BİZ, 7 Haziran'da Slovakya ile çok önemli bir maç yapacağız. Onun için Çeklerle oynamak akıllı seçim. Çünkü Slovaklarla hemen hemen aynı tertip top oynayan bir takım.
İsmi üstünde hazırlık maçı. Ama böyle hazırlık olmaz. Rakip seçimi tamam, oynadığımız top tamam değil. Hatta ürkütücü. Onun için ‘‘özelliğimizi kaybediyoruz’’ diyorum. Yahu koca Dünya Kupası turnuvasında bütün maçlara baktığımda bile bu kadar gol pozisyonu vermedik. Ne oluyor bize? Bize çok şey oluyor. Antrenörümüzün federasyonla arasına kara kedi girdi. O kara kedi de maalesef şimdi sahada tur atıyor.
Bizim takımımızın ayağında çok top kalıyordu. Topla arası iyi olan oyuncularımız var. Dün akşam seyrettiğim takımda bu kadar üst seviyede top kaybı nasıl olur diye düşünüyorum, düşünüyorum, kafam basmıyor. Sakın ola da birileri çıkıp ‘‘İlhan'ıntopu direğe gitti, iki-üç pozisyonumuz vardı’’ demesin. Hatta bana göre de bir de penaltımızı da vermediler. O da tamam da, tamam olmayana geleyim. Biz bu takım değiliz.
Takımın ruh hali bozuldu
Oyuncu kalitemiz çok üst düzeyde. Ben de biliyorum, rakip iyi bir takım. Kendi grubunda hiç maç kaybetmemiş, lider de. Büyük bir ihtimal de bu turnuvadan lider çıkacak. Ama bizim ilk yarıdaki görüntümüz hiç hoş değil. Başta ürktüm dedim, Slovakya maçından karşımıza öcü çıkacak diye korkuyorum. Tek tek futbolcuların arasına girip, bir tur atayım, dolaşayım da istemiyorum. 4-0 kaybeden bir takımın oyuncularına ne söyleyeyim ki?
Nihat sakat, Emre sakat. Bunlar hem genç, hem de bizim takımımız için önemli oyuncular. Yoklukları zaaf. O da tamam. İkisi birden bu takımı nasıl ayağa kaldırır ki? Bu takımın ruh hali bozuldu. Onu gördüm, üzüldüm. Hep beraber düşünüp, hep beraber oynuyorlardı. Bir futbol ailesiydiler. Ailelerinden şikayet edercesine oynadılar. Ben oyunu sahiplenen bir oyuncuya rastlamadım.
İkinci yarı oyun biraz dengelenir gibi oldu ama, o beni aldatmaz. Böyle maçların karşılığı 3 puan değil. ‘‘İsmi üstünde hazırlık’’ denmesin. Hazırlık maçında bile kaybetmek alışkanlık yapar. İşte o alışkanlıktan korkuyorum.