Paylaş
Tam da yasakla ilgili bu köşede yazdığım gün, çok enteresan bir davete katıldım: Türkiye’nin ilk “sanal gerçeklik” (virtual reality) defilesine. Türkiye’de ilk kez bir defilede ne podyum vardı ne de manken. Taktık üç boyutlu gözlüklerimizi, 360 derecelik kamera görüntülerinin içinde gezinerek izledik defileyi.
SANAL DÜNYANIN SİBER TEHDİTLERİ
AYNI günlere denk gelen bu iki olay, aslında içinde bulunduğumuz yeni ortamı özetliyor. Yepyeni bir gerçeklik, gitgide hayatımızın merkezine oturuyor. Yapay zekayla üretilen robotlar, akıllı telefonlar, akıllı evler, internet üzerinden sosyalleşme, e-alışveriş, e-devlet... Bu liste daha uzar gider.
İşte bu yeni gerçeklik, beraberinde yeni güvenlik tehditleri getiriyor. Ki buna “siber güvenlik” deniyor. Laptop yasağı da bir yönüyle bu tehditleri, yani laptop’la patlatılan bombaları ve uçağın uçuş sistemini ele geçiren bilgisayar programlarını bertaraf etmeye yönelik.
*
Tehditler listesi de uzayıp gidiyor. Çünkü artık sadece bizler değil, altyapı hizmetlerini yerine getiren kamu kurumları da internete bağımlı. Bunlara yapılan bir siber saldırı, doğrudan hayatımızı sabote ediyor. İstanbul’da bir ara sık sık meydana gelen elektrik kesintilerini hatırlayın.
Elektronik haberleşme ağı da risk altındaki alanlardan. Mesela ABD’de geçtiğimiz Ekim ayında Twitter, Amazon gibi sosyal medya ve e-alışveriş siteleri siber saldırıya uğramıştı. Bu saldırı ülkede internet bağlantısının yüzde 90’ını engellemiş, 7 milyar dolarlık da zarara neden olmuştu. Bankacılık ve finans sektörü de ciddi risk altında. Örneğin Şubat 2016’da Bangladeş’te sanal korsanlar, bankalara 81 milyon dolarlık vurgun yaptı. Aynı günlerde Türkiye’de de 3 büyük banka siber saldırıya uğradı.
Terör örgütleri de bu mecrayı artık bol bol kullanıyor. Nisan 2013’te uluslararası haber ajansı Associated Press’in (AP) Twitter hesabı hack’lenmişti. Sanal korsan, Beyaz Saray’da patlama olduğunu ve Obama’nın yaralandığını yazmıştı. Sadece 2 dakika içinde New York borsası 136 milyar dolarlık kayba uğradı.
BATI’DA SEÇİMLERE SİBER MÜDAHALE
İŞİN bir de siyasi boyutu var. Örneğin son Amerikan seçimlerine Rusya’nın siber müdahalesi olduğu iddiası, ABD siyasetini ciddi şekilde sarstı. Yeni Başkan Trump’ın seçimini şaibeli hale getirdi. En son Federal Soruşturma Bürosu (FBI), iddialar hakkında inceleme başlatıldığını açıkladı.
Bu da Avrupa’da seçime giden diğer ülkeleri de etkiliyor. Mesela Hollanda’da evvelki hafta yapılan seçimlerde oylar bu yüzden ilk kez elektronik olarak değil, tek tek elle sayıldı. Şimdi Fransa’da da nisanda yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde büyük bir tedirginlik var. Sırf bu yüzden 2012’den beri ilk kez vatandaşlar elektronik oy kullanamayacak.
Bizde de “seçim güvenliği” demek artık sadece sandıkların başında beklemek anlamına gelmemeli. Dışarıdan gelebilecek müdahalelere karşı, oyların elektronik olarak girildiği “SEÇSİS” (Seçim Bilişim Sistemi) sitesi güncellenip, altyapısı güçlendirilmeli.
SİBER YÜZYIL İÇİN SEFERBERLİK
SİBER güvenlik uzmanı Oğuz Kaan Pehlivan’a göre; asıl büyük tehlike ise “siber savaş”. Henüz gerçekleşmemiş olan bu senaryoya göre, bir nükleer santrala siber saldırı olabilir. Ya da örneğin New York borsasına. Bu da tüm dünyayı etkileyecek ekolojik ya da finsansal bir yıkım demek.
*
Kısacası önümüzdeki yüzyıl, “siber yüzyıl”. Artık kendini topla tüfekle savunma döneminden, siber savunma düzlemine geçiyoruz. Buna ayak uyduramayan ülkeler de, ligden düşecek. Aslında bu yüzden Ankara bu konuya son yıllarda daha fazla eğilmeye başladı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın altında bir “Siber Güvenlik Kurulu” kuruldu. Ve geçtiğimiz yıl 3. “Ulusal Siber Güvenlik Eylem Planı” yayınlandı.
Ancak bunlar yeterli değil. Pehlivan, bir an önce bunun için ayrı bir bakanlık, en azından müsteşarlık kurulmasını öneriyor. “Hatta ciddi bir seferberlik planı yapılmalı, kurumlar arası koordinasyon arttırılmalı” diyor. Kamuoyunu da aydınlatmak şart. Başımıza bir siber saldırı geldiğinde ne yapmamız gerektiğini biliyor muyuz?
Paylaş