Geçti O Devir

15 Temmuz 2016, Türkiye’de darbeler döneminin karanlık sulara çoktan ve tamamen gömüldüğünü gösterdi bize. Hem de Türkiye’nin tüm kurumlarının ve halkının elbirliğiyle.

Haberin Devamı

28 ŞUBAT: POST-MODERN DARBE

 

1960-80 yılları arasında yaşadığımız “modern darbeler” döneminin bittiği, zaten ta 1997’de ortaya çıkmıştı. 28 Şubat “post-modern” darbesiyle birlikte. Malum, 28 Şubat 1997’de yapılan 8,5 saatlik Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan kararlar, seçilmiş hükümeti görevden uzaklaştırmıştı.

 

Zamanın Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak’a gazeteci İsmet Berkan“bu bir darbe mi” diye sorduğunda, şöyle cevap vermişti: "21. yüzyılın ordusu, elbette 21. yüzyıla uygun hareket edecek. Darbeler geride kaldı İsmet Bey!"

 

Yine dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir'in 28 Şubat kararlarını “post-modern darbe” diye nitelediği de basına yansımıştı.

 

Haberin Devamı

28 Şubat’a ”post-modern” denmesinin sebebi ise açıktı: Asker artık tankla tüfekle sokağa inip, devletin kurumlarını basıp, silah zoruyla ekranlardan bildiri okutarak ülkeye el koyamayacağını biliyordu. Çok şükür ki en azından bunu görebilmişti. O yüzden müdahaleyi bu kez dolaylı, şiddete başvurmadan yapmıştı.

 

 

 

27 NİSAN: POST-MODERN MUHTIRA

 

 

Bundan tam 10 yıl sonra, asker sivil iktidara yine müdahalede bulundu. Bahsettiğim, 27 Nisan 2007 muhtırası.

 

O gece saat 23:20'de Genelkurmay Başkanlığı, yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine internet üzerinden bir e-muhtıra yayınladı. Yani 12 Nisan’da yapmış olduğu “Basın Bilgilendirme Toplantısı”nda Cumhurbaşkanı adayının "sözde değil, özde laik" olması gerektiğini söylemesinden tam 2 hafta sonra.

 

“Post-modern” muhtıra diyebileceğimiz bu e-muhtıra ise, askerin “post-modern darbe” yapmaktan bile artık çekindiğini ortaya koydu. “Post-modern darbe” dönemi bile çoktan geride kalmıştı.

 

Haberin Devamı

Zaten hükümet de vakit kaybetmeden hemen ertesi gün karşı bir bildiri yayınlayarak, demokratik meşruiyetine sahip çıktı. Akabinde de halk tepkisini ortaya koydu. Ve muhtıranın hedefi olan Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı.

 

*

 

İşte geçtiğimiz Cuma gecesi yaşanan kadük girişimin en büyük yanlışı da, tüm bunları okuyamamak oldu. Daha 1997’de “modern darbe” döneminin Türkiye’de bittiği anlaşılmışken, kalkıp ondan neredeyse 20 yıl sonra, 2016’da darbe yapmaya kalkıştı. Ancak bu hesap tabii ki tutmadı. Devletin tüm kurumları, tüm siyasi partiler, halk, özel sektör, basın... Hep birlikte bu girişimi boşa çıkardı.

 

DİJİTAL ÇAĞ

 

Kaldı ki önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, akabinde de Başbakan Binali Yıldırım’ın ve birçok bakanın “FaceTime” ile (görüntülü) cep telefonundan canlı yayına bağlanmaları da, “post-modern” zamanın belki de en açık simgesi oldu. Yani artık modern çağın en karanlık öğesi olan askeri vesayetin çok gerilerde kaldığının... Ve “post-modern”, dijital çağın belki de en aydınlık yönü olan sivilliğin galebe çaldığının sembolü...

 

Haberin Devamı

Ezcümle; 15 Temmuz kalkışması “post-modern” dönemde “modern darbe” yapmaya kalkışmanın dayanılmaz hafifliğini yaşattı hepimize.

 

*

 

Bu aslında 2011’de Mısır’da Tahrir Meydanı’nda ortaya çıkan tezatı andırıyor. Malum, genç Arap kuşağı Twitter ve Facebook üzerinden örgütlenip, sadece demokrasiye kavuşmak arzusuyla kendini meydanlara atmıştı.

 

Mısır’ı 30 yıldır yöneten Hüsnü Mübarek yandaşları ise, Tahrir Meydanı’na atlar ve develerle çıkıp bu gençleri püskürtmeye kalkışmıştı. Yani köhneleşmiş, çağın gerisinde kalmış, şiddet ve baskı diliyle konuşan bir zihniyet... Ve bunun, yeni “dijital kuşak” zihniyetiyle çarpışması...

 

Bizdeki durumun içeriği, aktörler ve motivasyonlar elbette çok farklı. Ancak yine de zamanın ruhunun okunamaması açısından, benzer bir tezat.

 

Haberin Devamı

REFORM ZAMANI

 

Bundan sonrasında ise, Türkiye bu “post-modern” döneme uygun gerekli yasal düzenlemeleri bir an önce yapmalı. Yani sivil-asker ilişkileri, artık bu çağa göre uyarlanmalı.

 

2007’deki son “e-darbe” hamlesinden sonra bu alanda yapılması gerekenler; önce Balyoz, Ergenekon ve Askeri Casusluk davaları nedeniyle ertelendi. Sonra da PKK ile mücadeleye sekte vuracağı endişesiyle rafa kaldırıldı. Bu mücadele her ne kadar sürüyor olsa da, benzer darbe kalkışmalarının tamamen önüne geçmek için sivil-asker ilişkilerine yönelik reformlar acilen tamamlanmalı.

 

Türkiye’nin en önde gelen liberal yazarlarından Ali Bayramoğlu’nun 8 Mart’ta yazmış olduğu gibi: “Son 10 yılda atılan pek çok adıma rağmen; sivil-asker ilişkilerini kuşatan düzenlemeler ve işleyiş esasları, ordu içi doku ve denetim mekanizmaları, eski dönemin ana tortularını hala muhafaza etmektedir.”

 

Haberin Devamı

Peki yapılması gerekenler neler? Devam edeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları