Paylaş
Bunu anlamak çok önemli. Çünkü bunu anlamak demek, bugünün Türkiyesini anlamak demek. Yani kendimizi...
GEREKÇESİZ DARBE
Herşeyden önce, Türkiye tarihinde bugüne kadar yaşanan darbeler, hep şu gerekçeye dayandırıldı: “Memlekette düzen bozuldu, kaos var.” Yani asker hep “düzen koruyuculuk” kisvesi altında yönetime el koydu.
Oysaki geçtiğimiz Cuma günü bir grup darbeye kalkıştığında, Türkiye’de 1960, 71 veya 80 darbesi koşullarından eser yoktu. Devletin kurumları işler, halk da normal günlük yaşamına devam eder haldeydi.
Hatta siyaset bilimci Prof. Ümit Cizre’ye göre, bu denklem tersine dönmüş durumda. Daha önceki askeri müdahalelerde, asker var olan asayişsizliği yok etmeyi taahhüt ediyordu. 28 Şubat “post-modern” darbesinden bu yana ise yeni bir gelenek oluştu. Artık asker kendisi “asayişsizlik” oluşturarak darbe tasarlıyor!
Bu da askeri müdahalelerin ve dolayısıyla askerin algısını da değiştirdi. Siyaset bilimci Evren Balta’ya göre, eskiden çalkantılı dönemlerde “düzen koruyucu” işlevi gören asker, bütün sınıfsal çıkarlardan bağımsız “kadiri-i mutlak bir güç” olarak görülüyordu. Bugün ise bu konumunu yitirmiş durumda.
*
Dahası, geçmişte asker kendi meşruiyetini laik-İslamcı karşıtlığı üzerine inşa ediyordu. Ümit Cizre’nin sözleriyle, ordu “resmi ideolojinin bekçisi” sıfatıyla kendisine negatif bir meşruiyet üretiyordu.
Daha önceki müdahalelerden farklı olarak, 15 Temmuz’da ise ilk kez arka planda bu ikililik yoktu. Hatta aksine, cuntacılar siyasi iktidarla aynı İslami kesimden geliyordu.
Kısacası cuntacıların elinde ilk kez hiçbir gerekçe, bahane yoktu.
DARBELERİN RUHUNA EL FATİHA
15 Temmuz girişiminin bir diğer eksikliği de, toplum desteği. Geçmişte darbelerin belki de en güçlü dayanağı, toplumda bir karşılık bulmalarıydı. Bu; cuntalara meşruiyet sağlamasa da, yeniden oluşmalarına olanak sağlıyordu. Son girişim ise, artık darbelerin Türkiye’de başarılı olma şansının kalmadığını gözler önüne serdi.
Siyasi partilerin duruşları da bir başka farklılık. Türkiye siyasi tarihinde ilk defa -iktidarı ve muhalefetiyle- tüm partiler bu kadar ilkeli ve tek sesli davrandı. Ali Bayramoğlu’nun evvelsi gün köşesinde yazdığı gibi: 1960 darbesi CHP ile ilişkisini hiç koparmadı. 71 ve 80 darbelerinde partiler ağızlarını açamadı. 28 Şubat’ta bazı siyasiler askeri, sivil toplum örgütü gibi tanımlayabildi. 15 Temmuz bu bakımdan bir ilk.
*
Yine; daha önceki müdahalelerde Türkiye’de askeri vesayet hüküm sürüyordu. Zaten asker mevcut konumunu, siyasal sistemde işgal ettiği yeri, oynadığı rolü ve çıkarlarını korumak için darbe yapıyordu. Oysaki 15 Temmuz gününden uzun zaman önce, AK Parti iktidarında askeri vesayet kalkmıştı.
Bunun da ötesinde, aslında Türkiye’de “modern darbeler” döneminin bittiği, ta 1997’de 28 Şubat “post-modern” darbesiyle ortaya çıkmıştı. Asker artık tankla tüfekle sokağa inip ülkeye el koyamayacağını o zaman görebilmişti. O yüzden müdahaleyi bu kez dolaylı, şiddete başvurmadan yapmıştı.
2007’de 27 Nisan e-muhtırası ise, askerin “post-modern darbe” yapmaktan bile artık çekindiğini ortaya koymuştu. İşte 15 Temmuz kalkışmacıları, bu yeni gerçekliği okuyamadı.
Son olarak; bu darbe girişiminde bir diğer “ilk” de, kalkışmacıların kendi halkına karşı uyguladığı acımasız şiddet oldu.
15 TEMMUZ DEVRİMİ
Ezcümle, hem Türkiye’de artık bir darbe zemini olmadığı ortaya çıktı. Hem de ve daha önemlisi, Türk milleti bir darbe girişiminden devrim çıkarmayı başardı. Bayrağı kapıp soluğu tankın önünde alan halk, siyasi tarihimizde ilk kez kendi iradesine bu kadar güçlü sahip çıktı.
*
Rus şair Puşkin’in “Bronz Süvari” romanında baş kahraman Yevgeni, İmparator Petro’nun heykelinin dibine kadar gelir. Ve yumruklarını sıkarak bağırır: “Henüz hesaplaşmadık seninle!” İşte bu edebi an, Rus toplumunun modernleşmesinin ve dönüşümünün başlangıcı olarak görülür. İlk kez bireyin iradesini, haklarını ve eylemini vurguladığı, taçlandırdığı için.
Bugün Türkiye milleti tarihe ilk kez bu kadar ağırlığını koyarak bir devrim yaptı. Darbelerle ve Batı’nın dayattığı “bon pour l’orient” anlayışıyla (“Bizim için değil ama Doğu için yeterli”) defalarca sekteye uğramış olan demokrasi tarihinde bir çığır açtı.
Kayıtlara “15 Temmuz Devrimi” diye geçsin.
Paylaş