DÜN akşamki oyun öncesi korkularım vardı. Denizlispor taş gibi takım. Deplasmanda da 'Daha iyi oynuyarlar' diye düşünüp maça gelmiştim.
Beklediğim olmadı. Sergen diye bir usta sazı eline aldı. Maçı kazandırdı. Sonra oyundan çıktı. Maç da bitti.
Bu futbolda şu demek; büyük bir ustan varsa, o usta da o maç için iyi oynuyorsa, maçı kazanırsın. Çünkü Sergen çok yönlü bir oyuncu. Hem oynatıyor, hem oynuyor. Hem gol yerine top atıyor, hem de gol atıyor. Verdiği göz keyfini de kulak arkası yapmamak lazım. Çünkü futbol aynı zamanda şov oyunu.
Beşiktaş'ın dün akşam oynadığı 1 saatlik bir futbol var. Hakikatten iyi. Atılan 2 gol var, kaçan penaltı var, en az da 5-6 tane kaçan pozisyon var. Tersine alalım, Denizlispor'un 'Ah bu da kaçar mı?' dediği pozisyon yok. Demek ki, Beşiktaş iyi bir futbol akşamı yaşadı.
Ben dün akşam Tayfur'u da çok beğendim. Hem çok koştu, hem iyi toplar verdi. Şimdiye kadar oynadıklarının en az top kaybıyla oynadı. Giunti de faydalı bir oyuncu. Hem az top kaybediyor, hem de ilk pozisyonlarda rakibine basıyor. Tayfur-Giunti'nin dün akşam iyi oynaması Pancu ile Yasin'i aratmadı.
Penaltıcı bulun
Ronaldo'dan bahsetmek pek işime gelmiyor. Adama ha babam iyi oynuyor. Yazılacak bir şey bulamıyorum. Pascal'ı da geçmiş oyunlara göre diri gördüm. Bu Beşiktaş için olumlu bir gelişme. Çünkü rakibi yıpratarak oynayan bir forvet. Sergen'e de attırdığı gol birinci sınıf asistti.
Denizli takımı benim beklediğimden daha kötü top oynadı. Gol pozisyonu bulamadı. Ama yine de gözden kaçmasın, Beşiktaş takımı sahanın her metrekaresini ufalttı, daralttı. Top oynayacak yer bırakmadı.
Maçın hakemi çabuk oynanan futbola yardımcı oldu ama yine maçın önüne çıkma çabasını beğenmedim. Yine de maçın neticesine tesir edecek bir hatanın içinde de olmadı. Neticede Beşiktaş zor gördüğü oyunu kolay geçti. Yalnız bu takımın bir penaltıcısı olmayacak mı? Hemen hemen kaçırmayan adam kalmadı. Lucescu, gözünü seveyim bir penalıcı yarat, kaçıracaksa o kaçırsın. Dün Beşiktaş istediğini sahadan çıkardı. Fazla da uzun etmenin alemi yok.