Paylaş
Geçenlerde Gökhan Atılgan, eşi ve kendi eşimle birlikte bir akşam yemeği yedim. Bu yemekte denediğimiz üç şarap da bizi çok mutlu etti. Yakın zamanda içtiğimiz 20 dolar altı harika şarapları sıralama yarışına başladık. Eşim dayanamayıp sordu: “Zengin olsaydınız her gün en pahalı Bordeaux ve Bourgogne şaraplarından içmez miydiniz?” Cevabı koro halinde verdik: “Hayır!”
Gökhan devam etti: “Çok şey kaçırırdık yoksa. Şu anda dünyanın birçok bölgesinde çok şahsiyetli ve doğal mayalı şaraplar yapılıyor. Az bilindikleri için fiyatları uygun. Şarap dünyası hiçbir zaman çeşitlilik ve kalite açısından bu kadar zengin olmamıştı.”
Ben de ekledim: “Elbette başyapıt olarak tanımlanabilecek şarapların önemli bir yüzdesi Bordeaux ve Bourgogne. Ama bunları bulmak zor. Etiket fiyatı, kalitenin garantisi değil. 200 dolar ve bunun çok üstü pek çok sıradan, hatta kötü şarap var piyasada. Bordeaux ve Bourgogne dahil. Öte yandan Beaujolais’nin Fleurie ve Morgon gibi köylerindeki natürel üretim yapan üreticilerin şaraplarını ya da ne bileyim, Peter Lauer’in en basit ‘trocken riesling’ini 20 dolar civarına alırsın, yemeklerle uyumlu ve çok boyutlu bir şarap içersin.”
1000 DOLAR ÜSTÜ ŞARAPLARI TADACAKLARDI
Bu konuşmanın ertesi günü, Burgaz’da, Mikla’dan tanıdığım Sabiha Hanım’ı gördüm, sohbet ettik. Mikla’da, mayısta çok hoş bir akşam geçirmiştim. Küçük bir şarap tadım grubuna rastlamıştım o gün. Amerikalı ünlü şarap eleştirmeni Robert Parker’ın 100 verdiği, fiyatları herhalde 1000 dolar üstü, pek çoğu Cabernet üzümünden bazı şaraplar tadacaklardı. Ben daha önce biri hariç hepsini tatmıştım ve hiçbiri ilgimi çekmemişti. Biraz da afalladım çünkü bu şarapların Mehmet Gürs’ün dizayn ettiği modern Türkiye-Akdeniz mutfağından çok Siverek tava, Siirt büryan ve Adana kebapla uyum sağlayacağını düşündüm. Ben o gün Mikla’ya çok beğendiğim Domaine de la Pépière’in 16 dolara aldığım bir Muscadet’sini getirmiştim. Fıçıda fermante edilmemiş, yosun ve kabuklu deniz ürünlerinin aromasına sahip, bitimde adeta denizin tuzluluğunu hissettiren, alkolü yüzde 12 civarı bir Muscadet...
İYİ ŞARAP İÇMEK İÇİN VARLIKLI OLMAYA GEREK YOK
Taze filiz, çağla ve iç baklayla harika uyum sağladı. Sabiha Hanım da balıkla iki Türk şarabı ikram etmişti. Kapadokya’da bir Alman’ın amforada ürettiği Gelveri beyaz Hasandede ve kırmızı Kalecik Karası üzümünden bir şarap. İlkini içmiş ve çok beğenmiştim. Kalecik Karası ise ayrı hikâye. Yıllar önce Amerika’da yaşarken çok iyi bir Kavaklıdere Kalecik Karası içmiş, çok heyecanlanmış, büyük şef Charlie Trotter’e de bir bardak ikram etmiştim. O da çok sevince ülkemiz adına gururlanmıştım.
O zamandan beri ilk kez beni bu kadar heyecanlandıran bir Kalecik Karası çıktı karşıma.
İyi şarap içmek için varlıklı olmaya gerek yok. Hatta parası çok olanlar hep birbirine benzer stilde ve aşırı pahalı şaraplara yöneldiği için şarap dünyasının zenginliğinden yararlanamıyorlar gibi geliyor bana.
O GECE BİZİ HEYECANLANDIRAN ÜÇ ŞARAP
SON DERECE DİRİ BİR ASİDİTE
2015 Olivier Lemasson, Poivre et SelPineau D’Aunis üzümü. Son derece diri bir asidite, adeta tatlı tanenler, burunda ve damakta anında çekilmiş karabiber, ekşimsi erik komposto... Yüzde 11.5 alkol. Rokfor soslu kuzu pirzolaya karşı koyup orta az pişen pirzolanın özsuyunu iyice belirgin hale getirdi.
ŞARKÜTERİ ÜRÜNLERİYLE DENEYİN
2014 Fratelli Alessandria, Pelavergaİlk kez pelaverga üzümü denedim. Cazip baharatımsı aroma, özellikle de taze beyaz ve karabiber... Damakta ülkemizin güzel çileği ve beyaz kiraz. Yüzde 13 alkol. Her türlü şarküteri veya tekir-barbun balığıyla deneyin.
İNANILMAZ BİR DENGE...
2011 Diel Riesling Burgberg, Grosses Gewachs
Vay canına! Damak delici asiditeyle güçlü ve kompleks, aklınıza gelebilecek her türlü
yaz meyvesiyle dans ediyor ve ortaya inanılmaz bir denge çıkıyor. Biz balık yumurta ve ançüvezli, durum unundan spagettiyle denedik.
Paylaş