29 Eylül 2002
<B>DÜNKÜ </B>oyuna bakıp, şöyle demek istiyorum. <B>‘‘Kazanan haklıdır’’</B> derler ya, dün akşamki oyun, işte o oyun. Beşiktaş'ın bu sıkışık trafiğinde bulunan 3 puan, burun kıvırılacak puan değil. Ne kadarlık oynandığına da bakılmaz. Beşiktaş'ın ihtiyacı vardı. Bu galibiyet de ilaç gibi geldi. Hafta arasında oynanacak Avrupa kupası maçına da bavuluna topların, formaların, ayakkabıların yanına morali de yüklediler. İş orada kazanmaya kaldı.
Dün akşamın içine şöyle bir tur atayım. Kaleci Cordoba'nın geçmiş oyunlara göre işi ciddiye aldığını gördüm. Çıkardığı iki de önemli frikik topu var. Hep oyun içindeydi, dikkatini dağıtmadı. Ali Eren dün akşam için yalnız Beşiktaş'ın değil, sahada oynayanların en iyi oyuncusu. Benim için liste başı. Listenin ikinci sırası Ahmet Dursun'un. Attığı gol, Ahmet'lik bir gol. Futbolda çabuk olmanın büyük avantajı vardır. Ahmet de onu kullandı, golü yaptı. İki tane de kaçırdığı var. Hem de çok kolay gol pozisyonları. Ama oraya da ancak çabuk ayaklı adam gider. İyi gitti, kötü vurdu.
RONALDO HEP AYNI
Dobrowski, Ahmet'le bir gol topu buluşturdu. Onun dışında göremedim. Ara ki, bulasın. Pancu, ilk defa Sergen'le yer değiştirip oynadı. Akılcı da bir iş olmuş. Sergen'in top rakipteyken geriye gelmesi şu günkü şartlarda zor. Ama Pancu gelebilir. Geldi de. İleriye de giderken Ahmet'e bir gol yaptırdı. İyi de oynuyordu. Lucescu niye değiştirdi, anlamış değilim. Yasin'le Tayfur belki topu oyuna sokmakta pek marifetli değiller. Ama dün akşam top rakipteyken oyunu öldürdüler. Buradan çıkan puanlarda ikisinin de emeği var. Ronaldo hep aynı. Karşısında onu dağıtacak çok süratli bir oyuncu yoksa, onun dağılma ihtimali de yok. Öyle bir zorlama görmedi, öyle de oynadı. Zago ilk yarı dağınık, ikinci yarı faydalı oynadı.
Maçın hakemi bana göre harika bir maç yönetti. Bir futbolcu kadar koştu. Gösterdiği kartlar doğru, öttürdüğü düdükler de. İlk yarı iki top direkten döndü. İkincisi dönerken ‘‘el var’’ dediler. El de olsa bu penaltı değil. O kadar yakından elini kontrol eden futbolcu olamaz.
Ankaragücü'nü beklediğim gibi bulamadım. Maçtan önce elime bir kağıt geçti. 18 maçtır Ankaragücü, Ankara'da maç kaybetmiyor, yazıyordu. Ama dün akşam kaybettiler. Çünkü kazanacak kadar oynayamadılar.
Yazının Devamını Oku 23 Eylül 2002
<B>BEN</B> dün akşam maça gelirken, Beşiktaş'ın oyuncularının perşembe akşamı ayıplarını kapayacakları maç olarak düşünüp öyle geldim. Kazanmak istemediler mi? Hepsi birden istedi. Ama yalnız istemekle olmuyor. Futbol oynama kolaylıklarının bir sürü yolu var. Beşiktaş hiçbirini yapamadı. Sergen de dün akşam için pas geçince, Beşiktaş gol pozisyonu üretemedi.
Rakip de kafasına Trabzon'dan çıkarken, ‘‘Beşiktaş'la berabere kalırsam, bu benim için iyidir’’ demiş ve gelmiş. Öyle de oynadılar. Arkada oynayan 3-4 tane oyuncuları santrayı geçmedi. Tabii gözden kaçmasın, iyi de bir kalecileri var. Samet'le Ulvi'nin de Trabzon'a eli değmiş. Fizik güçleri iyi. Oynama iştahları da var. Demek ki, Trabzon geçen seneden daha iyi olacak.
SADECE RONALDO
Beşiktaş bu kafayla giderse ligde çok zorlanacak. Sergen'in dışında orta sahada ayağa top yapan adam olmadığı için, iyi toplar çıkmıyor. Kenarlardan da iyi toplar gelmeyince tabii ki, az pozisyon bulacaksın. Dün akşam oyunun geneline baktığımda, Ronaldo'yu beğendiğimi söyleyeceğim. Hakikaten de sıfır hatayla oynadı. Kaleci Göksel için bir şey demek mümkün değil. İlk yarı bir top, ikinci yarı bir top geldi. İlk yarıda gelen direkten döndü. Onun dışında kalecilik bir iş yoktu.
Maçın hakemi benim tuttuğum bir kardeş. Ama dün akşam öyle ters düdükler çaldı ki, beni de şaşırttı, herkesi de şaşırttı. Artık voleybolda bile çalınmayan faulleri öttürdü, kılıç kalkan ekibi gibi fauller oldu, es geçti. Topun hep yanında olması, çok koşması iyiye delalet. Ama faul mu, değil mi, iyi ayıklamak mecburiyetinde.
Beşiktaş'ın muhteşem seyircisi dün akşamki maçın galibi. Bu kadar takımının yanında, içinde olan bir seyirci dünyada çok az. Onlar galip geldiler, takımın oyuncuları gelemedi.
Yazının Devamını Oku 20 Eylül 2002
<B>KURAN </B>çarpsın, bu Beşiktaş'ın işlerine aklım ermiyor. Köy takımı gibi bir rakibin var, ilk yarı oyunu istediğin gibi götürüyorsun, iki gol buluyorsun. Kaçan da yüzde bin, 4 tane top var. Rakibin ilk yarı onsekizin içine bile giremiyor. Bu nasıl bir iş be kardeşim?
İkinci yarı başka bir takım sahaya geldi. O ilk yarıdaki tempo, ilk yarıda oynanan top, ilk yarıda kazanma iştahı nasıl olur da biter? Bir Ali Eren'in çıkması bu işi bu kadar değiştiriyorsa, vah vah. Beşiktaş takımı, bir kere gol yemeye çok alışmış. Bu kolay kolay da ortadan kalkacak gibi değil. Bir tek oyunun bütününde Amaral'ı didişirken gördüm. Adam bir tek milli marşı dinlerken duruyor. Bunun dışında ha babam koşuyor.
DOBROWSKİ
İLAÇ OLACAK
Yasin, üç tane nefis gol pası verdi. Ama onun dışında çok top kaybıyla oynuyor. Dobrowski, bu takımın sağ kanadına ilaç olacak gibi. Sürat ve çabukluk getirdi. Ama tam hazır değil. Lucescu'nun bu İbrahim'den bir an önce kurtulması lazım. Beni seyrederken yoruyor. Arap radyosunu dinlemiş gibi oluyorum.
Serdar diye bir çocuk var, verirsin formayı üç maç üst üste kötü oynasa da formayı üstünden almazsın. Hiç olmazsa sol tarafa bir adam uydurmuş olursun.
Rakip iyi takım değil. Beşiktaş'ın deplasmanda oynayacağı maç, Beşiktaş adam gibi oynarsa buradan daha kolay olur. Beşiktaş bu takımı deplasmanda da yener, havada da yener, karada da yener, denizde de yener. Ama Beşiktaş, Beşiktaş gibi oynarsa. Dün ikinci yarıda oynadığıyla değil.
Yazının Devamını Oku 16 Eylül 2002
<B>BAZI</B> maçlar vardır, maç öncesi dile kolaydır. Ayakla oynamak zordur. Dün akşam da ben, öyle bir oyun seyrettim. Bir kere ne olursa olsun, Beşiktaş için en kolay deplasman yeri İzmir. Başkası çıkıp da bana, başka bir şey de anlatamaz. Demek ki, Beşiktaş'ın oynayanları da maçtan önce benim gibi düşünmüşler ki, ‘‘nasıl olsa bu maçı koparır alırız.’’ havasındaydılar. Kazın ayağı öyle değil. Futbolda kazanacak kadar oynayacaksın. Beşiktaş kazanacak kadar oynamadı. Onun için de kazanamadı. İki defa öne geçmiş bir takım maçı bırakıyorsa, düşündürücü. Hem de yediği iki gol de amatör takımların yiyeceği goller. Rakibe bu kadar müsaade edersen, golleri de yersin.
İlk yarıdaki oyuna bakıyorum, Sergen hemen hemen oyunda yok. Ama tabelada var. Beşiktaş'ın ilk attığı golde öyle bir vücut çalımı yaptı ki, iki kişi başka yerlere gitti. Ahmet de golü yaptı. Bir yan topta Zago ile topu öyle bir birleştirdi ki, lokum atsan o kadar cuk oturmaz. Zago dışarı vurdu. Kendi attığı bir gol var, başkası elle atamaz. İşte Sergen onun için büyük oyuncu. Bu arada Feyyaz kardeşime bir dipnotum var. Lucescu'ya ağırlığını koysun. Tümer diye bir adam, bu takımda ne olursa olsun oynar. Kenarda tutmak pek akılcı bir iş değil.
BEĞENMEDİM
Ben dün Beşiktaş takımını beğenmedim. Pek beğenen çıkar mı, onu da bilmiyorum. Ama Göztepe takımının direnmesini beğendim. Beşiktaş'tan korkmadılar, kafa kafaya da oynadılar. Beşiktaş'ın geçmiş sezondan bu defans sıkıntısı devam ediyor. Böyle kolay gol yiyen bir takım yukarılarda dolaşamaz. Buna çok çabuk önlem almak lazım. Sezon başından beri, ‘‘Zago ile Ronaldo iyi bir uyum yakalar, Beşiktaş'ın da bu sıkıntısı geçer’’ diye de düşünüyordum. Ama dün akşam her ikisi de anormal savruk oynadılar. İki gol yendi, en az iki daha yenirdi. Kalecinin, yediği gollerde hiç kabahati yok. Defans müsaade etti, kaleci de yedi.
Maçın hakemi genç bir kardeş. Çok iyi niyetli, topun hep yanı başında. Yakın pozisyon hataları yapmadı. İlk yarı Göztepe'nin hiç de ofsayt olmayan bir pozisyonunu atladı. Ama yardımcı hakemin bayrağı ile. Kendi düdüğü ile değil. Neticede tabii ki, lig. Puan kayıpları da olacak, kazançları da. Ama Beşiktaş zirvede kalacağım diyorsa, böyle oynayarak olmaz. Bundan önceki maçlarda ıkına sıkına kazanılmış maçlar var, ama ortaya konulan bir yürek vardı. Ben dün akşam onu göremedim. Bana göre de kötü tarafı da bu.
Yazının Devamını Oku 8 Eylül 2002
<B>DÜN</B> akşamki oyuna bakıp, kendimce bir matematik ortaya süreceğim. Belki kolay, hatta basit. Ama öyle. Benim futbol matematiğimde her zaman için ayrı bir gözüm vardır. Öyle de bakarım. Dün akşam oyuna baktım, rakip takımın şu veya bu oyuncusu 'Ah benim takımımda olsaydı da ne iyi olurdu' diye imrendiğim oyuncuları yok. Demek ki ben, bu takımı yeneceğim. İyi de olsa yeneceğim, kötü de oynasam yeneceğim. Aynen de öyle oldu.
Çok çok mu, iyi oynadık? Hayır... İştahlı oynadık tamam. Kazanacak kadar fazla fazla oynadık, orası da doğru. Bizim takımızda kötü futbolcu yok. Maç öncesi korkuları sahaya hiç taşınmadı. Futbolcu kalitesi farklı olunca, bir takımın da farklılığı fark ediliyor.
Futbolda, ‘‘Kazanmak kültürü’’ diye çok geçerli bir formül var. Biz onu yakaladık. Artık benim oyuncum, rakibin adı ne olursa olsun kazanacağım diye çıkıyor.
YALNIZCA İNGİLTERE
Milli Takımımız'da isim ayrımı yapmam. Milli Takım'a çağrılan oyuncu formalardan birinin sahibidir. Ben buna böyle bakıyorum. Dün akşam da gördük. Hakan'ın, İlhan'ın olmadığı yerde, Arif ile Serhat forma buldu. Goller de onlardan geldi.
Bu grupta İngiltere dışında rakibimiz yok. Bizim işimiz zor değil. İngiltere'nin işi zor diye düşünüyorum.
Karşılaşmaya bakıp da hakem şöyleydi-böyledi, 4 düdük üfledi, yanlış kart gösterdi vıdı vıdısına girmek mümkün değil. Öyle bir oyun ki, hakemsiz oynandı.
Bizim takımımızın sakatlıklarından dolayı 3-4 tane büyük eksiği var. Maçlar yol alacak, o çocuklar da bu takıma girecek. İyi takım, iyilikte de ikiye katlanacak. Sahanın içine girip de, şu iyi oynadı, bu iyi oynadı diyecek halim yok.
Hep beraber düşündüler, hep beraber oynadılar, hep beraber de kazandılar. Bu ilk maçtı. Start almak için önemliydi. Becerdiler. Bundan iyisi de can sağlığı.
Yazının Devamını Oku 31 Ağustos 2002
<B>DÜN </B>akşam ilk yarı oynanan topa bakıyorum, ne tadı var, ne tuzu. Araya sıkışan bir gol var ama, o bile keyif tarafında yok.Sergen'le bu takım başka bir havaya giriyor. İnanın, seyirci de sahaya giriyor. Yani Sergen, yalnız takımının oyuncularına değil, seyircisine de ‘‘buyrun kardeşim, ben varken herşey değişik olacak’’ diyor. Dün akşam da öyle oldu.
Beşiktaş takımının tabii ki kazanma iştahı var. Ama futbol yalnız iştahla oynanmaz. İyi futbolcuyla oynanır. Sergen, rakip takımın oyuncularını bile sindiriyor. Demek ki, Beşiktaş iyi yerlere taşınacaksa bu Sergen ile olacak.
Tümer, futbolculuğu kadar maalesef oynayamıyor. Bu çocuğa ne oldu bilmiyorum. Geçen sezon mal sahibi gibi oynuyordu, bu sezon kiracı. Sergen'in isminden üstüne bir yük mü bindi, bilemiyorum. Halbuki Sergen gibi bir adamla oynamak futbol oynama keyfi. Öyle düşünüp, öyle de oynarsa Beşiktaş'a da büyük katkısı olur. Dün akşam bir Ronaldo seyrettim, sıfır hata ile oynadı. Geçmiş sezonda 20 maçlık bir bölüm yakalamıştı. Ben dün akşam bunu gözlemledim. Zago ile de, her yol alan maçtan sonra çok daha iyi eşleşecekler.
HER EVE AMARAL
Amaral, her eve lazım eşya gibi. Rakip oyuncuları didikliyor. Çok koşuyor, topu kapmada da çok iyi. Kullanmada biraz eksiği var ama, bana göre Beşiktaş'ın çok iyi bir transfer gerçeği. Pancu orjinalinde santrfor. Başka yerde oynamaz. Ama Beşiktaş'ta oynar. Attığı yalancı deparların boşluklarına iyi koşan yanındaki adam olursa, kendi attığı kadar başkalarına da gol attırır.
Beşiktaş'ın kanatlarını bir daha dile getirmek istemiyorum. Mevcut kadroda burada idare eder diye düşündüğüm adam da yok. Alınmayacaksa bu sıkıntı devam edecek.
Diyarbakır, ligin mütevazı takımlarından biri. Gidip puan alırız diye düşünmemişler bile. Kırk gün kırk gece oynansa, dünkü oyundan Beşiktaş önde çıkar. Maçın hakemi çok iyi sinyaller veren bir genç kardeş. İnşallah da böyle devam eder. Bir futbolcu kadar koşuyor, topun hep yanında. Topun dilinden de anlıyor. Hemen hemen hiç yanlış düdük üflemedi.
Yazının Devamını Oku 25 Ağustos 2002
<B>BEŞİKTAŞ</B>'ın kazanma hırsını geçen hafta da beğenmiştim, dün için de öyle. Bir takım, kazanmak için elinde avucunda ne varsa sahaya koyuyorsa, bu, iyiye gidişin işaretidir. Ben, Beşiktaş takımında iki haftadır bunu yakaladım. Pek başka birşey de umurumda değil. Böyle birbirlerinin hatasını kapama çabasında olan takımdan hayır gelir. Hep beraber düşünüp, hep beraber oynamaya çalışıyorlar. Haa, şu gün için herşey çok mu iyi... Tabii ki değil. Ama zor oyunları zorlanarak da olsa geçiyorlar.
Bu İstanbulspor maçına başka bir gözle bakıyorum. Süper Ligimiz var diyoruz, İstanbulspor maçlarını da mahalle arasına sıkışmış bir statta oynatıyoruz. Seyrederken ben havaya giremiyorum. Oynayan nasıl girsin?
Maçın zorluk derecesi ilk başta İstanbulspor'dan değil de stadın isminden. Bir de köfte gol yiyip arkaya düşmüşsün, oradan maçı kurtarıyorsan, benden alkış gelir. Şöyle bir sahanın içine girip, ince bir tur atayım istiyorum...
KENARLAR YOK
Beşiktaş'ın iki kenarı yok. Ne Niyazi, ne İbrahim, Beşiktaş'ın oyuncusu değil. Heveslerini kırmayayım istiyorum ama gönlüm de beni yaz diye zorluyor. Pancu, benim ilk iki maçta hoşuma gitti, dün hiçbir şey yapmadı. Bir maça bakıp, kötü futbolcu demem. Kimseye de demedim. Bekleyeceğiz.
Beşiktaş'ın kalesinde iyi bir kaleci var. İntibak süresini yaşıyor. Oynadıkça daha bir uyum sağlayacak. Yediği gol için, büyük takımda oynayan kalecilerin hastalığı diyorum. Az top gelen kalede kaleci sıkıntısı başlar. Sıkıntıdan da abuk sabuk kaleyi bırakıp, dışarı çıkma hevesi her kaleci için geçerlidir. Cordoba da yediği golde bu sıkıntıyı çekti. Kalede dursa top kucağına gelecek ama O, çiçek toplamaya çıktı. Ronaldo da dün oyunu iyi götürdü, yenilen golde pozisyon hatası yaptı. Bir oyuncu o topun gol olacağını hissedip, kalenin içine giderse o topu çıkarır. Tümer'in son iki maçta izinli olduğunu düşünmüştüm, ama bu takımda oynamasın demedim, oynamasını da çok istiyorum. Tümer bu takımın önemli oyuncusu. Oynatmamak marifet değil. Bir türlü bir türlü oynatmak mecburiyeti var. Sergen de bir vurdu, pir vurdu.
Maç kadar maçın hakemi de önemli. Bu Ali Aydın'a iki lafım var... Kardeş, senin iki metre boyun var, maçı yukarılardan seyrediyorsun, hiçbir şey kaçırmaman lazım. Voleybolda bile çalınmayan faul düdüklerine sarı kart çıkardın. Belki sabıkalı ama Nouma'yı neden kırmızı kartla dışarı yolladın? Neyin gösterisini yaptın be kardeş? Ayıp kere ayıp ettin.
Yazının Devamını Oku 18 Ağustos 2002
<B>BENİ</B> yakından tanıyan dostlar bilirler. Sıhhatimi soranlara <B>‘‘Hayat bana iyi davranıyor be kardeş’’</B> derim. Hemen de ilave ederim: <B>‘‘Ama, Beşiktaş kötü davranıyor.’’ </B>Hakikaten de 5-6 sezon kötü davrandı, canımı sıktı. Dün akşamki oyuna başka bir gözle bakıyorum. Bir 70 dakika oynandı, Beşiktaş adına hiçbir şey yapılmadı. Kadro yanlıştı, diziliş yanlıştı. Hiç dile getirmiyorum. Son 20 dakikada oynanan topa bakıyorum, çok gönülden oynandı. O ara sahadaki onbir yırtındı, parçalandı. Demek ki, bu takım, gönül takımı olmuş. Top gönülden ayağa daha çabuk iner. Ben dün akşam onu yakaladım.
Beşiktaş'ın bana göre en büyük eksiği, iki kenar adamının olmayışı. Hem Tamer, hem İbrahim bu takım için hafif sıklet. Hele İbrahim'i hiç çözmüş değilim. Seyrederken benim kafamı karıştırıyor, yoruluyorum. Tamer de futbolculuğu kadar oynayamıyor. Tacı ‘‘ben mi atacağım, sen mi atacaksın’’ derken, orada oyuna daldı. O dönen top, Beşiktaş'a gol oldu. Böyle şey yok Tamer. Beşiktaş'ın formasını giyen, top oynamak için giyer. Pozisyon seyretmek için değil.
ZAGO'YU BEĞENDİM
Zago'yu çok beğendim. Bir kere İtalyan Ligi'nden geldiği çok belli. Bıçak gibi. Futbolun müsaade ettiği kadar ite-kaka oynuyor. Rakibini dağıtıyor. Pancu, iyi bir santrfor. Hüviyeti o. Yalancı depar atabiliyor. Arkadan o kulvara girecek bir adam olursa, attığı kadar da attırır. Bir de düşünüyorum, İlhan'la veyahut Pascal'la eşleşirse çok daha büyük iş yapar. Ahmet Dursun, bu takımın önemli oyuncusu. Son 20 dakika Arçelik çamaşır makinesi gibi Kocaeli defansını dağıttı. Golü de buldu. Ama golde bir sual işareti var. Ben çıplak gözle ‘‘değil’’ diye gördüm ama, televizyondan da ‘‘ofsayt’’ denmiş diye de duyum aldım.
Amaral, bu takıma çok katkısı olacak bir futbolcu. Bir kere çok koşuyor. Sergen gibi, Tümer gibi oyuncuların arkasında oynadığı zaman emniyet sübabı olacak. Belki, büyük bir top tekniği yok ama, takıma alıştıkça topu kim daha iyi kullanır onu bilecek, ona göre kullanacak. Bayağı da rahatlayacak.
Tümer dün akşam izinliydi herhalde. Ben oynarken göremedim. Gören varsa parmak kaldırsın. Tayfur da hemen hemen her aldığı topu rakibe attı. Lucescu da hem Tümer'i, hem Tayfur'u çıkarmakla çok iyi bir değişim tercihi yaptı. Ahmet Yıldırım'ı da oyuna sokmasının golle karşılığını aldı.
Beşiktaş için çok keyifli bir gece oldu. Kocaeli takımı için de dramatik bir gece.
Yazının Devamını Oku