Trump Sonrası Aydınlık

2016 yılının en popüler kelimesi, “hakikat ötesi” seçilmiş. Oxford Sözlüğü’nün yalancısıyım. Sözlük’e göre bu kelime geçen yıla göre 2 bin kat daha fazla kullanılmış. Anlamı ise kısaca: Duygularımızın algılarımızı, nesnel verilerden daha çok etkilemesi. Ve nesnel gerçeklerin önemsiz hale gelmesi.

Haberin Devamı

“İyi de nerden çıktı şimdi bu” diyeceksiniz. Yine Oxford Sözlüğü’ne göre, Trump’tan çıktı! Yani Trump bu yeni gerçeklik sayesinde seçildi.

 

*

 

Malum; Trump seçildiğinden beri dünya karışmış durumda. “Nasıl oldu da dünyanın en büyük gücünün başına Trump geldi” tartışması aldı başını gidiyor. Yeni başkanın göçmenlere, İslam’a, kadınlara karşı çıkışları uzun zamandır tepki çekiyor.

 

 

İyi de Trump’ın ağzından çıkan bu sözleri Amerikan halkının büyük kısmı zaten söylemiyor mu? Zaten tam da bu yüzden oy verenlerin neredeyse yarısı onu seçmedi mi? Yani Trump, bu insanların birebir yansıması değil mi? O zaman Trump yerine daha farklı bir başkan görmek istiyorsak, bu değişimin önce bizlerden başlaması gerekmiyor mu?

 

Haberin Devamı

HAKİKAT-ÖTESİ DÜNYA

 

O zaman şunu sormalı: Nasıl oldu da Trump’ı seçen “aşırı sağ” (yeni deyişle “alternatif sağ”) görüşlü insanlar ortaya çıktı? Tabii ki “küreselleşme” denilen sistem yüzünden.

 

Küreselleşen dünyada eşitsizlikler arttı. Ve yerel kimlikler bastırıldı. Bu yüzden ezilen ve korkan kitleler, kimliklerine sarıldılar. “Bizden” dediklerine sımsıkı tutundular. “Öteki”ni, farklı olanı dışladılar. Böylece “biz” ve “onlar” arasındaki nefret gitgide tırmandı.

 

Trump’ın seçilmesi de işte bu gerçekliği yüzümüze tokat gibi çarptı. Şimdi yerküre çalkalanıyor: “İnsanoğlu nasıl oldu da bu hale geldi” diye. Küreselleşme, demokrasi, elitler gibi kavramlar derinlemesine sorgulanıyor. “Biz nerede yanlış yaptık” diye soruluyor.

 

O yüzden aslında daha şimdiden bir uyanış başlamış durumda. Zaten yazının başında bahsettiğim “hakikat ötesi” kavramının bu kadar popüler olması da, bu uyanışın bir göstergesi. Yani duygularımızın algılarımızı nesnel gerçeklerden daha çok etkilediğini anlamaya başladığımızın.

 

*

 

Haberin Devamı

Ancak buna neden “hakikat ötesi” dendiğini anlamış değilim. Çünkü aslında bu hakikatin ta kendisi. Sadece şimdi yeniden farkedilmiş gibi. Hislerimizin, önyargılarımızın, “sen-ben” diye ayırmamızın nelere yol açtığını şimdi farkediyoruz. Ancak bu ayırımı aşabilirsek aydınlığa çıkabileceğimizi bugün algılamaya başlıyoruz. Dolayısıyla belki de Trump’ın gelişi böyle bir aydınlanmaya vesile olacak. Yıkıcı görünen bu trend’den, çok daha adil bir düzen çıkacak.

 

O yüzden biz en iyisi buna “hakikat ötesi dünya” demeyelim. Trump sayesinde “hakikat dünyası”na şimdi giriyoruz diyelim.

 

İSRAİL’LE NORMALLEŞME TAMAM

 

“Türkiye ve İsrail bu kaotik bölgenin, benzer değerlere sahip ve makul iki adası gibi. Karşılıklı büyükelçileri atamamız, artık normalleştiğimizin simgesi”, diyor İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen.

 

Haberin Devamı

Ankara ve Tel Aviv’in karşılıklı büyükelçi atadıklarını açıkladıkları gün; diplomatlar, iş dünyası ve akademisyenlerden oluşan bir grup Shai Cohen’in evindeydik. İlişkilerin normalleşmesinin bir nevi kutlaması olan davette, Cohen kısa bir konuşma yaptı. Ve en çok da, bundan sonra iki ülkenin güvenlik alanında işbirliği yapacağını vurguladı. 

 

Cohen’le Mayıs ayında -yani mutabakat metni imzalanmadan ve İsrail tazminat ödemeden çok daha önce- mülakat yapmıştım. Zaten daha o günlerden güvenlik işbirliğinin işaretini vermişti.

 

“Türkiye’yle özellikle Suriye’deki cihatçı terör örgütlerini bertaraf etmek için istihbarat ve bilgi paylaşımını arttırmaktan ve operasyonel işbirliğinden kaçamayız” demişti.

 

Haberin Devamı

“KARBON KOPYAYIZ”

 

Davette Cohen’den sonra sözü alan eski Tel Aviv Büyükelçimiz Namık Tan da; “Büyük düşünmeliyiz. Bu iki ülke arasında iyi bir ilişki olmadan bölgeye barış gelemez” diyerek işbirliğine işaret etti. Hatta bunu “stratejik bir gereklilik” diye nitelendirdi.

 

Tan, “Türkiye ve İsrail aslında birbirinin aynası. Birbirimizin karbon kopyası gibiyiz. İkimizde de siyasi ve toplumsal kutuplaşma var. Bölgede demokrasiye inanan tek 2 ülkeyiz. İkimiz de duygusal ve sıcakkanlı Akdenizlileriz” diyerek, bunun doğal bir ilişki olduğunu söyledi. Aynı zamanda da: “Evet bu bir aşk ilişkisi değil. Ama bugüne kadar her iki ülkeyi de kim yönetiyorsa, bu ilişkinin önemini hep sonunda çok iyi kavramışlardır” derken de gerçekçiydi.

 

Haberin Devamı

Mavi Marmara’dan beri bu ilişkinin sadece siyasi ayağının donduğunu; ekonomik ve güvenlik ayağının ise hep devam ettiğini özellikle vurguladı. Mavi Marmara sonrasında ticaret hacminin ikiye katlandığını söyleyerek bunu verilerle ortaya koydu.

 

*

 

“Herşey her an değişiyor, ama aslında bütünde hiç birşey değişmiyor” derler ya. Türkiye-İsrail ilişkilerini de herhalde en iyi bu cümle anlatıyor. 

 

Yazarın Tüm Yazıları