YUMURTA kapıya dayandı. Şimdilerde sazla, sözle birbirlerine girenler varmış.
Binlerce telefon, faks alıyorum. Yolda çevirenler de cabası... ‘‘Vedat ağabey, Beşiktaş'a sataşanlara niye cevap vermezsin, anlayamıyoruz’’ şikayetleriyle karşı karşıyayım. Afedersiniz, biraz zamanınızı alacağım, anlatayım istiyorum... Elhamdülillah müslümanım, sonra da Beşiktaşlı. Ama Beşiktaş'ın amigosu değilim. Beşiktaşlıyım derken, diğer camialara da büyük saygı duyarım. Spor yazarı falan da değilim, ben Beşiktaş'ın futbol yorumcusuyum, takımımın maçlarını yazar, bir de ulusal takımımızla iştigal ederim.
Tüm insanların olduğu gibi, benim de hayatımda özellerim var. Çok koyu bir Beşiktaşlı olan Ali İhsan Balcı yakama yapıştı, ‘‘Bak Vedo, Ahmet Çakar diye Beşiktaş düşmanı bir kardeş var. Nasıl ben, senin yakana yapıştım. Sen de onun yakasına çök. Yok, yapmazsan senden uzak duracağım’’ dedi. Ali kardeşim eski futbolcu, Samsunlu. İzmirspor, Erzurumspor, Galata'nın eski futbolcusu. Yani futbolun içinden biri. Ahmet Çakar ne söyler, ne yazar bilmiyorum. Ahmet'le ben cereyanları çok eskiden kestik. Ali'nin ve Beşiktaşlılar'ın hatırına Ahmet faal hakemken yazdığım eski bir yazımı arşivden çıkartıp, bugün kullanıyorum. Yani şunu demek istiyorum, Ahmet için fikrim değişmiş değil. Kompleksli insanlardan daima korkmuşumdur.
İŞTE O YAZI
Sen ne yaptın Çakar?
HAFTA arası anlamı büyük bir vazife üstlendik. Biz ülke olarak çok güzel insanların oluşturduğu bir kalabalığız. Bosnalı çocuklar için de gönül gönüle olduğumuzu bir defa daha ispatladık. Sıkıntıya düştüğümüzde tek yumruk olabiliyoruz. Sıkıntıda olanlar için de... Demekki, bizim kanımızda bu var. Ama bu gönül maçına gölge düşüren bir adam oldu. İsmi de Ahmet Çakar.
Ahmet, bir zahmet buna cevap ver... Yaptığın ayıp, ne anlatılır, ne anlaşılır gibi. Ben senin hakemliğe adım atışından bu yana, ‘‘Aman iyi hakem geliyor. Koruyalım, arka çıkalım’’ fısıltıları ürettim. Ben bunları yaptım diye sen iyi hakem olmadın. O sinyalleri benim gibi görenler de oldu. Buralara taşındın. Ülkeyi de aştın, Avrupa'da hatırı sayılır bir ismin oldu. Yanlış anlama, hak ettiğini kullanır da oldun. Benim için de öyleydi, taa ki son salı akşamına kadar.
Elli senedir bu işin içindeyim, bir hakem için en büyük korkuya ne zaman düşerim, bilir misin? Kompleksli hakem için... Son görüntün bu tarifin içinde değil, tam ortasında. O gece oynanan, maç değil ki, bir iyi niyet oyunu. Attığın adamın niyeti ne topa, ne adama. Bosnalı çocukların geleceğine, cebine, kalbine. Zaten sahadan çıkan İspanyol oyuncu, sana itiraz bile etmedi. Ama çıkarken, göğsünde taşıdığı Bosnalı çocukların amblemini gösterdi. İnan o ara benim dünyam değişti. İnanıyorum ki, senin kompleksinden dolayı, sırtın bile terlememiştir. Ama benim iç organlarım üşüdü. Bundan sonra sen iyi hakem misin, yok kötü müsün, yorumum olmayacak. Hakemliğini salı akşamı gördüm. Ayrıca doktorsun. Kulağıma gelen kadarıyla, doktorlar aynı zamanda psikologmuşlar da... Bu nasıl psikologluk acaba?
Bak Ahmet, şöhret taşınması çok ağır bir yüktür. Yükselen adamın inan çizgisi tevazudur, mütevazılıktır. Kompleksin yangın çıkardı. Ateşle oynarsan, yanmayı göze alacaksın. Sen, küllüm oldun. O akşam için ben hakem olsam, ne yapardım bilir misin? Hakem kıyafetimi giyerdim, düdüğüm de elimde olurdu. Ama sarı ve kırmızı kartlarımı kesinlikle soyunma odasında bırakır, çıkardım.
Şeref Nasır
SEVGİLİ Cavcav'ın televizyonda söylediklerinden irkildim. Onun gibi tecrübesi derin bir insanın şanssız beyanları itibar kaybıdır, diye düşünüyorum. Ve şuna da inanıyorum ki, camiasını bu yüzden sıkıntıya soktuğu için bin kere de pişmandır. Bir gün sonra CNN Türk spor programında Beşiktaş Divan Kurulu Başkanı Sayın Şeref Nasır'ın röportajını seyrettim, dinledim. Vücut diliyle de, kullandığı dille de Beşiktaş terbiye hudutları içinde Sayın Cavcav'a cevap verdiY. Sayın'ı bırakıp, arkadaşlığa dalayım. Makamına saygı duymamam mümkün değil. İkimiz baba dostuyuz. Babalarımız iki iyi arkadaştı. Şimdi de biz. Onun için Şeref diye hitap edeceğim...
Divan Kurulu, kulübün, menfaatlerini ve manevi değerlerini koruyan, tüzüğün uygulanmasına ve tatbikine çalışan bir nevi senato gibi en üst kuruludur. Şeref, esasında bu geç kalmış bir yazı. 2002'nin Nisan ayında göreve başladın. İlk toplantılarda yönetim kurulu ile ters de düştün. Ama sen ve kurulun yumuşak bir dönüşle yönetimle kol kola girdiniz. Divan Kurulu, üyelerine sağlık hizmetleri veriyor. Ayrıca Hukuk Kurulu da, isteyen üyelere sorunları hakkında bilgi veriyor. BJK'nın Süleyman Seba Caddesi'ndeki binasının üst katında Beşiktaş maçlarının izlenilebileceği bir salon ve kütüphane yaptınız. Ara ara bu binada yapılan toplantılarda, üyeleri uzmanlar tarafından bilgilendiriyorsunuz. Son toplantıda BJK Futbol Yatırımları ile BJK Derneği arasındaki ilişkiler çok net şekilde anlatıldı. Sevgili Şeref, sen ve çalışma arkadaşların yol gösterici ve danışılan bir mini genel kurul havasına girdiniz. Sadece eleştiren değil, araştıran, proje üreten, yol gösteren yeni ve doğru bir anlayışı uygulamaya koydunuz. Katkılarınızın daha da büyüyeceğine inanıyor, seni de öpüyorum güzel adam.
Kuzu yendi, kaldı kuyruk
LİG uzun bir tünel. Uzun yol şoförü olmak için, tabii iyi seçimler kaydıyla, ligin başı çok önemli. Beşiktaş yönetimi iyi bir futbol kadrosu yaptı. Bundan sonra kısa metrajda sprinti yapacak olan Beşiktaş'ın futbolcuları. Son oyunlara kadar zirve patinaj yapıyordu, zemin kaygandı. Galatasaray ve Gençlerbirliği tutunmaya çalışırken, birbirlerine çarptılar. Kendinden fazla kaybedenlerin avantaj fazlalığı da Beşiktaş'a geçti. Bugünkü maç Beşiktaş'ın her türlü avantajıyla süslü. Beşiktaşlı oyuncu, Ankara'ya ‘‘Yabancı yerde oynayacağım’’ diye bakmamalı. Ankara, Beşiktaş'ın kalesi. Tribünde yine büyük kalabalık olacak. Yüksek de ses çıkacak.
Bana göre, futbol tartan kantarımın ibresi ‘‘Şampiyon Beşiktaş’’ diyor. Kaldı ki, gönül favorim hep tuttuğum takımın yanındadır. Bu sene mantığım da, ‘‘Beşiktaş şampiyon olacak’’ diyor. Eğer tahminimde yanılırsam, çok üzüntümün dışında bana bir şey olmaz. Ama bu büyük camianın her türlü yerine kocaman kocaman rahatsızlıklar taşınır. Oynayan güzel kardeşlere sesleniyorum. Koca bir kuzuyu yediniz, kaldı kuyruğu, sakın ola kuyruğu kaptırmayın.