DENİZLİ'ye gelirken, Beşiktaş'ın en zor deplasmanlardan birine geldiğini düşünüyordum.
Bu, maç öncesi düşüncemdi. Ama düşündüğüm gibi oldu. Denizli takımı çok koşan, çok iyi mücadele eden bir takım. Sahanın zemini de dışarıdan gözüktüğü gibi iyi değil. Top oynama zorluğu çıkarıyor. Üstüne bu da eklenince hele ilk yarı Beşiktaş'ın pozisyon bulamadı.
Denizli takımının en büyük özelliği kenar ve yüksek toplardan uzun boylu oyuncularını pozisyona sokması. Denizli takımı bunu yaparken, daha çok taç atışlarında yapıyordu. Çünkü Türkiye'nin en uzun taç atan oyuncusu onlarda. Ali Tandoğan'ın olmayışı yüksek topları yalnızca frikiklere bıraktı. Beşiktaş da birkaç topta zorlandı. Beşiktaş'ın geri üçlüsü bana göre hatasız top oynadı. Çok az pozisyon verdiler. Yenilen bir gol var, top baraja çarpmadıysa kaleci hatası.
Baraja çarptıysa yanlış kurulan baraj hatası. Sergen'in bir frikik golü var, anlatmak zor. Ben son senelerde böyle bir frikik görmedim. Aynı Sergen dün akşam için takımının da, sahanın da en iyi oyuncusuydu. Ve koşacağından çok fazlasını koştu, yırtındı. Kapıyı araladı, Beşiktaş da Pancu ile işi bitirdi.
Büyük takım farkı
Dün akşam alınan 3 puan çok önemli. İnanıyorum ki, Denizli'ye gelen her takım çok zorlanacak. Büyük takım farklılığı dün akşam da ortaya çıktı. Öne geçen Denizli, ‘‘oyun böyle biter’’ diye bekledi. Maçı da kaybetti.
Maçın hakemi uzun bir aradan sonra sahalara döndü. Eski formunda değil. Ama maça tesir edecek bir hatanın içinde olmadı. İlk 8 dakikada 3 sarı kart gösterdi, oyunun da biraz havasını indirmiş oldu.
Yasin, belki de bu sezon en az top kaybıyla oynadı. Bu iyiye delalet. Çünkü Yasin'in koşmasına, didişmesine kimsenin bir şey söylediği zaten yok. ‘‘Çok top kaybediyor’’ diye söyleniyordum. Böyle devam ederse, takıma büyük katkısı olur. İlhan daha hazır değil. Oyundan alınana kadar hiçbir müsbet hareket yapamadı. Ama tabii ki, çok uzun zaman futbol molası verdi. Hemen çıkıp sihirbazlık yapacak hali yok.