İlk önce hemen şunu söylemek isterim. Beşiktaş bana göre en zor deplasman maçını geçti.
Saat da kötü, saha da. Kahvaltı saatinde maç mı olur? Zaten ilk yarı uyku mahmurluğundan olsa gerek, Beşiktaş'ın hücumu yok. İkinci yarı afyonları patladı, biraz da sahaya alıştılar, iyi de oynadılar. İlhan'ın attığı iki gol, nefis. Hele ilk gol atılması zor bir gol. Aferin İlhan'a. Oyunu kolaya getirdi, ama Erman kardeş, Beşiktaş'ın iki ayağını bir pabuca soktu. Bak benim güzel kardeşim, top oynarken senin en son yapacağın iş, çalım atmak. Beceremeyeceğin işlere kalkışırsan, bu takımın sen daha çok başını yakacaksın.
NEREDE KIRMIZI?
Daum, iki haftadır Asper'in yerine Myhre'yi oynatıyor. Bence ikisi de iyi kaleci. Birinden birini tercih etmek, Daum'un işi. Maç kadar dünkü maçın hakemi de önemliydi. İlk yarı benim oturduğum yerden gördüğüm Ahmet'e yapılan penaltı. Onu es geçti. İkinci yarı İstanbulspor kalecisinin onsekiz dışında topla el teması var. Karşılığı kırmızı kart. Onu da onsekiz içine soktu. Olmadı.
Yine başa dönelim. Süper Lig oynuyoruz diyoruz. Yahu bu statta Süper Lig maçı oynanır mı? Bir tek kale direkleri yerine mahalle aralarında oynadığımız gibi taştan kale yapsak, yine uyar. Burada Süper Lig maçı oynatmamak lazım. İstanbulsporlu oyunculara da yazık, oraya gidenlere de.
İstanbulspor ligde başının ağrımayacağı yerde. Onun da rahatlığı var. Ve ilk yarı bayağı iyi oynadılar.
Bu kadar kötü bir zeminde futbol oynamanın çok zor olduğunu biliyorum. Onun için de hiçbir futbolcuyu ne fazla yukarı çekiyorum, ne de aşağıya indiriyorum. Ama Beşiktaş çok önemli bir üç puanı bu kötü sahadan çıkardı.