BİR futbolcunun koca bir maçı tek başına çevirmesi, pek alışılagelmiş bir şey değil.
Çünkü kolay da değil. Dün akşam bir Sergen seyrettim, böyle şey olmaz. Takımı sırtladı, zor bir yerden tek başına geçirdi. Sergen'in bundan önce koştuğu oyunlara şöyle dönüp bir bakarsak, dün akşam 5 maçlık koştuğunu görürüz. Tabii ki yalnız koşma ile olmaz. Benim bu güzel kardeşim oyunu da süsledi, ambalajını yaptı. Takımı sıkıntıya girdiğinde öyle bir kafa golü de yaptı ki, maçı kopardı aldı.
Son oynanan 3-4 maça bakıp, Beşiktaş dün akşam o oyunlara göre iyi oynadı diyemem. Hep beraber oynama çabası yine vardı. Oynamak iştahı, o da vardı. Anlayamadığım, bu kadar top kaybıyla nasıl oynandı. Yasin ile Tayfur'u koşarken, didişirken gördüm de, iyi top yaparken görmedim. Geriye de çabuk dönemediler, bilhassa ilk yarı orta sahayı Elazığ'a bıraktılar.
Maçlar yol aldıkça
Zago'yu Beşiktaş'a geldiğinden buyana ilk defa bu kadar dağınık gördüm. Bir mazereti olabilir. Ali Eren ile oynamaya alıştı, onun için de bocaladı diyorum. Serdar uzun bir aradan sonra ilk defa forma buldu. Oyuna da iyi başladı, ancak dakikalar azaldıkça o da oyundan düşmeye başladı. Uzun bir sakatlık devresinden geçti diye mazereti olabilir. İlhan, eski İlhan değil. Tabii ki maçlar yol aldıkça düzelecektir. Nouma belki az oynadı, ama iyi sinyaller gördüm.
Elazığ takımı kadro olarak mütevazı bir takım ama, bravo Erol Tok'a. Oyunu hiç çirkinleştirmeden ve futbolun müsade ettiği sertlikte top oynattı. Gözden de kaçmasın, bu sene Beşiktaş ile İnönü'de oynayan takımların içinde en fazla hücum teşebbüsü olan takım Elazığ'dı.
Bu maç ölçü değil
Maçın hakemi, belki 1-2 tane yanlış düdük çaldı veyahut çalmadı. Ama olacak o kadar. Maça tesir edecek hiçbir hatası olmadı. Bu genç kardeş çok koşuyor, hep topun yanında. Bende futboldan da üst seviyede anlıyor izlenimi bıraktı.
Beşiktaş'ın hafta arası oynayacağı bir kupa maçı var. Bu maç tabii ki ölçü değil. Her maç ayrı ayrı oynanır, o maçı dün akşamdan daha iyi oynamak lazım.