Paylaş
Granada’ya herkes Elhamra Sarayı’nı görmek için gider ama ben Bar FM için gidiyorum. Nedeni basit: Balık dışında kalan deniz ürünleri açısından beni bu kadar büyüleyen başka bir lokanta bilmiyorum. Geçen sene 10 Haziran’daki yazımda da bu lokantadan bahsettim. “Son yemeğim böyle olsun dedirtecek bir ziyafet bu” şeklinde özetlemişim deneyimimi.
Bu sene arka arkaya iki yemek bu izlenimimi pekiştirdi. Müsaade ederseniz geçen seneye göre daha detaylı yazayım.
FM, pazar akşamı ve pazartesileri kapalı. Kapasitesi 20-25 kişi. Müşterilerin yarısı tezgâhta. Dört kişiden az rezervasyon alınmıyor.Sahibi Francesco Martin ya da Paco. FM adı oradan geliyor.
Yemekler karatahtada yazılı. Günlük olarak bazıları değişiyor. Deniz ürünleri Granada’ya çok yakın ve Akdeniz sahilindeki Motril’den geliyor. Pişirme çok basit. Ya Endülüs usulü kızartma ya da ‘a la plancha’, yani bir nevi sacda kızartma.
İlk gün, geçen hafta bahsettiğim Malaga Havaalanı’ndaki araba kiralama maceramızdan sonra, akşam yemeğine gittik. Başkalarının vurdumduymazlığı yüzünden zaman kaybettiğim için gergindim. Ama iyi bir şampanya ve Malaga’yla Granada arasındaki Rio Frio’nun organik siyah havyarıyla gevşedim.
‘Chopitos’ denen bebek sübye. Kızartmasını da yedik ama ‘a la plancha’ burun farkıyla öne geçti.
Cımbızla
et ayıklama
Yemeğe, lezzeti rüyalarıma giren ‘quisquilla’ (karides) ile başladık. Önce çiğ. Sonra odun kömürüyle ısıtılan ‘a la plan-
cha’. Kafasını emmeyi ihmal etmeyin.
Arkadan çiğ, ‘carabinero’ adlı kırmızı renkli jumbo karides. Kafasındaki su, yumurtası ve zeytinyağıyla hazırlanan sosa da ekmek bandık.
Sonra iki büyük ‘cigalas’ yani denizkereviti. ‘A la plancha’. Eşim üşenmedi ve yarım saat harcayarak kerevitin kıskacındaki etleri cımbızla çıkardı. Bu meşakkatli işin sonunda kişi başı yarım çay kaşığı et çıktı. Bir Amerikalının bu insanüstü çabası, ciddi biri olan Paco’yu gülümsetti. Gülümsemekle kalmadı, masaya ısmarlamadığım bir porsiyon yolladı. Sübye yumurtası. Enfes! İspanyolcası ‘huevos de chocos’.
Şölen, ‘puntillas’ denen parmak boğumu büyüklüğündeki minnacık taze kalamarla devam etti. Önce ‘a la plancha’. Sonra kızartma. Elimde olsa her gün yerim ve bıkmam.
Bundan sonra da ‘chopitos’ denen bebek sübye istedik. Bir porsiyon. Yarısı kızartma, diğer yarısı ‘a la plancha’. Hangisi mi? Burun farkıyla ‘a la plancha’ derim.
Bitmedi ama. Şampanyadan sonra güzel bir ‘manzanilla’ istedim. Yanında da Sanfilippo imzalı ançüez ve kaçırmamanız gereken bir domates salata. Kantabriya’da çıkan yağlı hamsilerden hazırlanan ançüez herkesin damak tadına uymaz. Ben bayılıyorum.
Şölenimiz kahve ve “Mmm” dedirten fındık kurabiyelerle tamamlandı. Bu tereyağıyla hazırlanan kurabiyeleri sevmeyen nadir çıkar.
‘Üzgünler’ yolunda
büyük mutluluk
Gece yarısı gibi otelimize döndük. Casa Morisca. Yeri iyi ve şahsiyetli. Ortası avlu olan tipik Endülüs Emevi evi. Ama odalar çok küçük.
İkinci ve son günümüzde Bar FM’e öğlen gideceğimiz için ben sadece kahve içmek istedim. Otel, Café Lisboa’yı tavsiye etti. Çok zevkli bir yürüyüş. Yokuş değil. Darro Nehri boyunca yürüyorsunuz. Karşınızda muhteşem Elhamra. Yol, taksiler hariç trafiğe kapalı. Eski ve yıkık köprüler, yol boyunca kahveler var. Yolun adı ‘Paseo de los Tristes’ ve ben bunu ironik buldum. Tristes, ‘üzgünler’ demek. Halbuki burada yürürken insan mutlu oluyor. Plaza de Santa Ana’dan geçtik ve Plaza Nueva’ya ulaştık.
Lisboa’da kahvemizi içtikten sonra taksiye atlayıp açılış saati olan 13.30’da Bar FM’e geldik.
Seneye üç gün...
Aynı muhteşemlikte bir deniz ürünleri ziyafeti. Birçok yemeği tekrar ettik ama altı porsiyon farklıydı. Neler mi?
‘Almejas de Carril’. Bu çok özel kum midyesi cinsini çiğ yemek lazım. Sonra ‘percebes’ denen ve bizde hiç görmediğim ince kabuklu, kayalara yapışık yaşayan bir nevi midye. Ben seviyorum ama eşim bayılıyor. Sonra ‘chipirones’ denen minik kalamar. ‘A la plancha’. ‘Puntillas’tan farklı. Mürekkebiyle yemek lazım. Dördüncü olarak, aynı kalamarın kızartması. Endülüs’le Japonya şu kızartma işinde bir numara.
Beşinci olarak gene bir kızartma. Bu sefer hamsi. ‘Boquerones’. Eğer hamsi kızartma seviyorsanız bunu deneyin. Tüm kızartmalarda zeytinyağı kullanıldığını ekleyeyim.
Son olaraksa ‘langosta a la plancha’. Böcek. Dokusu inanılmazdı. Yumuşak ama pamuk gibi değil. İçi sulu ve lezzeti adeta tatlı.
Seneye kısmet olursa burada üç gün arka arkaya yemek istiyoruz.
Paylaş