Paylaş
Bunu en son iki hafta geçirdiğim Meksika ve Guatemala’da deneyimledim. Bu topraklara eski Maya uygarlığını biraz daha iyi anlamak için gitmiştim. Ve sonunda eski Mayaların da, bugün Meksika ve Guatemala halklarının da, bizimle benzer süreçlerden geçtiğini farkettim. Yani ne mekan, ne zaman aslında hiç farketmiyor. İnsanoğlu hep aynı döngünün içinde yaşıyor.
EN KANLI SAVAŞ
Meksika Devrimi, Batı Yarımküre’nin bugüne kadarki en kanlı olayı. 1876-1910 arasında 30 küsur yıl sürmüş olan iç savaşta, her 8 Meksikalı’dan 1’i ölmüş. Toplamda 1,5 milyon kişi hayatını kaybetmiş. Ve bu devrim, 35 yıllık kaskatı Diaz diktatörlüğünü bitirmiş. Bizim tarihimiz boyunca yaşadığımız sarmalları, kırımları birebir andırıyor.
Meksikalı Nobel ödüllü yazar Octavio Paz “Yalnızlık Dolambacı” kitabında bu devrim için, “Ne bir zafer, ne bir yenilgiydi. Sadece Meksika ulusunun doğuşuydu. Ve Meksikalılar kendini devrimde buldu” der. Bu da bizim kurtuluş ve kuruluş hikayemize fazlasıyla benziyor.
*
Bir diğer benzerlik de, burada halkın kendi özüne karşı koyduğu mesafe. Milat’tan önce 1500 yılından Milat’tan sonra 9. yüzyıla kadar, yani 2 bin küsur yıl boyunca bu toprakların hakimi Mayalardı. Ne var ki 16. yüzyılda İspanyol işgaliyle birlikte Mayalar 2. sınıf vatandaş konumuna düştüler. Beyazlar tarafından hor görüldüler.
Bugün hala Meksika, Guatemala ve Belize’de -yani Mayaların ana vatanlarında- nüfusun çoğunluğunu oluşturan Mayalar, alt sınıfa aitler. İş dünyasında ve siyasette hiçbir şekilde yer bulamıyorlar. Bizim Kürtlerle, mütedeyyin kesimle ve Alevilerle yaşadığımız sıkıntıları andırmıyor mu?
MEKSİKA PKK’SI
Bağımsızlık sonrasında devrimle yukarıdan aşağıya pompalanan demokratik değerleri de halk hiçbir zaman benimsememiş Meksika’da. Eski elitler, özellikle de ordu, on yıllarca demokrasiye direnmiş. Bu da bir diğer ortak noktamız olsa gerek.
Hakeza on yıllar boyunca maruz kaldıkları darbeler de aynı şekilde. Ülkede 40 yıl içinde tam 56 kez hükümet değişince, “sabah erken kalkan darbe yapıyor” özlü sözleri haline gelmiş.
Meksika’daki “Zapatista” hareketinin PKK ile gösterdiği benzerlik de dikkate değer. Hem ideolojileri, hem örgütsel yapılanmaları son derece benzer. Polis Akademisi’nin 2011 tarihli raporu da bunu detaylarıyla ortaya koyuyor.
Meksika’da 1847’den bu yana bizim geçmişimizdeki gibi çok katı bir laiklik anlayışı uygulanıyor. Ülkede dini bir okul kurulamıyor. Papazlar da cüppeleriyle dolaşamıyor.
MAYALAR VE MÜLTECİLER
Bugün bölgede ve dünyada yaşananlarla da ciddi bir benzerlik var Meksika tarihinde. İspanyollar Meksika’ya ilk kez varıp sömürge kurduklarında, yerlilerle aralarında muazzam bir iletişim kopukluğu olmuş. Mesela o zamana kadar hiç at görmemiş olan Mayalar, İspanyol askerlerin sürdükleri atın insanla bir bütün olduğunu sanmışlar. Yine; kılıcı ilk kez İspanyolların elinde gören yerliler, bunu insan elinin devamı olarak algılamışlar.
Gezi boyunca rehberliğimizi yapmış olan Fest Travel rehberi Sayat Turabik anlattı: İspanyollar ilk kez Meksika’ya vardıklarında, bir İspanyol’un sözlerini anlamayan bir Mayalı “seni anlamıyorum”, yani Maya dilinde “Yucatan” demiş. O İspanyol da buranın adını “Yucatan” sanmış. Böylece burası “Yucatan eyaleti” olarak kalmış.
Tüm bunların bugün Afganistan, Irak ya da Suriye’den kaçan bir mültecinin Avrupalılarla ilk temasında yaşadıkları iletişimsizlikten hiçbir farkı yok.
*
İspanyollar Meksikalıları ve onlara ait herşeyi talan etmekle kalmamışlar. O zamanlar Avrupa kıtasında başgösteren çiçek mikrobunu yayarak da bir nevi biyolojik kırım yapmışlar. Bu da sonraki yüzyıllarda büyük güçlerin mazlum halklara uyguladıkları benzer biyolojik savaşları andırıyor.
İspanyollarla yerel halkın savaşı ise sadece yıkımı değil, birbirleriyle etkileşimi de getirmiş. Mesela daha önce çok tanrılı olan Mayalar ve Aztekler, İspanyol işgaliyle Katolikliğe geçmişler. Bu da bizim tarihimizde bir yandan Batı’ya karşı savaşıp, diğer yandan Batı’ya eklemlenmemizi anımsatıyor.
ZAMAN
“Azteklerde zaman yinelenen bir ard arda sıralanıştı. Bir dönem biterken öteki yeniden başlardı.” Der Octavio Paz. Zira Meksikalılar ve onların ataları olan Mayalar ve Aztekler için her son aslında bir başlangıç. Ki zaten sadece yukarıda anlattıklarım bile insanlık tarihinin hep benzer döngülerden geçtiğini ve sonlardan sonra hep yeni başlangıçların geldiğini göstermiyor mu?
İşte zaten oradan bakınca “son” dediğiniz başlangıca, “dert” dediğiniz de tecrübeye dönüşüyor.
Paylaş