Paylaş
Tarihsel ve sosyolojik bir olgu var: Aşırı hiyerarşi ve despotizm, bir toplumun belkemiğini oluşturan ve aile düzeyine kadar inen değerler olunca analitik düşünme ve eleştiri gelenekleri güdük kalıyor. Dalkavuklara gün doğuyor ve onlar güç sahibinin etrafında öyle bir çember örüyor ki akıllı dostlar kenara çekiliyor. Bu, Doğulu toplumlarda sık görülen bir durum. Eleştiri adı altında hakaret ya da iftira bir yanda, “Ağam, paşam, en büyük sensin” edebiyatı diğer yanda... Bu durum kişisel ve toplumsal gelişmeyi önlüyor.
Yazık... Çünkü ellerinde maddi, politik veya sembolik güç olan bireylerin bu gücü kötüye kullanmamaları ve kendilerini geliştirmeleri ancak geçerli gördükleri eleştirileri göz önüne alıp kendilerini geliştirmeleriyle mümkün.
* * *
Tavsiye ettiğim lokantalarla ilgili geri dönüşlere baktığımda şunu görüyorum: O lokantadan dokuz okur ya da izleyici memnun kalmış, bir kişi kalmamışsa sorun yok. Ama yüzde 30 ve üzeri hoşnutsuzsa sorun var demektir.
MAHALLE SAKİNLERİ SEVMEKTE HAKLI
O lokantaya yedi-sekiz sene önce gitmişsem, kabahatim azmış gibi geliyor bana. Şef, işletmeci değişmiş olabilir. Her Allah’ın günü iki ayrı lokantaya gitsem obez olurum, aile yaşamım biter, keyif azaba dönüşür. Ayrıca gene her yere yetişemem. Öte yandan, “Çekime gittiğinizde size farklı davranılıyor ve önünüze farklı yemek çıkıyor” eleştirisi var. Bazen aynen öyle oluyor.
Tedbir için iki şey yapmak istedim. Biri; çekime önceden haber vermeden gitmekti. NTV, “Olmaz Vedat Bey, kimse kabul etmez” dedi. Ben “Olur” diye direttim. Olmadı! Birçok lokantaya gittik. Cevap hep aynı: “Patron burada değil, telefon verin, size geri döneriz.” Aslında halk tipi olan lokantaları çekerken içim rahattı. Örneğin; Zeytinburnu’nda bir köftecide bana özel köfte çıkmadığına adım gibi eminim. Otellerde de zaten mümkün olduğunca çekim yapmama niyetindeydim. İkinci tedbirimse şu oldu; çekim için seçtiğim yerlere müşteri olarak gitmek. Başkasının, adımı vermeden rezervasyon yapması. Rezervasyon gerekmeyen yerlere de dediğim gibi; aniden gitmek.
Çekmeköy’deki Altaş Et böyle gittiğim yerlerden biri. Sevilen bir yer. Fiyatlar makul, kiloya göre değişiyor. Kuzu lokum 89 TL, kuzu böbrek
50 TL, kuzu pirzola 120 TL, köfte 60 TL, sucuk 60 TL, Adana kebap 89 TL. Çok büyük bir yer değil. Dekor sade. Ayrıca en takdir edilir taraflarından biri garsonların çok ilgili olması.
CİĞER İYİ TEMİZLENMİŞ VE KOKUSUZ...
Öte yandan, etleri ara vermeden getirmeleri bir sorun. Soğuyor. Belki bu, hafta içinde öğlen lokanta boş olduğu için böyle... Aslında çok kişi geliyor ama paket yaptırıp eve götürüyorlar. Bu da lokantanın mahalle sakini tarafından sevildiğini gösteriyor. Haklılar. Tam bir ‘halk etçisi’ burası. Nusr-Et, Meatco, Dükkan gibi mekânların zıddı. Bunun sevabı; fiyatların makul olması. Günahıysa; bazen pişimde hata yapılması. Özellikle kuzu pirzola... Pirzolayı dövdürüp canını çıkarmamak ve orta azdan fazla pişirmemek en önemli iki şart. Aksi takdirde kuruyor ve verilen paraya yazık oluyor. Televizyon çekimiyle standart performans arası gördüğüm tek fark bu.
* * *
Kaburga arasından elde edilen kuzu lokum çok iyi. Pahalı etçiler kadar iyi. Bence sucuk da çok iyi. Bu sıralar mangal yakamadığım için eve almadım ama yazın buradan iki kilo alıp azar azar tüketmeyi düşünüyorum. Tabii yağı ekmeğe akacak ve yanında hafif köpüklü iyi bir Lambrusco olacak! Lambrusco’nun kötüsü beş para etmez ama iyisi sucuk, pastırma, içliköfte ve çiğköfteyle çok iyi gider. Ayrıca çok ucuzdur.
Köfte için ne diyebilirim? Normal buldum. Yağının biraz daha fazla olması lazım. Ama Adana kebabı beğendim.
Ciğer güzel. İyi temizlenmiş ve kokusuz. Fakat böbrek biraz kokuluydu. Üzüldüm çünkü yanımdaki Asyalı güzel, hayatında ilk kez deniyordu. Şimdi ileride iyisine de burun kıvıracağından korkuyorum. Ama burayı ‘fiyata göre iyi bir etçi’ olarak tavsiye etmekten korkmuyorum. Sadece yemeklerin yavaş yavaş gelmesini söyleyin ki soğumasınlar, keyfiniz bozulmasın.
Paylaş