BEN, uzun seneler tansiyonu bu kadar yüksek bir maç seyretmedim. Bir ilk yarı oynandı, Beşiktaş takımının gol pozisyonu yok.
Rakip G.Birliği, bu ülkenin fiziği en üst seviyedeki takımı. 2-0 arkada kalmış Beşiktaş'ın ikinci yarı oynadığı topa ben şapka çıkartırım. Başkasını bilmem, şapkası olmayandan da anlamam. Hele hele 9 kişi kaldıktan sonra, bir tek adamın 3 kişilik koştuğunu gördüm.
Bana göre bu kayıp değil. Bu bir keyif. Beşiktaşlı oyuncu bundan sonraki maçlarını böyle iştahlı oynarsa, hiçbir kayıba uğramaz. Bu Türkiye Kupası benim hep solağıma gelmiştir. Bu kupa bana göre, hem şampiyonluğa oynayan, hem Avrupa'da tutunan bir takımın kamburu. Beşiktaş, kamburundan da kurtuldu. Prestij tarafına bir şey demiyorum. Kaybetmek hoş bir şey değil. Ama böyle bir kayıp, ayıp da değil.
Kartlar nerede kardeşim?
G.Birliği takımının galibiyetini küçümseyecek halim yok. İyi bir takımları var. Çok da diriler. Topun dilinden de anlayan oyuncuları fazla. Ama ikinci yarı oyunu çirkinleştirdiler. Tekme tokattan da başka bir şey yapmadılar.
Maçın hakemi, G.Birliği forması giyse, o takıma bu kadar yardımcı olurdu. Allah'tan önüne top düşmedi de, gol atmadı. Ben bu hakeme ‘‘iyi olacak’’ gözüyle bakıyordum. Bundan hiçbir şey olmaz. G.Birliği en az 40 tane faul yaptı. Kartlar nerede be kardeşim? Beşiktaşlı oyuncu biraz rakibi dürtse, hemen kartları dayadın. Tek gösterdiğin doğru kart, Pascal'ın kırmızı kartı. Tek çaldığın doğru düdük de oyun başlarken çaldığın başlama düdüğü. Neticede Beşiktaş, kupadan oldu. Ama, tribündeki insanıyla flört etti, sevişti.