Aktif eğitim modelinin babası

EĞİTİM sistemi... Ezberciliğe yol açtığı, araştırmaya yöneltmediği ve öğrencilere hazır bilgilerin sunulması dolayısıyla eleştirilen bir yapı. Oysa ki yanı başımızdaki bir üniversitede yürütülen farklı bir sistem. "Aktif Eğitim Modeli"... Ve bu modeli uygulayarak başarılara imza atan Dokuz Eylül Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı ile model ve şimdiki günleri hakkında söyleştik.

Aktif eğitim modeli ile ilgili önemli çalışmalara imza attınız. Kısaca bahsedebilir misiniz?

- Değişen dünya ve bilgi toplumu yeni insan ve eğitim anlayışını dayatmaktadır. Günümüzde; bilgili, bilgiye ulaşabilen ve sürekli öğrenen, iletişim kurabilen, sorun çözen, yaratıcı, bilimsel ve yapıcı düşünen, insanlık ve çevreye duyarlı, mesleksel değerlere ve etiğe önem veren insana ihtiyaç vardır. Bu özelliklere sahip insanları yetiştirebilmek için; öğrenci merkezli ve etkin öğrenme temelinde, sorun çözme becerisini ve eleştirel düşünceyi geliştiren, bilimsel düşünce ve araştırma yaklaşımlarını kazandıran, mesleksel becerilerde yetkinleştiren, iletişimi geliştiren, mesleksel değerler ve etik bakışı kazandıran, insanlık ve çevre sorunlarının tartışıldığı bir eğitim modeline ihtiyaç vardır. Ve yanıt ise Probleme Dayalı Öğrenme (PDÖ)’dir. PDÖ, rasyonalist eğitim geleneğine dayanır. Dolayısıyla bilişsel psikoloji kuramlarından etkilenmiştir ve kökleri, Dewey’in (1929) bağımsız öğrenme ve Bruner’in (1959) öğrenmede içsel güdülenmenin önemi kavramlarına dayanır. Aktif eğitim modeli ile öğrenciler kendi eğitiminin sorumluluğunu alarak, sorgulayıcı, sebeb-sonuç ilişkisi kurabilen, analitik ve eleştirel düşünce sistematiğine sahip insanlar olarak yetişirler.

1977 yılında bir ilke imza attık

Avrupa’daki eğitim sistemi ile ülkemizdekini karşılaştırdığınızda İzmir’i nerede görüyorsunuz?

- Avrupa’daki sistemle Türkiye’deki değil ama Dokuz Eylül Üniversitesi’nde aktif eğitim yapan birimlerin eğitimi aynı paraleldedir. Hatta bazı noktalarda Avrupa’dan önde olduğumuz yerler var ve Almanya’daki Aachen Üniversitesi ilk olmak üzere eğitimi ihraç bile etmiştik. Türkiye’de araştırma ve projeye dayalı eğitim sistemi yoktur. Bilgiler, öğrencilere hazır sunulur. İstihdama yönelik okullaşma politikası oluşturulamamıştır. Dokuz Eylül Üniversitesi ise öğrencilerine zihinsel yetilerinin geliştirilmesiyle analitik düşünce becerileri kazandıran, araştıran, sorgulayan, tartışan bireyler olmalarını sağlayan, kendi sorumluluk ve motivasyonuyla öğrenmeye yönelik eğitim modelini tercih etmiştir. Ve 1997’de Türkiye’de bir ilke imza atarak, ülkemizin gereksinim duyduğu insan modelini yaratacak "Aktif Eğitim" modelini tıp fakültesinden başlayarak uygulamaya koymuştur. Bugün Türkiye genelinde birçok üniversite ve eğitim kurumunun yanı sıra Avrupa’ya ihraç ettiğimiz "Aktif Eğitim" örnek model haline gelmiş ve tercih edilir olmuştur. Yine geçtiğimiz dönemlerde modelimizi Ankara Üniversitesi’ne de vermiştik. Bu modelle eğitilen alan öğrencilerin Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) sonuçları açıklandı. Ortaya çıkan sonuç ise şuydu: Ankara Üniversitesi TUS’da şimdiye kadar ulaşamadığı başarıyı elde etti. Bu başarıya ise "Aktif Eğitim" modeliyle ulaşıldı.

Her kademede görev

1947’de Adıyaman’da doğdu, ilk ve orta öğrenimini Malatya’da tamamladı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1973’de mezun oldu, 1977’de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı, 1982’de doçent, 1988’de profesör oldu. 100 civarında bilimsel makalesi ve 100 civarında bilimsel bildirisi olan Alıcı’nın omurga cerrahisi konusunda da kitabı yayınlandı. Turkish Spinal Surgery adlı derginin 18 yıldır baş editörü olan Alıcı, omurga cerrahisi konusunda ikisi uluslararası olmak üzere 6 patente sahip. Türk Omurga Cerrahisi ve Tıp Eğitimini Geliştirme derneklerinde kurucu başkanlık ve çeşitli derneklerde kurucu üyelik ve başkanlık yapan Alıcı, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı ve rektörlügü yürüttü. Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı olan Alıcı, evli, iki çocuk babası, iki torun sahibi.

EŞİME VE KENDİME DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIYORUM

Kısa süre önce önemli bir görevi bıraktınız? Yeni yaşamınızda neler yapıyorsunuz? Planlarınız?

- Çok sevdiğim mesleğime ilişkin çalışmalara hiç ara vermemiştim zaten. Yöneticiyken saat 17.00 sonrasında hastalarımı muayene edip ameliyata giriyordum, şimdi, tüm mesaimi onlara ayırabiliyorum ve bundan da çok mutluyum. Bilimsel çalışmalarıma devam ediyorum, yönetici iken daha az katılabildiğim bilimsel toplantılara katılıyorum. Kendi mesleğime ilişkin yaptığım çalışmalara ek olarak aileme ve eşime de artık daha fazla zaman ayırabildiğim için mutluyum.
Yazarın Tüm Yazıları