BU tip maçlar değişik düzende oynanıyor. Maçın boyu kısa değil uzun, 180 dakika.
180 dakikanın sonunu beklemeden ayakkabıları bağlayamazsınız. Ama dün sahadan çıkan skor, bana da ‘‘Bu turu Beşiktaş geçer’’ dedirtiyor. Lucescu'ya da ‘‘Aklına sağlık be kardeş’’ diyorum. Deplasmanda nasıl oynanacaksa, öyle de oynattı. Bir futbol takımına, bu takım iyi takım demek için yok Ali iyi oynadı, yok Veli kötü oynadı dedirtmeyeceksin. Dün akşamki oyunda Beşiktaş'ın hiçbir oyuncusu, ne çok yukarı çıktı, ne de aşağılarda dolaştı. Hep beraber oynadılar, hepberaber de ikinci tur için kapıyı araladılar.
Beşiktaş'ın kaçırdığı 4 tane net gol pozisyonu var. Onlar girse, iş de biterdi. Futbolda tabii ki gol kaçacak. Ama kaçan bir tanesine, hem söyleyeceklerim var, hem de sitemim. Pancu'nun kaçırdığı golde, kasti olarak ‘‘Atmayacağım’’ desen, topu ancak oraya atarsın. Bir sitemim de Yasin'e olacak. Bak evlat, Avrupa Kupaları'nda oynuyorsun. Gördüğün bir sarı kart var ki, ancak amatör küme oyuncusu görür. Benim güzel kardeşim, sarı kart hediye kartı değil. Onunla çikolata alamazsın.
Bir de Ahmet olsaydı
Dünkü oyunu seyrederken hep, ‘‘Bir de Ahmet Dursun olsun’’ diye içimden geçirdim. Tam onun yapısına uygun bir maç oldu. İnanıyorum ki, Ahmet olsaydı, bu maç en az 3 fark ile biterdi. Tabii ki, cezalı olan Tümer'i de hem gönlüm arıyor, hem de gözlerim.
Maçın hakemi, maçın ilk 20 dakikada Beşiktaş'ın en büyük rakibi oldu. Öyle abuk sabuk düdükler üfledi ki, Beşiktaş'ı paniğe soktu. Ondan sonra çaldığı düdükleri dengeledi.
Rakip Alaves, çok çok iyi bir takım değil. Bir de Beşiktaş akıllı oynayınca, şimdiye kadar oynadıklarının bile altına düştüler. Neticede, Beşiktaş sahanın içinden istediğini çıkardı. Hiç hesapta olmayan bir son dakika golü hoş olmadı, ama o kadar. Fazla vıdı vıdı yapmanın manası yok. Bundan iyisi can sağlığı demek galiba en iyisi.