Paylaş
Bu yazıyı okuyan sizlerden biri acaba Kaliforniya’nın üniversitesiyle ünlü Berkeley kentine gidip etrafı kolaçan etse gözüne ilk çarpan ne olur? Herhalde kuyruklar olur. Uzun ve yavaş ilerleyen kuyruklar... Kentin birçok yerinde kuyruklar... Peki, ne düşünür ziyaretçi? Kiliseler bedava yemek mi dağıtıyor? Kuyruktakilere dikkatle bakınca pek de öyle pejmürde kıyafetleri olmadığı görülür. Öte yandan kuyrukların bizde olduğu gibi yabancı konsolosluklar önünde vize kuyruğu olmadığı da belli... O halde ne kuyruğu bunlar? Yiyecek kuyruğu! Ama bedava değil, özel ve nitelikli yiyecekler.
Berkeley sadece üniversite kenti değil, tam anlamıyla bir gastronomi merkezi. Adı üzerinde ünlü Chez Panisse lokantasının olduğu mahalle de ‘gourmet ghetto’ (gurmelerin varoşu) olarak biliniyor.
Getto ya da varoş deyimi aslında cuk oturuyor. Çünkü aralarında profesör, sanatçı ve girişimcilerin de olduğu birçok insan iyi ve nitelikli gıda uğruna kışın en soğuk ve yağışlı günlerinde bile lüks ve sıcacık evlerinde, şöminenin karşısında oturup keyif çıkarmayı reddediyor. Peki, ne yapıyorlar? Sabahları çok erken kalkıp önce pastane kuyruğuna giriyorlar. Diyelim Fournée Bakery... Poğaça ya da açma muadili en iyi kruvasan orada. 5 dakikalık bir keyif için yarım saat araba park etmekle uğraşmışsın, sonra da 45 dakika kuyrukta beklemişsin. Kimsenin derdi değil!
En iyi kruvasan Fournée Bakery’de...
FIRINA GİREN KOLAY KOLAY ÇIKMIYOR
Arkadan günlük ekmeği tedarik etmek lazım. En iyi iki fırın Acme ve The Cheese Board Collective. Kuyruklar burada oluşuyor. Maç kuyruğu gibi kuyruklar... Herkes öndekiyle araya 2 metre koyduğu için de kuyruklar köşe başlarında kıvrıla kıvrıla 1 kilometre falan olabiliyor. Berkeley gelişmiş ve başkalarıyla empati kurmayı bilenlerin toplandığı bir kent. Yerel kültür böyle. Bu nedenle alıcıyla satıcı basit ve kısa ticari ilişkinin ötesine geçmek zorunda. Dışarıda biriken bin kişinin sırılsıklam olması ve tir tir titremesi önemli değil. Önemli olan acele etmeden, hoş beşten, çoluk çocuktan, insanların gereksiz açgözlülüğünden falan bahsetmek. Bu yüzden satıcıyla sohbet uzun sürüyor ve Acme fırınına bir giren kolay kolay çıkmıyor; çıktığında da kucağında askeri bir bölüğe yeterli erzakla dükkânı terk ediyor. Tabii elindeki torbaların yüksekliği görüşünü engellediğinden düşmeden yürümek için başkasının yardımına ihtiyacı var.
Monterey Fish Market (solda) ve Monterey Market
Sabrettiniz ve muradınıza erdiniz. Sırada öğlen yemeği için bagel almak var. Bagel için Boichik’e gittiniz; 1 saat falan orada geçer. Akşam için de Monterey Fish Market’tan balık almak düşünülebilir. Bu market oldukça hızlı, kuyruk uzun olsa bile sıra çabuk geliyor. Sebze-meyve için gideceğiniz ve buraya çok yakın olan manav (Monterey Market) genelde çok kalabalık ve arabanızı park etmek çok zor. Ama şanslıysanız bu son ikisini 2 saatte tamamlarsınız.
Bagel’ıyla ünlü Boichik...
COVID DE İŞİN İÇİNE GİRİNCE...
Saat kaç oldu? Sabah 8.00 gibi başladıysanız ve arada kahveye de gittiyseniz muhtemelen 15.00 veya 16.00 oldu saat. Eve gidip akşam yemeğini hazırlayabilirsiniz. Sorulması gereken soru tabii ki şu: Benim senaryoya göre bu iş 7-8 saat alıyor ve yaşam, kış soğuğu ve yağışlara rağmen, kuyrukta çile doldurarak geçiyor. Bunun yerine bir süpermarkette tüm bu alışverişler 1 saat içinde yapılabilir. Park sorunu da yok! Bu kadar çile çekmeye ve kuyruklarda beklemeye değiyor mu?
Bana göre yaşamı böyle kuyruklarda çile doldurarak geçirmek rasyonel değil. Ama ben yine de ve sürekli söylenmeme rağmen kuyruklarda yaşamaya devam ediyorum. Benim gibi en iyi gıda peşinde koşarak kendine işkence etmeye hazır çok insan olduğu için de kuyruklar azalmıyor. COVID de işin içine girince kuyruklar, seneden seneye uzadıkça uzuyor. Yemekseverliğin bedeli bu. Gülü seven dikenine de katlanıyor. Nasıl ki rahat evinizde maç izlemek yerine kar kış demeden stadyuma gidiyorsunuz, bu da biraz böyle... Akılcı veya rasyonel değil ama tutku işi bu. Her tutku gibi azıcık deli olmak lazım!
Paylaş