Paylaş
Atina’ya ilk kez gidip bir hafta arayla iki gece kaldık. Bu kadar kısa zamanda koca kent hakkında fikir yürütmek doğru olmaz. Sadece yüzeysel izlenimimi belirtebilirim. Atina, bana Selanik kadar cazip gelmedi. Kiklad Adaları’nın bazılarına ulaşmak için bir gece kalırım ama tatilimi geçirmem. İki balıkçıda akşam yemeği yedik; biri normal, diğeri olağanüstüydü. İkisi de Kallithea denen bölgede ve özellikle bize göre bayağı ucuz. Sanırım Kallithea, Yunanlara hitap ediyor. Uluslararası gurmeler daha çok Michelin yıldızlı lokantalara gidiyor ya da lüks otellerde yiyor. Bu lokantalardan Varoulko’nun iyi ama pahalı olduğunu duydum. Seçtiğimiz iki lokantada ise tek turist bizdik. İşte Atina’da gittiğim bu iki restorana dair izlenimlerim...
ARGOURA
Bulut gibi hafif ama yoğun ve çok boyutlu lezzetler
ek akşam yemeğiyle çok güçlü bir iddiada bulunmak zor. Öyle olsa, buranın bana göre Avrupa’nın en iyi balık lokantalarından biri olduğunu söylerdim. Ama ilk ziyarette beğenmediğim bir lokantayı sonradan beğendiğim olmadı. Tersi ise oldu. Yani ilk gidişte beğenip ikincisinde hayal kırıklığı yaşatan lokantalar var.
Ama Argoura’da böyle olacağını sanmıyorum çünkü buranın şefi ve sahibi Nikos Michail tecrübeli biri ve şube açmaya, kapasite büyütmeye niyeti yok. Yıllarca lüks otellerde çalışmış, kriz çıkınca ayrılıp gönlüne göre bir yer açmış. Balık ve deniz ürünleri günlük; yetiştirme değil ve dondurulmamış.
Nikos teknik açıdan çok üstün ve vizyonu olan bir şef. Haliyle burası da sade, yalın ve taze bir balık lokantasının ötesinde. Derinliği olan bir mutfak bu. Ülkemizde henüz bu düzey yok.
Biz seçimi tamamen Nikos’a ve garson Jason’a bıraktık. Çok lezzetli bir balık çorbasıyla başladı ziyafet. Arkasından balıkçılarıyla ünlü Kalimnos Adası’ndan çiğ ve doğal istiridyeyle denizkestanesi geldi. Sonra da marine edilmiş üç farklı çiğ balık: Melanouri (melanur), karagöz ve kılıç. Her biri farklı kalınlıkta kesilmiş ve değişik şekilde lezzetlendirilmiş. Özellikle bergamotla marine edilen karagöz olağanüstüydü. Bunların yanındaki brokoli ve karnabaharın kalitesi de artık modern dünyada yok!
Sonraki üç porsiyonun ikisi neredeyse gözümden yaş getirdi; üçüncüsü çok iyiydi. Çok iyi olan, ülkemizde dondurulmamışını pek bulamayacağınız taze deniztarağı. Diğer ikisi çok iyinin de ötesindeydi. Birincisi, hafif tütsülenmiş patlıcan püresi, bal, balsamik sirke ve balık stoklu sosla servis edilen füme yılanbalığı. İkincisi İspanya’daki Elkano hariç hiçbir yerde görmediğim tazelikte, anlık sotelenmiş üç farklı deniz ürünü yumurtası: Sübye, çipura ve fenerbalığı. Bulut gibi hafif ama yoğun ve çok boyutlu lezzetler. Son olarak, gene süper bir orfoz buğulama. Yanlarında ev yapımı ve Michelin üç yıldızlı lokantalar düzeyinde ekmekler.
Kapanış için, mutluluğumuzu görünce müessese ikramı olarak gelen balkabaklı ve dolmalık üzümlü pasta. Girit Adası’ndan gelen, karafta sunulan Sauvignon üzümünden şarapları da iyi. Fiyat? Çok ucuz olan şarap dahil, Boğaz lokantalarının yarısı!
ANTONIA FISH RESTAURANT
Sadece iki Ayvalık tostu fiyatına sardalye ve tekir
ripAdvisor’da harika yorumlar almış. Otele sordum, “Biz çok severiz, turist pek gitmez” dediler. Çok iyi şeyler yiyeceğimi düşündüm. Ama lokantanın önünde ‘acaba’ dedim. Çok büyük bir mekân. Hıncahınç dolu. Müşteriler çoğunlukla orta yaş ve üstü Yunanlar. Garson gelmeyince tezgâha gidip sipariş verdim. Tarama, haşlanmış ahtapot ve pavurya, ızgara sardalye.... Buranın spesiyali kızartma. Üç de kızartma söyledik: Karides, kabak ve tekir.
Yarım saat bekledik. Sonra garson, her şeyi aynı anda getirdi; bir daha da görmedik. Fındıkkıran olmadığı için yengecin etini çıkarmak zor oldu ve ek peçete getirtemedik.
Tarama iyiceydi. Ahtapot biraz yavandı. Pavuryayı çok haşlamışlar; beğenmedim. Sardalye ızgara çok iyiydi. Yağlı ve sulu; kekiği, zeytinyağı, tuzu yerinde. Kızartmalar belli bir düzeyi tutturdu ve belki aştı ama sırf bunun için gitmem.
Neden mi popüler? Porsiyonlar devasa. Tabakların üçte birini bitirebildik. Bilsem, sadece sardalye ve tekir ısmarlardım ve iki Ayvalık tostu fiyatına güzelce doyardık.
Paylaş