil. Herşeyden önce, ayrımcılığa karşı mücadele topyekûn olması gerektiği için. Kaldı ki bugün Yahudi karşıtlığıyla mücadele etmek, İslam karşıtlığıyla da mücadele etmek demek.
Üstelik bu, Türkiye’nin Yahudi karşıtı olduğu iddialarını da haksız çıkarır. Ve İslam karşıtlığına karşı mücadelesini güçlendirir.
Bununla birlikte, Holokost’un müfredata girmesi, Holokost’u bizzat yaşamamış olan Türkiye için özellikle önemli: Yahudi karşıtlığının nereye varabileceğinin anlaşılması için.
*
KARL Marx, 1844’te kaleme aldığı “Yahudi Sorunu Üzerine” adlı makalesinde şöyle diyordu: “Yahudi sorunu, Aydınlanma dönemi için bir testtir. Aydınlanma’nın başarısı, Yahudilerin yeni Avrupa’ya özgür ve eşit insanlar olarak kabul edilmesine bağlıdır.”
Bugün de İslam ve Yahudi karşıtlığı bir test olmaya devam ediyor. Demokrasi için, modernite için, insanlık için bir test. Türkiye’nin ayrımcılığa karşı mücadelesi de, bu testin geçilmesine yönelik bir adım. Hem de hiç de azımsanmaması gereken.
Paylaş