İlk yarı itibariyle işleri tıkırında gitti. Lucescu, Feyyaz, Sinan uyum içindeler. Yönetim, takım, taraftar balansı tuttu. Hep de böyle gitsin istiyorum.
BEŞİKTAŞ, ilk yarıda neler yaptı, geri vitese alalım, sezon başından da başlayalım. Sahanın içine az sonra gireceğiz. Sahanın dışı çok önemliydi. Sevgili Serdar ilk döneminde başkanlık için deneyimsizdi. Ama niyeti iyiydi. Zorluk çekeceği yerler vardı. Onları yaşadı. Camiamızın duayeni Süleyman Ağabey'den sonra o elbiseyi taşımak zordu. Futbol kulüplerini de, takımlarını da bir yere taşımak istikrar ister. Başkan iki sene antrenman yaptı, sonunda doğruyu yakaladı. Geçmiş o kısa döneme dört antrenör sıkıştırdı. Olmadı, tutmadı.
Sezon başı Lucescu seçimi en iyi tercih. Hatta ben, ‘‘Beşiktaş'ın en büyük transferi’’ diye, alınacak oyuncuları bilmeden dile getirdim. Ara dereye bir şey sıkıştırayım; ‘‘Lucescuile beş sene daha mukavele yapın’’ derim.
Şimdi sahanın içine girip, kalesinden de başlayıp, kulübede oturana şöyle bir yanaşıp, onsekize giremeyip, tribüne çıkanı da dile getirerek bir tur atayım istiyorum. Cordoba, ülkemize gelen en iyi kaleci. Yorum yok. Bu, Beşiktaş için iyi de, yedek kalecileri için iyi değil. Cordoba'nın olduğu yerde diğer kaleciler yedek kaleci olarak emekli olurlar. Geri üçlüyü beraber düşünmek lazım. Benim için Ali Eren, Ronaldo, Zago işin ideali. Lucescu, hem oynanan maçların çokluğuna hem de karşı takımın ne oynayacağına dikkat ederek, Ali ile Tolga'yı değiştire değiştire oynatıyor. Onun bileceği iş.
Beşiktaş'ın kadrosunda dört tane yabancı ilk devrede üst seviyede top oynadılar. Kendi kafamca bir ilk yarı karması yaptığımda, dördü de banko kadroda. Ne diyeceğim, benim için önemli olmayan adama, ‘‘Sen nasıl düşünüyorsun?’’ diye sormam, sormadım. Aklına müraacat ettiğim çok dostum var. Hepsi de aynı fikirde. Yani doğrusu Beşiktaş, yabancı transferinde sınıfı geçti.
Amaral'da kan uyuşmadı
Amaral içindefolu çıktı demiyorum. Kan uyuşmadı. Futbolun içinde bu da var. Eğer kalırsa bu takıma daha alışacaktır, maçına göre faydalı da olacaktır, diye düşünüyorum. Belki bu futbolcu, ayağı iyi top yapan oyuncu değil, ama adam bir tek milli marşı dinlerken duruyor. Çok koşarak rakibi bozabilir. Böyle maçlar da gelecektir. Onun için söylüyorum.
Tayfur ile Yasin, ikisi birarada düşünülecek oyuncular. Takımın bu yerlere taşınmasında büyük emekleri var. Daha rakip hücuma başlamadan, bu ikiliyi aşmak mecburiyetinde. Tek tük aştıkları oluyor, ama harpten çıkmış gibi de oluyorlar. Çünkü mücadeleden yıpranıp çıkan oyuncu, fizik olarak da, düşünce olarak da düşer.
Beşiktaş'ın üç tane santrforu var. Beğen beğen al. Ahmet Dursun, İlhan Mansız, Pascal Nouma. Çok etkili oyuncular, ama ilk yarı sakatlıklardan, cezalardan yakalarını kurtaramadılar. Takımlarına fazlaca katkıları olamadı. Tabii 3-5 maç ayakları değdi de, yeterli değildi. İkinci yarı bu üç oyuncunun hem kendilerini hem de takımlarını daha da keyif verecek yerlere taşıyacaklarına inancım büyük.
Pancu ‘cuk’ oturdu
Gözardı etmiyorum, Pancu'nun da orjinali santrfor. Sıkışılırsa, o da oynar. Pancu'yu kısa metraj yapmayalım. Ona dizi film çekmek lazım. Ben bir futbol takımına bu kadar cuk oturan yabancı oyuncu görmedim. Gören varsa beni uyarsın. Maçların yol aldığı ligin başında, ‘‘İki kenar hücumcu fazla iş görmüyor’’ dedik durduk. İbrahim için lafımı geri alıyorum. Son iki aydır çok iyi top oynuyor. Tabii ki, Lucescu'nun da katkılarıyla. İbrahim zaten çok koşuyordu. Koşusuna bir şey demedik de, ‘‘Topu kötü kullanıyor’’ diye laf ediyorduk. Şimdi ikisini iyi harman etti.
Tamer son 1-2 oyunda ilerisi için daha iyi olacağım diye göz kırptı. Hem İbrahim'in, hem Tamer'in arkalarında birer oyuncu var; Dobra ile Serdar. İkinci yarı forma bulmak istiyorlarsa daha iyi duruma gelmek mecburiyetindeler.
Sergen ile Tümer'e hiçbir yorum getirmiyorum. Mal meydanda... Niyazi beni hayal kırıklığına uğrattı. Dilerim, Beşiktaş formasının ağırlığından çabuk kurtulur. Çünkü kötü oyuncu değil. Bayram, her zaman için sıkıştığında oynatılabilecek bir oyuncu. İyi bir profesyonel. Oynamadığında maraza da çıkartacak bir adam değil. Ahmet Yıldırım'ı unuttum sanmayın. O, hem benim hem bütün Beşiktaşlılar'ın jokeri. İki tane pırıl pırıl, gencecik forvet oyuncuları var. Lucescu'nun ellerinde gelecek yılların iyi futbolcuları olacaklar. Yeter ki, futbol topu için yaşasınlar.
Neticede Beşiktaş'ın ilk yarı itibariyle işleri tıkırında gitti. Bu kendiliğinden olmaz. Lucescu, Feyyaz, Sinan uyum içindeler. Bu kadar geniş bir kadro da son senelerde biraraya gelmemişti. Tribünde oturan insanlar da takımlarına güveniyorlar ve takımlarının yanındalar. Yönetim, takım, taraftar balansı tuttu. Hep de böyle gitsin istiyorum.
Alkışlar Vedat Bayram'a
VEDAT altı senedir İstanbul İl Spor Müdürü. Benim eski dostum. Spor üniversitesinden mezun. Eski de sporcu. 100 Gönüllü, 100 Tesis Projesi'ni hazırlayan adam. Hazırlarsın da yapamaz, hayata geçiremezsin. Benim adaşı oldum olası marifetli bulmuşumdur. Çünkü yaptıkları her babayiğidin harcı değil. Devletten yerler tahsis etti. Üzerine işadamlarından finans bularak, spor salonları, statlar yaptırdı. Son marifetini gittim, gördüm. Taksim Sıraselviler'deki eski Gençlik ve Spor İstanbul İl Müdürlüğü'nü Devlet Spor Müzesi haline sokmuş. Devletin cebinden çıkan delikli kuruş yok. İhracatçılar Birliği Başkanı Oğuz Satıcı da sponsorluğu yüklenmiş. Ben bu kardeşi tanımıyorum. Ama spor camiası adına teşekkür ediyorum.
Müzenin içinde bilgi bankası ve spor kütüphanesi var. Bütün kulüplerin standlarında, kuruluşlarından bu yana emek verenlerin resimleri, hatıraları mevcut. Tüm branşlarda kazanılmış kupalar, madalyalar ziyaretçileri bekliyor. Sporun biraz yanında olanlar, hele gençler muhakkak uğrasınlar. Eski nesille köprü kuracaklar, spor yapmak için heveslenecekler. Alkışlarımla Vedat Bayram.