Paylaş
*
Öncelikle, şu anda Türkiye IŞİD’e karşı hem kendi topraklarında, hem de sınır ötesinde mücadele ediyor.
Dolayısıyla ister istemez ABD’nin “önce IŞİD, sonra Esad” kriterini kendiliğinden benimsemiş durumda. Bu da ABD ile stratejik hedeflerinin birbirine daha yaklaştığı anlamına geliyor.
Zaten bu sayede ABD ile sahada işbirliği artıyor. Zira iki ülke arasındaki pazarlıkları tıkayan asıl faktör buydu.
*
Bununla birlikte Türkiye’nin Esad meselesini ötelemesi, rejimin baş destekçileri İran ve Rusya’yla Suriye konusunda diyalog kurmasının önünü açabilir.
Kaldı ki zaten İran ve Batı arasında imzalanan anlaşma sonrasında, Tahran’ın ABD ile Suriye konusunda işbirliği yapması beklentisi hakim. Bunu hem ABD, hem Rusya en üst seviyelerde dile getiriyor.
Dolayısıyla uluslararası zemin de böyle bir diyaloğa müsait.
Sürpriz çıkışlar
ANCAK bir taraftan Türkiye Esad meselesini ötelerken, diğer taraftan ABD gittikçe daha fazla Esadsız döneme geçilmesi gerektiğini dillendiriyor.
Başkan Obama daha 4 gün önce BBC’ye verdiği mülakatta bunu vurguladı. “Suriye’de siyasi bir geçişe ihtiyaç var. Esad’ın, Rusların, İranlıların bunu anlamasını sağlamaya çalışıyoruz” sözleriyle.
Dahası, bunu Esad’ın destekçileri de artık dile getiriyor.
İngiliz The Times gazetesi, Rusya ile ABD’nin mayıs ortasında ilk kez ‘Esad sonrasını’ görüştüklerini yazmıştı.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Emir Abdullah da daha yeni, Suriye’de Esad’ın sürekli kalması için ısrar etmediklerini söyledi.
Esad zayıflıyor
BU değişimin ise birçok sebebi var.
Biri, Esad’ın gittiçe zayıflaması.
ABD’de bulunan Savaş Çalışmaları Enstitüsü’nün 2014 sonunda yayınladığı rapora göre, Suriye ordusundaki asker sayısı savaşın başlangıcından beri 325 binden 150 bine, yani yarıya düştü.
Hakeza Esad pazar günü Şam’da, “Ordumuzda insan kaynağı sıkıntısı var” diyerek bizzat kendisi bunu ilk kez itiraf etti.
Kaldı ki bugün ülkenin yarısı IŞİD’in kontrolünde.
*
Bununla birlikte, Türkiye İncirlik’i açmasına karşılık Esad konusunda ABD’den bir taahhüt istemiş gibi görünüyor.
Bunu ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin üç gün önceki sözlerinden okumak mümkün: “IŞİD’i mağlup etmek için Suriye’nin dinamiklerini değiştirmek zorundayız. Son haftalarda bu nedenle Türkiye ile müzakere ediyoruz.”
Ve kritik bir ekleme yaptı: “Türklerin yapmaya hazırlandıkları şeylerde bazı değişiklikler oldu. Bizim de yaptığımız bazı şeylerde değişiklik oldu.”
Obama ne yapacak?
BUNUNLA birlikte, ABD’nin bu çıkışını sadece Türkiye’ye yönelik okumamak lazım.
Unutmayalım: Obama, İran’la imzaladığı anlaşma nedeniyle içeride Cumhuriyetçilerin, dışarıda da İsrail ve Körfez’in baskısı altında.
İşte bu tepkilere karşılık, İran’ı ve anlaşmanın sağlanmasında rol oynayan Rusya’yı işbirliği yapmaya “razı ettiğini” kanıtlamaya çalışıyor.
*
Ancak tüm bunlara rağmen, kısa vadede ne Esad’ın gitmesini, ne de ABD’den buna yönelik bir adım atmasını beklemek gerçekçi değil.
Herşeyden önce, ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford’un geçen ay Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü için yazdığı gibi, “Esad zayıflamış olsa da bugünden yarına gideceği yok”.
Ford bunu şöyle açıklıyor: “Diğer askeri gruplar arasında çok keskin bir rekabet var. Ve hiçbiri de bir diğerini yenecek kadar güçlü değil.”
Rusya ve İran çıkarları
BUNUN da ötesinde, ABD’nin öncelikle Rusya ve İran’ı Esad sonrasında da Suriye’deki stratejik hedeflerinin korunacağına ikna etmesi gerekiyor.
Yani Rusya’yı Akdeniz’deki tek deniz üssü olan Suriye’deki Tartus limanının ve rejimle silah anlaşmalarının korunacağına; İran’ı da Hizbullah’a silah tedarikinin süreceğine inandırması gerek.
Dahası, bu iki ülkenin Suriye’de bu gidişatla çıkarlarını kaybedeceklerini düşünmeleri, yani rejimin çok daha fazla zayıflatılması gerekiyor.
ABD’nin eski bir Ankara büyükelçisine dün bunu sorduğumda, “Washingon’ın bunu yapmak için ne kadar hazır olduğu konusunda şüpheliyim” diyor.
*
ANLAŞILAN o ki Türkiye, Rusya ve İran başta olmak üzere bölge ülkeleri ve ABD, Esad sonrasını ciddi şekilde konuşmaya başladılar. Ancak gerçekleşmesinin daha zamanı var.
Paylaş