Paylaş
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın dürüstlüğünden şüphesi olmadığını, olsa olsa saflığının kurbanı olabileceğini belirtirken, Reza Zarrab’ı ise ülkeye katkısı olan, hayır işlerine giren biri olarak değerlendirdi.
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, önceki akşam Pakistan’ın başkenti İslamabad’dan Ankara’ya dönerken uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Erdoğan’ın Pakistan seyahatini özetlemesinin ardından sorular Halkbank’tan iki bakan çocuğunu da kapsayan tutuklamalara uzanan operasyon üzerine yoğunlaştı:
Son bir haftada olup bitenleri “yolsuzluk operasyonu” olarak görüyor musunuz?
Öyle bir şey demek mümkün mü? Hükümete, millete, milli iradeye yönelik bir operasyondur. Eğer yolsuzluktan bahsediliyorsa, bugüne kadar yazılanlardan milletin, devletin malına yönelik bir zarar okudunuz mu? Böyle bir şey varsa bana getirin, gereğini yapayım.
Ortada bir ihale yolsuzluğu var mı? Kim kime ne vermiş? Somut bir şey var mı?
Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde bulunan paranın (4.5 milyon dolar) Halkbank’la ilgisinin olup olmadığını sorup, sürdürdü:
Halkbank Genel Müdürü’nün evinde çıkan paranın bankayla ilişkilendirilmesi vatana ihanettir. Yazılanlardan okuduğum kadarıyla Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi’yle ilgili verilmiş bir söz var. Genel Müdür kendisinin mezun olduğu imam hatip lisesi için çaba içine girmiş. Detayını bilmiyorum.
İmam hatip için toplanan paranın makbuzunun önemli olduğunu vurguladı:
Halkbank Genel Müdürü’nün dürüstlüğünden en ufak bir şüphem yoktur. Olsa olsa saflığının kurbanı olmuştur. Olayı farklı yerlere çekme gayreti var. Süleyman Bey’de o parayla ilgili makbuz var mı? Ortada makbuz varsa kimsenin söyleyecek bir şeyi kalmaz.
Parayı evde saklaması doğru mu?
Eğer mevzuat itibariyle makbuz teslim edilmişse, parayı veren hayır sahibi de bunun çıkışını kayıt altına aldıysa mesele yok. Hayır sahibi de, okul yönetimi de bunu söylüyor. Emniyetteki yetkililerin yapacağı şey, bu olayın bankayla en ufak bir bağlantısı var mı, yok mu onu arayıp bulmak.
Halkbank’ın hisselerinin halka açık olduğunu anımsattı:
Operasyonla birlikte bankanın değeri nereden nereye geldi? Bankanın piyasa değeri 25 milyar doları bulmuştu. Değerin düşmesine yol açanların bunun bedelini ödemeleri lazım. SPK buna bakacak. Bu suçun cezası mahkûmiyetse onu çekecek. Bedeli neyse ödemeleri lazım. Bunlar hâlâ ülkeyi sahipsiz sanıyorlar.
Belki çantayla kitap götürüldü
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’a operasyonun kilit ismi Reza Zarrab’ı sorduk:
Altın ihracatı yapan bir zat. Ülkeye katkısının olduğunu biliyorum. Hayır işlerine girdiğini biliyorum.
Bu noktada AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın adının karıştırıldığı görüntüleri anımsadı:
“AB ofisine çantayla girdi, çantasız çıktı” diyorlar. Teslim edilirken bir görüntü var mı? Sadece “Çantayla girdi, çantasız çıktı” gibi bir yaklaşım olabilir mi? Böyle bir hukuk var mı? Belki o çantayla kitap falan götürülmüştür.
Gülümseyip, bizi uyardı:
Çantayla sakın bir yere girip çıkmayın. Malum, suç aleti oldu. Hele valizle hiç girmeyin.
Zafer Çağlayan’ın oğluna verildiği iddia edilen valize değindi:
Zafer Bey oğluna hediye elbise gönderildiğini söylüyor. Böyle uyduruk şeyler. Kanıtın varsa görüntülü olarak suçüstü yap. O zaman eyvallah. Ama, “çantayla girdi, çantasız çıktı” anlayışını anlamak mümkün değil.
Muammer Güler’in oğluyla ilgili tapelere ekleme yapıldığı iddiası var.
Muammer Bey’le bunları görüşmedim. Teferruatı alacağım.
Kapının önüne koymaya 657 sayılı kanun engel
Devlet içinde çeteleşmeden söz ediyorsunuz. Bu çetenin tümüyle tasfiyesi söz konusu olacak mı?
Mevcut 657 sayılı kanun ile bunu yapamazsınız. Bir anonim şirkette ihbarını, kıdemini verip adamı kapının önüne koyarsın. Ama devlette olmuyor. 657 sayılı kanun engelliyor. O yüzden hep devlete kapağı atmak istiyorlar. Kapağı atan kendini güvende hissediyor. Emekliliğe kadar işi garanti. Anayasal ve yasal değişiklikler gerekiyor. Bu da kolay iş değil.
Emniyette şimdi yerlerini değiştirdiğiniz bürokratları atamış olmaktan dolayı pişmanlığınız var mı?
Bu iş bizim dönemimizde başlamadı ki. 1979-80’lere dayanıyor. Kaldıki A’dan Z’ye herşeyi bilemezsiniz. Bakıyorsunuz iyi niyetle çalışıyor. O yüzden “Beraber yürüdük biz bu yollarda” dedik.
Yine beraber yürür müsünüz?
Allah’ın takdiri, niye olmasın? Biz hiçbir zaman kimseye kapıyı kapatmadık. Daha önce de, “Şimdiye kadar bu iktidardan ne istediler de vermedik” demiştim. Şimdi yine tekrarlamış olayım.
Oğlumun vakıf için imar değişikliği istemesi suç mu?
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, “Operasyonun asıl hedefinde siz mi varsınız?” sorusuna şu yanıtı verdi:
Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz. Buralardan Tayyip Erdoğan’a vurmaya kalkarlarsa avuçlarını yalarlar. Bunu bildikleri için etraftaki arkadaşlara saldırıyorlar.
TÜRGEV üzerinden oğlu Bilal Erdoğan’ın operasyona adının karıştırıldığını vurguladı:
Neymiş, vakıfla ilgili bir imar değişikliği için talepte bulunmuş. Vakıfla ilgili imar değişikliği için belediyeye gitmek suç mu? Belediye Başkanı’na (Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir) söyledikleri şeylere bakın. “Bina yaptı, 25 yıllığına TÜRGEV’e kiraladı” diyorlar. Yapar.
Belediyelerin sosyal işlere yoğunlaşmasının doğal olduğunu kaydetti:
Sosyal iş yapmayan belediye var mı? Belediye yurt yapıp, 25 yıllığına kiralıyor. Buna bir şey diyemezsiniz. Benzer şekilde İSTEK Vakfı’nda, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde (ÇYDD) yapılmış uygulamalar var. Türk Eğitim Vakfı’na (TEV) kadar inip bunlara bakmak lazım.
Söz konusu binaların yurt olduğunun altını çizip, sürdürdü:
Orası bir yurt. Bilal Erdoğan’ın oteli değil. TÜRGEV’den dolaşıp bana gelmek istiyorlar. Oğlum oranın yönetiminde. Mustafa Demir ve Ümraniye Belediye Başkanı onun yönetiminde. Büyük kızım Esra yönetiminde. Yüksek öğrenim öğrenci yurdu orası. Çok övündüğüm bir yurt. Kartal İHL’nin yanında da öyle bir yurt yapıldı. Desteklemeleri lazım. Cumhuriyet Gazetesi mantığı bu tür işlere destek verir mi? Vermez. İnançlı nesillere tahammülleri yok.
Gezi’de sessiz direndiler şimdi ‘bertaraf’ı seçtiler
Yürütülen operasyonun Gezi olaylarının devamı olduğunu söylüyorsunuz....
Gezi’den istediklerini elde edemediler, şimdi buradan geliyorlar. Taşeronlar önemli. (Cemaati kasetederek) Gezi’de sessiz direniş içindelerdi.
Yani, cemaat o dönemde sessiz kaldı değil mi?
Buna sessiz kalmak da taraf olmak gibidir. Hep kullandığım bir söz var, “Bitaraf olan bertaraf olur” diye. Şimdi onlar bertaraf olmayı veya birilerini bertaraf etmeyi seçtiler.
Dosyası var diye gönderdikleri ‘zat’ı İstanbul’a aday yaptılar
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, kabine değişikliği ile ilgili soruyu yanıtlarken konuyu Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına adaylığına getirdi:
“Muhalefet son günlerdeki operasyonla birlikte insafsız tarzda verdi veriştirdi. Ağızlarına gelen herşeyi söylediler. CHP de, MHP de aynı şekilde davrandı. Hiçbir adap, edep sınırı yok. Çünkü aynı tezgahta dokunmuşlar. Yolsuzluk dosyalarını en iyi bilen CHP’nin Genel Müdürüdür, Deniz Baykal’dır. Dosyaları açıp bakın, bulursunuz. Baykal, en ağır şekilde kasete muhatap oldu. Dosyası var diye gönderilen zat (Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü kastediyor) getirilip belediye başkanı adayı yapılıyor. Bakarsınız o klasörler bu seçim sürecinde çıkabilir. Yenileri de olabilir. Adama, ‘Sen Şişli’de ne yaptın?’ diye sorarlar. Eser olarak ortaya ne koydun? Yaptıklarını söyle bakalım.”
Gündeme gelen operasyon, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde oylarınızı olumsuz etkiler mi?
Buna inanmıyorum. Oyumuzu etkilemesini beklemiyorum. En son Karadeniz gezimizi izleyenler görmüştür. Biz bindirilmiş kıtalarla gezmiyoruz. Bu saldırılar safların sıklaşmasına neden olacak. Eserlerimiz ortada. Bu iktidar yolsuzluk ortağı olasa o eserleri nereden yapacaktı?
Gergin ortamın partinize yaradığını söyleyenler var...
Bazen de gerginlik yaptığımızdan şikayet edenler var.
Gülerek ekledi:
Eğer gerginlik bize yarıyorsa buna devam edeyim.
Paylaş