14 Mart 2003
<B>BEŞİKTAŞ</B> bir İtalyan takımı gibi oyunu düşünüp, öyle senaryosunu yapıp, öyle de oynadı. Hani bir yerde, iki İtalyan takımı maç yaptı. Gol yendikten sonra öbür tarafta daha çok gözüken, gol kaçıran Beşiktaş. 'Niye baştan böyle oynanmadı' diyenler çıkacak. Ben de 'Eğer öyle oynansaydı, hasar büyük olurdu' diyorum. 1-0'ın altından kalkılır. Fark büyüseydi, tekerlek patlayacaktı. Cantın üstünde de yol fazla alınmaz. Çünkü oynadığın takım bir İtalyan takımı. Yenilen golde yine kronik hastalık hortladı. Ali Eren'in zamanlama ve pozisyon hatası gol yemeye sebep oldu.
Adamların kenar toplarda çok geldiğini gördüm de, hava toplarına iyi çıkan bir adamları yok. Geldiler geldiler, topu sokağa attılar.
Bana göre Sergen çok iyi işler yaptı. En azından top onun ayağına gittiğinde top da dinlendi, Beşiktaş takımı da.
Turu kolay bırakmaz
İlhan'a araya bıraktığı 2 top var. İlhan iyi kullansa, en azından biri gol olsa, Beşiktaş daha Lazio'nun işini Roma'da bitirirdi. Cordoba'nın yediği golde yapacağı hiçbir şey yok. Top öyle geberik bir yere gitti ki, kalede 2 kaleci olsa o top çıkmaz.
Giunti iyiydi
Yorulup çıkana kadar Giunti de iyi toplar kullandı. Top Beşiktaş takımında kaldı. Çok az top kaybıyla oynadı. Pancu da devamlı topu rakip kaleye katederek oynadı.
Beşiktaş takımı bu turu pek kolay bırakmaz. Ben Lazio takımını daha da iyi bekliyordum. Pek beklediğim gibi çıkmadı. Maçtan önce elime gelen listede oyuncu isimlerine baktığım zaman ürkütücü. Ama korkacak fazla bir şey yokmuş.
Maçı fevkalade yöneten bir hakem seyrettim. Topun yanında oldu. Ne bir yanlış düdük üfledi, ne de yanlış bir kart kullandı.
Yazının Devamını Oku 10 Mart 2003
<B>DÜN </B>akşam Beşiktaş kazanmak için hiçbir şey yapmadı. Ama hep diyoruz ya, futbol da tuhaf oyun, futbol topu da. Koca bir 90 dakika uzatmalarının dışında Beşiktaş'ın gol pozisyonu yok. Beşiktaş gibi bir takım, koca bir maç pozisyona giremiyorsa, kazanacak kadar oynamadı demektir.
Sonda gelen gol, züğürt tesellisi değil, önemli bir gol. En azından lakabını kaybetmedi. Yenilmez bir takım olmak futbolcunun cebinde taşıdığı moraldir. O açıdan önemli.
S.O.S veriyor
Ama son geçilen 3 oyunda yenilmiş 9 gol var, Beşiktaş'ın S.O.S verdiği oyunlardan buraya taşınan bir ‘‘Acaba’’ da var. Beşiktaş hem böyle kolay gol yememeli, hem de hücuma giderken gol yerlerine çabuk oynayıp, gol pozisyonu bulmalı.
Ben dün akşam ürktüm. İnşallah benim korkularımda kalır. Trabzon takımı bütün oyun müddetince topla da daha çok oynadı, pozisyonları da daha çok bulan takımdı. Yedikleri gol, acemi takım işi. Santranın orada Pancu'yu kesip bir sarı kart görseler, gol de olmayacak.
Direkten döndüler
Acemilikten kurtulmak zaman ister. Trabzon'a da zaman lazım. Çok koşan, tabanca gibi bir takım yapmışlar. Yapanların becerisine sağlık. Yapanlar da Samet ile Ulvi. Aferin benim bu iki kardeşime. Beşiktaş'ın futbolcularının arasına girip dolanayım istemiyorum. Direkten döndüler, iki puan kaybetmediler, bir puan da altın buldular. Fazla vıdı vıdı yapmanın da alemi yok.
Maçın hakemi, ‘‘Aman gol olmasın’’ diye için için dua ediyordu, ama birer tarafa birer tane oldu. Neticede Beşiktaş bu oyunuyla yine de puan kazandı.
Yazının Devamını Oku 8 Mart 2003
<B>KORE</B>'de, Dünya Kupası'ndayım. Aklımca, <B>Hakan Şükür</B>'ün oynadığı takımda forma bulamadığından dolayı hepimizin takımının golcüsü <B>İlhan </B>olur, diye düşünüyordum. Tabii, ben düşünüyorum diye Şenol'un, Hakan-İlhan tercihine öyle bakması söz konusu değildi. Dünya üçüncülüğüne elimizi vurduğumuzda İlhan'ın ayağı var. Büyük sükse yaptı. Yalnız ülkenin içi değil, ben orada dünya insanlarının İlhan posterleriyle maça geldiklerini gördüm. Kafama, ‘‘Acaba bundan sonra ne olacak?’’ soru işaretleri takıldı.
Yükün ağır
Sahanın içinde 24 sene oyalanmış bir insanım. Şöhretin ne kadar ağır bir yük olduğunu iyi bilirim. İlhan'ın yeni sezonda bu yükle Dünya Kupası'ndaki performansını hemen yakalayamayacağını tahmin ediyordum. Öyle de oldu. Futbol ailesinin insanı olmak başkadır, magazin dünyasının malzemesi olmak, çok çok farklıdır. Bir ara bayağı korktum, İlhan gibi bir futbolcu her köşe başında yok. Özel adam. Beşiktaş'ın son oynadığı beş maçta İlhan, eski İlhan'ı bile geçti. Son Gençlerbirliği oyununda, maç kritiğimde İlhan'dan pek söz etmedim. Cumartesi kullandığım bu sütunlarda el kitabı çıkarayım istedim.
Gol, senin işin
Bak güzel kardeşim... Attığın üç gol var, tarifi zor. Golün dışında bir Beşiktaşlı'nın yüreği ne kadar kocaman, onu gösterdin. Gol atmak zaten senin işin. Kötü oynarken bile o topu içeriye itelersin. Bunu yapmak için yaratılmışsın. Oyuna koyduğun iştah, arkadaşlarına da sirayet etti. Sen yalnız iyi bir futbolcu değil, iyi bir Beşiktaşlıymışsın. Korkularım yersiz çıktı.
Yorgun, yokuş çıkılmaz
BEŞİKTAŞ'ın, düne kadar üç kulvarda koştuğunu, çok da geniş bir kadrosu olduğunu dile getiriyordum. İçin için, üçü birden gitmez, ilk terk edilecek de Türkiye Kupası olsun istiyordum. Kendimce sıraya koymuştum. Şampiyonluk birinci kulvardı, en büyük kariyer şampiyonluktur. Uzun yoldur, meşakkatlidir. Tribündeki insan da en fazla şampiyonluk ister. Karşılığı büyük paradır. Türkiye Kupası'nda hesap yok, prestij var. Kuru kuruya prestije de bugünün ekonomik şartları içinde pek kulak asar halim yok. Bir de ikisinin arasında oynanan Avrupa Kupası var. Rakip belli oldu. Roma yolcusuyuz. Şehir güzel de, rakip fazla ciddi.
Son üç oyuna sıkışan, yenilmiş dokuz gol var. Tedirgin olduğum yer, burası. Geçmiş sezondaki defans zaafiyetinin hortlamasından korkar oldum. Lig korkum hiç yok. Günün şartlarında Beşiktaş'tan daha iyi kadrosu olan bir takım da yok. Lig, telafisi olan maçlara gebe bir yolculuktur. İyi takımsan, iş kazası yaparsın da devamı gelmez. Beşiktaş'ın şimdiki görüntüsü orada oturuyor.
Rampada işi bıraktı...
Futbolda mükemmel takım yoktur. Çünkü mükemmel takım maç kaybetmez. Böyle bir takımın taraftarı da olmaz. En azından ben olmam. Tuttuğum takım hiç kaybetmeyecekse, gidip neyi seyredeceğim? Futbolun tadı tuzu burada.
Yazıyı başlığa bağlayayım... Beşiktaş'ın ligde ve Avrupa'da önünde çıkacağı iki yokuş var. Türkiye Kupası yoruyordu. Yorgun adam yokuşu zor çıkar. Beşiktaş'ın oyuncuları, kendileri utanmadan, tribünde oturan insanı da utandırmadan rampada işi bıraktı. Kalan iki zorlu yokuşu çıkacaklarsa iyi de oldu.
Sinsi Arzuman!..
BEŞİKTAŞ'ın son oyunu Gençlerbirliği. Sezonun ilk yenilgisi. Maç yazısında ‘‘kayıp ama ayıp değil’’ dedim. Üzerinden bir-iki gün geçti, kafamda hiçbir değişiklik yok da, kurcalayan bir şey var; maçın hakemi. Ben bu kardeşe çok iyi hakem olacak gözüyle bakıyordum. Dile getiriyor, yazıyorduk da. Şimdi geri vitese alıyorum. Arzuman'dan hakem olmaz. Olursa, ben bu işi bırakırım.
Sinsi kompleksleri olan insanlar her şeyi yapar, hakemlik yapamaz. Sakın ola da yanlış anlaşılmasın. Ne federasyonun, ne hakem komitesinin, ne de benim sevgili dostum İlhan Cavcav'ın bu işe dahli mümkün değil. O'nun savaşı kompleksleriyle oldu. ‘‘Büyük takımı takmam, ben aslanım, Gençlerbirliği'ni Beşiktaş'a yedirmem’’ diye kendini şartlandırıp maça çıkmış. Rüyasında ezberlediklerini sahaya da, maça da soktu. İşi uzatayım da istemiyorum. Bu kardeş ne iş yapar bilmem. Kısadan söyleyeyim; hakemlik dışında yapılacak çok iş var. Bulamazsan ben ayarlayacağım. Yeter ki, Türk futbolunun yakasından düş.
Yazının Devamını Oku 6 Mart 2003
<B>BEN</B>, uzun seneler tansiyonu bu kadar yüksek bir maç seyretmedim. Bir ilk yarı oynandı, Beşiktaş takımının gol pozisyonu yok. Rakip G.Birliği, bu ülkenin fiziği en üst seviyedeki takımı. 2-0 arkada kalmış Beşiktaş'ın ikinci yarı oynadığı topa ben şapka çıkartırım. Başkasını bilmem, şapkası olmayandan da anlamam. Hele hele 9 kişi kaldıktan sonra, bir tek adamın 3 kişilik koştuğunu gördüm.
Bana göre bu kayıp değil. Bu bir keyif. Beşiktaşlı oyuncu bundan sonraki maçlarını böyle iştahlı oynarsa, hiçbir kayıba uğramaz. Bu Türkiye Kupası benim hep solağıma gelmiştir. Bu kupa bana göre, hem şampiyonluğa oynayan, hem Avrupa'da tutunan bir takımın kamburu. Beşiktaş, kamburundan da kurtuldu. Prestij tarafına bir şey demiyorum. Kaybetmek hoş bir şey değil. Ama böyle bir kayıp, ayıp da değil.
Kartlar nerede kardeşim?
G.Birliği takımının galibiyetini küçümseyecek halim yok. İyi bir takımları var. Çok da diriler. Topun dilinden de anlayan oyuncuları fazla. Ama ikinci yarı oyunu çirkinleştirdiler. Tekme tokattan da başka bir şey yapmadılar.
Maçın hakemi, G.Birliği forması giyse, o takıma bu kadar yardımcı olurdu. Allah'tan önüne top düşmedi de, gol atmadı. Ben bu hakeme ‘‘iyi olacak’’ gözüyle bakıyordum. Bundan hiçbir şey olmaz. G.Birliği en az 40 tane faul yaptı. Kartlar nerede be kardeşim? Beşiktaşlı oyuncu biraz rakibi dürtse, hemen kartları dayadın. Tek gösterdiğin doğru kart, Pascal'ın kırmızı kartı. Tek çaldığın doğru düdük de oyun başlarken çaldığın başlama düdüğü. Neticede Beşiktaş, kupadan oldu. Ama, tribündeki insanıyla flört etti, sevişti.
Yazının Devamını Oku 3 Mart 2003
<B>BEŞİKTAŞ,</B> dün akşam 100. yılını kutladı. O görkemli geceyi hazırlayan kimlerse, marifetlerine sağlık. Muhteşem bir gece oldu. Oynanan top da dün geceyi süsledi. Çok değişik bir oyun oldu. Zaten skordan da belli. Hentbol maçı gibi bir şey. Böyle skoru çok yüksek maçların abuk sabuk yenmiş golleri de olur. Olmasa bu kadar fark olmaz. Bütün Beşiktaşlı oyuncuları kutluyorum. Böyle bir gecede hepsi ellerinden ne geliyorsa yaptılar. Yalnız Cordoba, öyle bir yerden gol yedi ki oradan mektup atsan kaleye on beş günde gelir. Nasıl yedi anlamadım ama bu tip goller on senede bir yenir.
Dün akşamki oyunda Tolga'nın Beşiktaş'a geldiğinden bu yana en iyi futbolunu oynarken gördüm. Pascal'ı ilk defa ayakta dururken, mücadele ederken seyrettim. Beşiktaş adına da sevindim. İleride oynanacak maçlarda ona çok iş düşecek. Yasin de, sahanın her yanını turladı. Giunti, topun diliden anlıyor. İyi bir sol ayağı var. Az top kaybediyor. İlhan, çok sağlam yere basıyor. İyi hazırlandığı belli. Attığı bir gol var, o gole şapka çıkartılır. Ronaldo, ilk yarı çok açık verdi. Lucescu da akıllı bir kararla, ikinci yarı oyundan aldı. Zago da girince defans toparlandı.
Ofsayttan İki Gol
Maçın hakemi, iyi bir hakem olacak. Dün oyundan koptu, yanlış kararların içinde oldu. Halbuki çok koşan, topun yanında olan bir hakem. Avantaj kurallarını da iyi uygulayabiliyor. Bu genç kardeşin hevesini kırmak istemiyorum ama dün bana göre ofsayttan atılmış iki gol de var. Yanlış çıkan kartlar da veya çıkaramadığı kartlar da. Demek ki, daha çok çalışacak daha dikkatli olacak. Lucescu, Sergen gibi, Tümer gibi ustaları yokken bile bu takıma geçerli futbol oynatıyor. Elindeki kadrodan kimi oynatırsa oynatsın iyi verim alıyor. Söylenecek birşey yok. Beşiktaş sahada işini görüyor.
Göztepe takımı çok koşan, fiziği üst seviyede ligin mütevazi takımlarından biri. Dün akşam yapacaklarının en iyisin yaptılar. Ama ellerinden bu kadarı geldi.
Yazının Devamını Oku 28 Şubat 2003
<B>PRAG</B>'daki maçtan sonra <B>‘‘Sıradaki gelsin’’</B> diye yazmıştım. Sıradaki kim bilmem? Bildiğimi söyleyeyim. Kim gelirse gelsin be kardeşim. İlk oyunun Beşiktaş adına, avantaj olduğunu düşünüyordum. Yanılmamanın keyfini çıkarıyorum. Çocuklar, hepinizin ayağına sağlık. Beşiktaş tarihinin en önemli işini gördünüz.
Lucescu, senin de aklına sağlık güzel adam. Maç öncesi senaryosunu, o kadar güzel hazırlayıp, çocuklarına da ezberletmişsin. İlk yarım saat çok kontrollü oynayıp, maçın havasını indirdikten sonra bindirdin. 4-0'dan sonra yenilen gollere, aklım ermiş değil. Aşırı stresten olsa gerek. Ama iş burayı geçmekten geçiyorsa, işini halletmiş bir adamsın.
Takımın içine dalıp, şu şöyle oynadı, bu böyle oynadı demeyeceğim. Hep beraber istediler, hep beraber oynadılar, hep beraber de kazandılar. Ama Pancu'nun bu galibiyette liste başı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Attı da attırdı da. Bir oyuncu bir maça bu kadar ağırlığını koyabilir. Bravo Pancu'ya.
Namuslu çıktı
Maçın hakemi namuslu çıktı namussuz. Ne gördüyse onu çaldı. Espri bir tarafa iyi hakemmiş. Cordoba'nın ülkeye geldiğinden bu yana hep arkasında durdum. Bu adam büyük kaleci. Oyun 1-0'iken çıkardığı bir top var, başka bir kalecinin çıkarması mümkün değil. İşte maç orada döndü. Hep diyoruz ya, kaleci bir takımın kıçıdır. Kıçını açmayacaksın. Prag'da yediği hatalı golün telafisini dün akşam yaptı.
Ben dün akşamki oyunda Tamer'i de çok beğendim. Tamer, bundan sonra böyle oynayacaksa formalardan biri onun. Çok olumlu oynadı. Fizik gücünü de çok üst seviyede gördüm. Tamer'e de benden bir aferin. Ronaldo için, vıdı vıdı yapayım istemiyorum. Adam futbolcu. Hem de iyi cinsten. Neticede Beşiktaş, sonlara doğru sıkıntıya da düşmüş olsa sahının içinde istediğini çıkardı.
Yazının Devamını Oku 21 Şubat 2003
<B>DÜN</B> akşam gözlediğim şu... Beşiktaş, rakipten çok daha iyi bir takım. Dün akşam için, rakip daha iyi oynadı. Buraya kadar tamam. Tamam olmayan tarafı, İnönü'de santrayı zor geçerler. Maçın anafikri bu. Uzun boylu oyunları ikiye bölüp, öyle de düşünüp, öyle de oynayacaksın. Beşiktaş'ın dün oynadığı gibi. Oyunu mahkum kabullenersin, niyeti de bence çok açık. Kalende Cordoba gibi bir kalecin varsa, fazlalığın vardır.
Ama dün akşamki oyunda, bu ters tepti. Yenilen gol ofsayt. Ama Cordoba gibi bir kalecinin de dışarıya hava almaya çıkması, affedilir gibi değil. Kalesinde dursa, o top kucağına gelir. Oraları da geçelim.
Rövanşta Sergen biraz sallanırsa, bu takımı tek başına yener. Tabii ki, kulak arkası yapmıyorum, İlhan gibi büyük bir silah, rövanşta var olacak. İlhan'ı dün akşamki oyunda gözüm de aradı, gönlüm de. İlhan'ın da herhalde içi içine sığmıyordur. İlhan olsa, bu maç başka şekle de dönerdi.
Ezer geçeriz
Beşiktaş, maçın başında her azalan dakika, ‘‘Rakibim sıkıntıya düşer, ben de rahatla taşınırım’’ diye düşünmüş. Ben de olsam öyle düşünürüm. Burada düşünce hatası yok. Ama Beşiktaş, bu kadar da pasif oynamaz diye düşünüyordum. Buradan çıkan skor, Beşiktaş'ı bu turdan çıkarır. Beşiktaş'ın İnönü'ye taşıdığı skor, ofsayttan yenilmiş bir golle olsa bile, bence geçilmiş bir tur. Zago'nun kırmızı kartla çıkışı, pek hoş değil. Ama ben inancımı söylüyorum, Beşiktaş bu takımı İnönü'de ezer geçer. Ben, ‘‘Şimdi sıradaki gelsin’’ diyorum.
Maçın hakemine bulaşmak istemiyorum. Oyunun içinde ne gördüyse onu çaldı. Yardımcısının kaldırmadığı bayrağına aldandı. İsterim ki, rövanşı da bu hakemler yönetsin. Beşiktaşlı oyuncular da, bu haksız yenilmiş gol için bu hakemleri de topla beraber kaleye soksun. Çünkü o güçleri var. Tek tek oyuncular arasında dolaşmak istemiyorum. Ama yine inancımı söylüyorum. Bu çocuklar, İnönü'de sağ salim çıkacaklar.
Yazının Devamını Oku 17 Şubat 2003
<B>OYUNUN </B>bir ilk 15 dakikası var, anlatılması zor, seyretmek lazım. Ben Beşiktaş'ın sezon başından bu yana, bu kadar yüksek tempoda oyuna başladığını görmedim. Zaten ilk 10 dakikada atılmış 2 gol, direğe de giden 1 top var. Ondan sonra niye olur, neden olur bilinmez, frene niye basılır? Almışsın götürüyorsun, bir gol daha sıkıştırsan, ikinci yarıya bu çektiğin sıkıntıyı taşımazsın.
Sıkıntı da kendiliğinden olmadı. Ayağa top yapar bildiğimiz üç oyuncu ikinci yarı Luca tarafından oyuna alındı. Hem Sergen, hem Giunti, hem de Pascal topu rakibe pek kaptıran tipler değil. Gel gör ki dün akşam ikinci yarıda Beşiktaş'ın top kaybı, sezon başından bu yana olmadığı kadar fazla. Yasin'in ve Pancu'nun oyundan çıkmasıyla orta saha düştü. Tayfur'un da gücü bir yere kadar yeter. Tek başına daha fazlasını yapacak hali yok ya. Yenilen gol paylaşım hatası. Defansın adam paylaşma yanlışı golü getirdi. Kaleci Göksel'e santradan gol yese bile ben bir şey söylemem. Sezon başından beri bir maç oynamış kaleciye ne denir ki?
Kazanan haklı
Maldarasanu faydalı bir oyuncu. Maçlar biraz yol alırsa, çok yararlı olacak gibime geldi. İlhan ile Ahmet Dursun eşleşmesi her rakip için korkulu rüya. Birbirlerini çok tamamlayarak oynuyorlar. İlhan bir gol attı, ikinci golde de Ahmet'e servis yaptı. İlhan'ın ikinci yarı çıkması, Ahmet'i de yalnız başına bırakması oldu.
Maçın hakemini de çözmüş değilim. Büyük takım kompleksi ona yanlış düdükler de çaldırdı, yanlış kartlar da çıkarttırdı. Hani ‘‘Ben büyük takımı tutmam arkadaş’’, onun kompleksinde bir maç yönetti. Maçı da çorbaya çevirdi. İşte onun için maç iyi başladı, kötü bitti diyorum.
Neticede, ama öyle, ama böyle Beşiktaş adına sahadan 3 puan çıktı. Bunlar lig oyunları, karşılığı da kazanana 3 puan. Demek ki kazanan haklı.
Yazının Devamını Oku