Paylaş
Sıra bizde mi? Biz de mi Suriye’ye asker gönderiyoruz?
Cevabını alabileceğim en doğru kişinin kapısını çalıyorum: Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın.
İbrahim Kalın’la Başbaşa
Kalın şu anda Türkiye’nin gündeminde bir kara harekatı olmadığını söylüyor. Peki Suudi Arabistan başta olmak üzere bölge ülkeleriyle birlikte asker göndermeyi düşünüyor muyuz? “Şu an bunu kimse planlamıyor, gündemde yok” diyor.
*
O halde Türkiye bugün IŞİD’e karşı ne yapıyor?
ABD’nin İncirlik’i ve hava sahamızı kullandığını söyledikten sonra, Suruç saldırısı sonrasında sınır güvenliğini arttırdığımızı söylüyor. Yine Suruç ve Ankara saldırılarından sonra içeride IŞİD’e karşı tutuklamaların arttığını ekliyor.
“Ve tabii Suriye muhalefetine lojistik destek veriyoruz” diyor. Bunun Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte yapıldığının altını çiziyor.
Bahsettiği muhalif gruplardan asıl kastı ise Özgür Suriye Ordusu, Fetih Ordusu ve Ahrar el Şam.
*
Peki o zaman Bakan Sinirlioğlu’nun sözleri ne anlama geliyor? Bunu Ankara’da önemli bir askeri kaynağa soruyorum.
Bu açıklamanın asıl karaya değil, havaya yönelik olduğunu söylüyor. Yani hava operasyonlarının artacağına işaret ediyor.
Bununla birlikte, karadan müdahale şu şekilde olacak: Suriye sınırında askeri unsurlarımız artacak. Ve sınırlarımızda konuşlanmış olan ateş-destek vasıtalarıyla (silah, mühimmat, atış menzili vs) Suriye’nin 40-50 km içerisine kadar IŞİD hedefleri vurulabilir.
“Suriye Demokratik Güçleri’nin Yapısı Belirsiz”
İbrahim Kalın’la Suriye’yle ilgili son gelişmelerin “bilinmeyenlerini” konuşarak devam ediyoruz.
Malûm geçtiğimiz hafta ABD Suriye’ye 30 kişilik Amerikan Özel Kuvvetleri göndereceğini açıkladı. ABD’nin daha fazla asker göndermesini bekliyor muyuz?
Kalın “sanmıyorum” diyor. Bunların uzman asker olduğunu, muharip güç olmadıklarını hatırlatıyor. Alanda IŞİD’le mücadeleyi senkronize etmek için gönderildiklerini söylüyor.
*
ABD daha yeni eğit-donat programını sonlandırdığını ve bundan böyle “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG) adını verdiği ittifaka yardımı arttıracağını açıkladı. SDG’nin içinde Arap muhaliflerle PYD’nin askeri kolu YPG olduğu biliniyor. Ankara’nın SDG’ye karşı tutumu nedir?
“SDG’nin yapısı belirsiz. PYD ağırlıklı görünüyor” diyor. Ve Ankara’nın bu grupla ilgili soru işaretleri olduğunu, çekincelerini ABD ile paylaştığını söylüyor.
*
Konu açılmışken: Hem ABD, hem Rusya PYD’yi destekliyor. Bu koşullarda PYD ile ilişkilerde değişiklik beklemeli miyiz?
Kalın, “Suriye Kürtleriyle hiç bir problemimiz yok, tıpkı Irak Kürtleriyle olmadığı gibi” diyor. Ve ilişkilerin normalleşmesi için 3 koşul sayıyor: PYD’nin PKK ile arasına çizgi çekmesi; Kalın’ın deyişiyle “doğal koşullarına”, yani Fırat’ın doğusuna çekilmesi ve Esad’la “karanlık” ilişkilerine son vermesi.
Peki PYD meselesi ABD ve Rusya ile ilişkilerimizi etkiledi mi? “Endişe ve kaygılarımızı söylüyoruz. Ama biz de kendi politikamızı sürdüreceğiz” diyor.
“Esad İçin Somut Plan Yok”
Gelelim Esad’a. Viyana toplantısı (ABD, Rusya, Türkiye ve Suudi Arabistan öncülüğünde yapılan Suriye görüşmeleri) sonrasında son durum nedir? Esad 6 aylık geçiş sürecinden sonra gidecek mi?
İbrahim Kalın “bu genel olarak masada konuşuluyor, ‘6 ay’ deniliyor, ama henüz masaya konmuş somut birşey yok” diyor.
19 Ekim’de bir grup gazeteci konuştuğumuz Ankara’dan önemli bir kaynak, 10 ülkeli çekirdek koalisyonun hazırladığı “Esadlı geçiş planı”nı Başkan Obama’nın Rusya Devlet Başkanı Putin’e 28 Eylül’de ilettiğini söylemişti.
Kalın, kaynağın bahsettiği bu planın sözlü olduğunu söylüyor. “Zaten Ruslardan da henüz bu konuda birşey duymadık, bir cevap gelmedi. O nedenle somut bir plan olduğunu sanmıyorum” diyor.
*
Sohbetimizi siyasi bir geçiş sonrasında Esad’ın gitmesi gerektiğini vurgulayarak bitiriyor.
Peki bunun için gerekli olan şeyi, yani İran’ın Esad’dan desteğini çekmesini bekliyor mu? Viyana toplantılarına yeni dahil olan Tahran’ın tavrında bir kırılma görüyor mu?
Cevabı, bu meselenin daha uzun yıllar süreceğinin habercisi oluyor. “Bir değişiklik görmüyorum. Zor görünüyor.”
Paylaş