YÜZLERİ bir türlü gülmeyen, ağır koşullarda çalışıp en temel ihtiyaçların karşılanmasına çaba gösteren bir kesim, tarım emekçileri.
Onca sıkıntıların üzerine bir de uygulanan tarım politikaları nedeniyle yaşanılan sorunlar ve yükselen feryatlar. Bu hafta Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’la İzmir ve Ege tarımını konuştuk.
Son yıllarda uygulanan tarım politikaları İzmir ve Ege çiftçisini nasıl etkiliyor?
- Özellikle 80’li yıllardan itibaren üvey evlat muamelesi gören tarım, ülkemiz ekonomisi ve sosyal yapısı açısından son derece önemli bir konumda, GSMH’nın yüzde 10.5’ini istihdamın ise yüzde 27’sini teşkil etmektedir. Çok geniş ve yüksek tarımsal üretim potansiyeli ile ülkemizin, bırakın dünya liderliğini ya da önderliğini, teknolojide süregelen çok hızlı değişimi yakalayabildiğini hatta yaklaşabildiğini söylemek güç. Tarımın vizyon yoksunu olması ve geleceğe yönelik stratejik amaç ve hedeflerin belirlenmemiş olması bu durumun temelini oluşturuyor. Toprak mülkiyet dağılımındaki adaletsizlik, çok parçalılık, sulama yatırımlarının yetersizliği, kırsal altyapı, kurumsal yapılanma ve benzeri yapısal sorunlar ile bitkisel ve hayvansal üretimde verimlilik ve kalite sorunlarının da bir türlü çözülemediğini söylemem gerekir. Kentleşme, turizm, sanayi, madencilik ve diğer sektörel faaliyetler nedeniyle hızla tarım dışına çıkarılan alanlar, küçük üreticilerin rasyonel üretim olanağını da yitirmesi sonucu üretimi terk etmeleri ile daha da büyümekte ve yaklaşık 1 milyon hektara ulaşmış bulunmaktadır. İzmir ve Ege tarımındaki sorunların ülkenin geneliyle özdeş olduğunu söyleyebilirim. Pamuk, üzüm, incir, tütün, narenciye, zeytin gibi çok stratejik ürünlerde uygulanan yanlış politikalar sonucunda zarar eden üreticilerimiz sadece bu ürünlerden değil, üretim sürecinden dahi kaçar olmuşlardır. Ege’de çiftçilerimiz, bir yandan acımasız doğa koşullarına terk edilmekte, bir doğal afet olan kuraklıktan gördüğü zararlar sırtına yüklenmekte, diğer yandan da üretimin vazgeçilmezleri olan tohum, ilaç, gübre, mazot ve makine gibi girdi maliyetlerindeki yüzde 150’lere varan inanılmaz artışlar, ürün fiyatlarında gerileme ve ödenemez meblağa ulaşmış durumdaki kredi borçları ile içinden çıkılamaz bir girdaba itilmektedir. Bir bankaya olan kredi borcunu başka bankadan aldığı krediyle ödeyerek hayatta kalma mücadelesi veren çiftçilerimizin büyük bir kısmı, 2 veya 3 özel bankaya olan borçları nedeniyle ipotek altındaki tarlalarını kaybetme riski altındadır.
Aktif profesör
1962’de İzmir’de doğdu. Bornova Anadolu Lisesi’nin ardından, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden mezun oldu. İngiltere Cranfield Üniversitesi’nde doktora yaptı. 2004’te profesör oldu. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde öğretim üyesi olan ve dört yıldır Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Sındır, 2007-2010 dönemi Güneydoğu Avrupa Ziraat Mühendisleri Birliği Başkanlığı, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Üyeliği’nin yanı sıra birçok sivil toplum örgütünde aktif görevleri bulunmaktadır. Sındır, evli ve iki çocuk babasıdır.
PLANSIZLIK VE VİZYON EKSİKLİĞİ TEHDİT OLUŞTURUYOR
Ege’deki tarım üreticisinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Bilindiği gibi, küreselleşmenin bir gereği olarak son 25 yıldır ülkemizde uygulanan neo-liberal ekonomik politikalar ve özelleştirmeler diğer tüm sektörlerde olduğu gibi tarımda da üretici ve tüketicilerimizin sosyal devlet korumasından uzaklaştırılmasına, çetin piyasa koşullarına ve ulusaşırı sermayenin egemenliğine terk edilmesine neden olmaktadır. Bir yandan üyesi olduğumuz DTÖ’nün ülkemiz tarımına dayattığı pazara giriş serbestliği, iç desteklerde indirim zorunluluğu ve dışsatım sübvansiyonlarının azaltılması ve kaldırılması yaptırımları, IMF ve Dünya Bankası’ndan alınan krediler karşılığında verilen sözler ve bir dizi yasal düzenleme, fiyat politikaları ile üretimden pazarlamaya çiftçileri baskılayacak, üretimden uzaklaştıracak hatta tarlasını, bağını, bahçesini elden çıkarmasına neden olabilecek yaptırımlar uygulanmakta ve ulusaşırı şirketlere yeni özgür alanlar açılmaya devam edilmektedir. Plansızlık ve vizyon eksikliği Ege tarımımızın geleceği üzerinde de önemli tehdit oluşturmaktadır. Özellikle, tekstil sanayimiz için yaşamsal önemi olan pamuk üretim alanlarının ABD ve AB’nin destekleme politikaları ve damping uygulamalarına bağlı olarak son üç yılda yüzde 37, son on yılda ise yüzde 46 azaldığı bilinmektedir. Pamuktan uzaklaşan üretici mısırı yeğlemekte, ancak düşük fiyatlarla ile ayrı sıkıntıya düşmektedir. Zeytinde ise üreticilere verilen fidan desteği ile alan ve ağaç varlığımızı artırma çabalarının herhangi bir plana dayandırılmadan gerçekleştirilmesi ve sofralık ve yağlık çeşitlerin uygun olmayan ekolojilerde dikimlerinin yapılması da gelecekte bu sektörün yaşayacağı çok ciddi sıkıntıların habercisidirler. Narenciye, özellikle de satsuma mandarin üretiminde, dış ticaret teşvikinden yoksun ihracatçının, dış piyasa fiyatları ile rekabet avantajını yitirmesi sonucunda, alımları durdurması ile üretici büyük zarara uğramıştır.