Paylaş
Uçaktan indikten sonra İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Salonu’nda kısa bir tuvalet molası veren Arapoğlu, hemen Finansbank Genel Müdürlüğü’ne gitmek üzere kendisini bekleyen otomobile bindi.
Arabada biraz çevreye göz gezdirdikten sonra okuması gereken dosyaya çantasından çıkardı. Aynı anda okuma gözlüğünü koyduğu cebine el attı. Gözlük cebinde değildi. Atatürk Havalimanı’nda tuvalette elini yıkarken her nasılsa gözlüğü lavabonun kenarına bırakmış, orada unutmuştu.
Hemen Finansbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, NBG’nun uluslararası bankalardan sorumlu Yürütme Kurulu Üyesi Ömer Aras’ı aradı:
- Ömer Bey, ben okuma gözlüğümü Atatürk Havalimanı’nda tuvalette unuttum. Acaba bulmak mümkün olur mu?
Ömer Aras hemen TAV Havalimanları Holding CEO’su Sani Şener’in asistanını arattı:
- Konuğumuz okuma gözlüğünü tuvalette unutmuş. Baktırabilir misiniz?
Kısa süre sonra asistanı Ömer Aras’ın önüne bir gözlük fotoğrafı koydu:
- Efendim TAV’dan, “Aradığınız gözlük bu mu?” diye sorarlar.
TAV görevlileri, sözü edilen tuvalete gitmiş, aradan 2 saat geçmesine karşın unutulduğu yerde duran gözlüğü bulmuştu. Sani Şener’in asistanı, gözlüğün bir fotoğrafını çektirip, bilgisayar ortamında göndererek, işi hızlandırma yolunu seçmişti.
Ömer Aras, Finansbank’ın NBG’ye satılması sonrasında Takis Arapoğlu’yla çok yakın çalıştığı için, gözlüğünü tanımıştı:
- Tamam gözlük bu. Hemen bir araç gönderip aldıralım.
Derken Takis Arapoğlu, Finansbank’in merkezine ulaştı, Ömer Aras’ın ofisine yöneldi. Aras, kendisine gönderilen gözlük fotoğrafını Arapoğlu’na gösterdi:
- Gözlüğünüz bu değil mi?
- Evet... Bulundu mu? Bu fotoğrafı kim çekti?
Aras, TAV’la haberleşme trafiklerini, fotoğrafın kendisine neden gönderildiğini anlatıp ekledi:
- Arkadaşlar gözlüğünüzü almaya gitti. Biraz sonra burada olurlar.
Gözlüğün unuttuğu yerde 2 saat kalmasına rağmen kimsenin almamasına, sonra kendisine ulaştırılması için yaşanan trafik Arapoğlu’nu çok etkiledi:
- Türkiye müthiş ülke...
National Bank of Greece (Yunan Milli Bankası), Finansbank’ı ilk aldığı günlerde, “Adı milli ama hisselerinin yüzde 75’i yurtdışında halka açık. Kamu payı da yüzde 15 dolayında” açıklaması sıklıkla tekrarlandı...
Yunanistan’da her yeni iktidarla NBG’de gerçekleşen yönetim değişikliği geleneği yine bozulmadı... Papandreu, iktidara geçince, Karamanlis döneminde göreve atanan Tekirdağ kökenli Arapoğlu, NBG’yi bıraktı...
İstanbul’daki gözlük macerası da ona NBG-Finansbank’tan gülümseten anı olarak kaldı...
Pet şişeyi 17 barla şişiriyor enerjiyi yüzde 40 az harcıyor
COCA-Cola İçecek CEO’su Michael O’Neill, geçen pazartesi günü New York’ta açılış konuşmasını The Coca-Cola Company CEO’su
Muhtar Kent’in yaptığı bir konferansa katıldı.
O’Neill, başta Türkiye olmak üzere, bölgemizdeki 10 ülkede 21 fabrikada 11 bin çalışanla üretim yapan Coca-Cola İçecek’i anlatırken, önce pazarın büyüme potansiyeline dikkat çekti:
- Türkiye’de tüketicilerin yüzde 65’inin yaşı 29’un altında. İç Anadolu, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kişi başına yıllık tüketim 85 bardak. İstanbul ve Trakya’da bu rakam 200 bardağa çıkıyor.
Sonra su ve enerji konusundaki performans konusuna odaklandı:
- CCİ, yılda 1.1 milyarın üzerinde pet şişe üretiyor. Bu konuda dünya ölçeğinde bir yeniliğe imza attık. Pet şişirme basıncını 38 bardan 17 bara düşürdük. Böylece şişe başına harcadığımız enerjide yüzde 40 iyileşme sağladık.
Michael O’Neill, bir de Türk profesyonel yöneticilerin, sistemdeki etkisini örnek verdi:
- Komşu ülkelere sadece içecek değil, yönetici de ihraç ediyoruz. CCİ’nin faaliyet gösterdiği 10 ülkeden 7’si, Türk genel müdürler tarafından yönetiliyor.
CCİ’nin şişe başına enerjiyi yüzde 40 düşürmesi, Coca-Cola’nın dünyadaki diğer şişeleyecileri için de örnek oldu...
Cihan’ı öldürmek ‘şehir tarzı’ hesaplaşma mı
CUMARTESİ sabahı gazetelerdeki küçük haberlerden birini görünce şok oldum:
- Kurşunlanan gazeteci öldü.
Söz konusu gazeteci, Bandırma’da bir gazetenin yayın yönetmenliğini yapan Cihan Hayırsevener’di.
Cihan’ı 1981’de Dünya Gazetesi’nde çalışırken tanıdım. Sonra çalışma mekanlarımız ayrıldı. Ben Tercüman, Hürriyet, Milliyet derken epey dolaştım. O da
Uluslarakası Nakliyeciler Derneği’nin (UND) dergisinde bir dönem çalıştı.
Sonraları pek görüşemez olduk. Bu yılın ilk yarısında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Konrad Adenauer Vakfı’yla ortaklaşa düzenlediği “Yerel Basın Semineri”nin İzmir ayağında karşılaştık.
Birlikte eski günleri konuşurken, ortak dostumuz sevgili Namık Ahıska’nın kulağını çınlattık.
Cihan, gazetesinde ne yazdı, ne yayınladı bilmiyorum... Onun bacağına kurşun sıkıp, ölümüne yol açanlar kimdir, aralarında ne çekişme vardır, onu da bilmiyorum...
Eğer aralarında bir sorun varsa, hesap sormanın yolu kurşun sıkıp, öldürmek midir?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her türlü siyasi riski göze alıp “dağdakiler”le “açılım” arıyor...
Ama şehirdekiler, hesaplaşmada “dağdakiler”den geri kalmıyor...
Paylaş