ÇOCUKLUĞUMDA keçiboynuzu yerdim. Bir kilo alırdım, bir gram da keyif. Dün akşamki oyun aynen öyle.
İki takımdan biri kazansa, biz keçiboyunuzunu yemiş olacaktık. İkisi de hak etmedi. Eski düğünler gibi, 40 gün 40 gece oynansa, bu oyun berabere de biterse hakkı buydu diyeceğim bir oyun seyrettim.
Yenilmiş iki tane amatör çerçevede goller var. Süper Lig diyoruz, iki takımın da böyle gol yemeye hakkı yok. Demek ki, atmaya da hakkı yok. Dün, ikişer puan kaybı bana enteresan gelen bir netice değil, öyle gidiyordu, öyle oldu. Kimse maçın hakemine bulaşsın istemiyorum. Ne gördüyse onu çaldı. Topun da hep yanında oldu. Ankaragücü'nü, aldığı tek puan kurtarır mı bilemem? Beşiktaş'ın kaybettiği iki puana iki laf edeyim.
Beşiktaş'ın sıkıntıları
Ligi çok zora soktular. Zor maçtı, gözüken oydu. Beşiktaş, kolay tarafını beceremedi. Beşiktaş'a Ankara deplasman yeri değil. Yüz kişi varsa, doksan kişi Beşiktaşlı, on kişi Ankaragüçlü. Bu nasıl deplasman? Herhalde benim anlamadığım bir yer.
Rıza, kendi futbolculuğundan kalma hangi takıma giderse gitsin, savaş veren bir takım yaratıyor. Lucescu, buna göre bir tedbir almamış mı, hayır almamış. İlk çıkardığı tertip yanlış kere yanlış. Pancu, kendi milli takımında santrfor olabilir. Beşiktaş'ta oynadığı hemen hemen iki sezondur tek maçta en ileri adam oynadı. Demek ki, özelliğini unuttu. İkinci yarı vazgeçti, biraz daha Beşiktaş ağırlıklı oynanan bir oyun var. Neden böyle başlamadı, bilemiyorum?
Bekleyip göreceğiz
Beşiktaş'ın ileride oynayacak iki tek oyuncusu var; biri İlie, biri de Sinan. İkisinden biriyle başla, ilk yarıda birşeyler yap. Oyunun kocaman 45 dakikasını Beşiktaş sokağa attı. ‘‘Ah şu da kaçar mı?’’ dediğim pozisyon yok, ikinci yarı var. Demek ki, yanlıştan dönmek, sınırlı dakikalara sığmıyor. İlk baştan iyi düşünüp öyle kullanmak mecburiyeti var. Bundan sonra olur mu, bekleyip göreceğiz. Çünkü zaman yalan söylemez. Ama dün akşam seyrettiğim oyunun ana fikri Beşiktaş'ın sıkıntıları var. Çabuk tedavi olmazsa, zor ki zor...