BAŞTA stadyumlar olmak üzere birçok alanda kullanılabilecek "çim halı" üreticisi Nurteks’in patronu İbrahim Nalbant, geçenlerde evinde "Eski Dostlar" buluşması yaptı.
Buluşmada Altınbaş Holding’in Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Ali Altınbaş, Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin ve Mermerler Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Mermer’le aynı masadaydık.
Babaları Mehmet Altınbaş’ın adını taşıyacak üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanlığını yürüten Ali Altınbaş’a hangi aşamaya geldiklerini sordum:
Æ Üniversitemizle ilgili yasa çıktı. 2009-2010 öğretim yılında "ders başı" yapmak istiyoruz.
- Kaç bölüm olacak?
Æ Başlangıçta 6 fakülte, 32 bölüm planlıyoruz. Daha sonra fakülte ve bölüm sayısı artacak.
- Kampus sorununu çözdünüz mü?
ÆKendi kampusumuzu yapacağız. Ancak, 2009-2010 döneminde eğitime başlayabilmek için rahmetli Kemal Ilıcak’ın Cevizlibağ’daki eski Tercüman Gazetesi binasını kiraladık.
Ali Altınbaş’ın sözünü ettiği "T" harfi görünümlü Tercüman Gazetesi binasında 2.5 yılım geçmişti. O bina şimdi 10 yıllığına üniversiteye dönüşecek.
Altınbaş, üniversitede olacak fakülteler arasında "Edebiyat"ı da saydı, Kemal Şahin araya girdi:
Şahin: Edebiyat Fakültesi’nde okumak için kim özel üniversiteyi tercih eder?
Altınbaş: YÖK, bazı bölüm ve fakülteleri zorunlu tutuyor.
Altınbaş, Mehmet AltınbaşÜniversitesi’nde orta vadede öğrenci sayısının 5 bin dolayına yükseleceğini belirtince, Yüksel Mermer hızlı hesapla devreye girdi:
Mermer: 5 bin öğrenci, 20 bin dolardan 100 milyon dolar ciro eder.80 milyon doları size kalır.
Altınbaş: Bizim taahhüdümüz var. 5 yıl boyunca Altınbaş Holding üniversiteye destek verecek.
Araya girdim: Yüksel Bey, sizin hesabınıza bakılırsa üniversiteler çok para kazanıyor.
Mermer: Tabii kazanıyorlar.
Æ Ama örneğin Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Tosun Terzioğlu, Formula 1’in tarihi değişti diye çok üzüldü. Formula 1 sayesinde ağustos aylarında 150 bin Euro’luk gelir elde ediyorlardı. Yarış mayısa alınınca bu fırsat ellerinden kaçtı.
Mermer: Ben Bedretin Dalan’ın Yeditepe Üniversitesi’ni yakından biliyorum. O para kazanıyor.
ÆDalan’la ben de konuşmuştum. Yeditepe Üniversitesi’nin 17 bin öğrencisi, 200 milyon dolar cirosu var. Dalan, "Çarkı döndürecek parayı kazanıyoruz" diyor.
Sabancı’nın, Koç’un, Hüsnü Özyeğin’in olduğu gibi Altınbaş Ailesi’nin de birinci önceliği bu işten para kazanmak değil, adlarına yakışır bir üniversiteyi Türk eğitim sistemine kazandırmak...
Onlar "adımıza yakışan üniversite" yarışına girecek, her yıl sınava giren binlerce öğrenci için bir kapı daha açılmış olacak...
Gürcü-Oset düşmanlığını kaşar peyniriyle gördüm
1991 yılı yazıydı sanırım... Tekfen Holding’in ortaklarından Nihat Gökyiğit’in yeğeni Mehmet Gökyiğit, bölgeye dönük turizm planları çerçevesinde bir grup gazeteciyi Kuzey Osetya’ya davet etmişti.
Önce İstanbul’dan Trabzon’a uçtuk. Sonra karayoluyla Gürcistan’a açılan Sarp Kapısı’na yöneldik. Gürcistan tarafına geçtikten sonra Intourist otobüsüne bindik. Başta Stalin’in doğum yeri Gori olmak üzere, yol boyunca konaklayarak Kafkaslar’ı aşıp, Kuzey Osetya’ya vardık.
Rehberimiz daha yolun başında Oset’lerle Gürcüler arasındaki gerginliğe dikkatimizi çekti. Dönüş yolundayken ilk gerginlik, Osetya-Gürcistan sınırında yaşandı. Öğlen yemeğine oturacaktık ki, aniden iki taraf tartışmaya başladı, neredeyse kavga çıkacaktı. Rehberimiz, "Aralarında, masada ev sahibi konumunda kimin oturacağını tartışıyorlar" diyerek bizi bilgilendirdi.
Sonuçta Oset’ler pes etti, Gürcüler’in ev sahipliğinde öğlen yemeğine oturduk. Tam yemeğe başlamıştık ki, bir Gürcü şair çıkageldi. Masadaki herkesin ensesini yokladı, ardından "Sen Gürcü’sün, sen değilsin" diye saptamasını aktardı. Birlikte gittiğimiz gazeteci arkadaşlara baktım, şairin "Gürcü" dediklerinin kökeninde gerçekten Gürcülük vardı.
Sarp’a dönmeden bir gün önce Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te kaldık. Ertesi sabah kahvaltı salonuna girdiğimizde, tabaklardaki kaşar peynirini görünce şaşırdık. Peynirler tahta parçasından farksızdı.
Rehberimiz devreye girdi, garsonlardan, "Siz Osetya’dan geliyorsunuz. Size bundan başka kaşar peyniri yok" yanıtı aldı...
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin (SSCB) parçalanmasıyla ortaya çıkan küçücük özerk bölgelerin aralarındaki düşmanlığı göstermesi açısından bu olay, o gün beni çok etkilemişti.
"Tahta gibi kaşar" tavrının bir gün kanlı savaşa dönüşebileceği daha o günlerden belliydi...
Fenerbahçe Başkanı’nı öpen, para mı verecek
CUMA günü Kiler Holding’in kurucusu Hikmet Kiler adına yapılan 6 milyon YTL’lik Fen Lisesi-Öğrenci Yurtları ile Limak’ın 28 milyon dolara kurduğu çimento fabrikasının açılışını izlemek üzere Bitlis’teydim.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile yönetimden Mahmut Uslu, ikinci Başkan Nihat Özmedir ve kızı Ebru Özdemir’in Bitlis’e fabrika açma gururunu paylaşmak için yanlarındaydı. Aziz Yıldırım, törenleri izleyen Bitlislilerin ilgi odağı oldu, bol alkış aldı.
Nihat Özdemir’in Bitlis Çimento Fabrikası’nda birara Fenerbahçe taraftarları Aziz Yıldırım’ın çevresini sardı, aralarından biri sarılıp öptü. Yıldırım takıldı:
Æ Öyle bedava öpmek yok. Bundan sonra parasını alırım.
- Sayın Başkanım, biz Fenerbahçe’yi ve sizi seviyoruz.
Æ Tamam sevin ama beni öpenden parasını alırım... Kendim için değil, Fenerbahçe için...