Paylaş
- British Council ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın da desteğini alıp YESİDEF (Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu) olarak önemli eğitim projelerine yöneldik. Bunları dinlemeniz lazım.
Bunun üzerine Engin Güner, YESİDEF Yönetim Kurulu Üyesi Rouzben Gergeri, British Council Eğitim Proje Müdürü Emine Çarkçıoğlu, Bilim ve Eğitim Projeleri Koordinatörü Esra Saruhan ve Milli Eğitim Bakanlığı Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü Projeler Şube Müdürü Şema Şentürk’le buluştuk.
Engin Güner, önce bulundukları sektörden bazı verileri aktardı:
- Toplu yemek sektörü günde 6 milyon öğün yemek hizmeti veriyor. 135 bin kişi çalıştırıyor. Cirosu da 5 milyar doları buluyor.
Sonra YESİDEF’in sektördeki konumuna dikkat çekti:
- 175’i İYSAD üyesi olmak üzere 350 toplu yemek şirketi YESİDEF’in çatısı altında bulunuyor.
Ardından yıllık yeni eleman ihtiyacını ortaya koydu:
- Yılda 8 bin yeni istihdam doğuyor. Ancak, işe alacağımız elemanların eğitimli olması gerekiyor.
Buna örnek olarak da en basit nokta sanılan bölümü gösterdi:
- Mutfağın en önemli kısmı bulaşıkhanedir. Orada yapılan iş, bizim açımızdan çok önemlidir. Bulaşıklar 60-85 derecede yıkanır. Özel kimyasallar kullanılır. Yani, vasıfsız bir elemanı bulaşıkhaneye sokamayız.
Rouzben Gergeri araya girdi:
- Dünyada yılda 1 milyon kişi gıda zehirlenmesinden hayatını kaybetiyor. Yani, toplu yemekte hijyen konusu büyük önem taşıyor.
Sema Şentürk de bu noktada eğitimin önemine vurgu yaptı:
- Biz YESİDEF ve British Council’le “İşimiz Kepçe, Gücümüz Kalem” programına başlamadan önce tavuk, kırmızı et ve balığın ayrı tezgahlarda kesilmesi gerektiğini bilmezdik.
Merakla sordum:
- Balığın kokusu diğerlerine yansır, onu anladım. Peki tavukla kırmızı etin yan yana durmasının ne sakıncası var?
Rouzben Gergeri yanıtladı:
- Taşıdıkları bakteriler varsa yayılmasını önlemek için ayrı tezgahlarda işlemden geçirilir.
- British Counsil’in Türkiye’de yemek sektöründe çalışacak olanların eğitimine katkıda bulunma isteği nereden geliyor?
Emine Çarkçıoğlu anlatmaya başladı:
- British Council,
1940’tan beri Türkiye’de faaliyette. Ankara ve İstanbul’da ofisleri var. Özel ve kamu kurumları ile ortaklaşa bilim, sanat, eğitim ve toplum alanlarında yerel, bölgesel ve küresel projeler yürütür.
- Yemek sektörüne girecek olanları eğitmek de bunlar arasına mı giriyor?
- 2007 yılında mesleki eğitimi geliştirme projelerimiz devreye girdi. 46 ülkeyi kapsayan ve Türkiye’den yönetilen bu projeye British Council 15 milyon pound ayırdı. Proje 2013 yılına kadar sürecek.
- YESİDEF’le nasıl buluştunuz?
- Tesadüfen karşılaştık ama 4 yıldır “İşimiz Kepçe, Gücümüz Kalem” projesinde beraberiz. 3 yıl daha sürecek.
135 bin kişi, günde 6 milyon öğün yemek hazırlıyor... Gıda zehirlenmesi gibi olasılıklar, mutfağa girenlerin eğitiminin önemini ortaya koyuyor...
Bu nedenle, “İşimiz Kepçe, Gücümüz Eğitim”i önemsemek gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Gül önerdi, Japonya’nın Kayseri’deki ‘Fahri Konsolosu’ oldu
CUMA akşamı Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak, Yönetim Kurulu Üyeleri Bekir Boydak ve Murat Bozdağ’la Rusya ve Ukrayna’da aldıkları fabrikaları konuşmak üzere buluştuk.
Başlangıçta sohbetin ana konusunu Japonya’nın yaşadığı 8.9’luk deprem ve tsunami felaketi oldu. Konu Japonya’dan açılınca Memduh Boydak, 4-5 ay önce üstlendiği görevi aktardı:
- Japonya’nın Kayseri Fahri Konsolosu’yum.
- Japonya’da mağazanız var mı?
- Hayır yok...
- Sizin sektörden Çilek Mobilya’nın mağazaları var.
- Evet, onlar güzel iş yapıyor.
- Peki Japonya Fahri Konsoloslugu işi nasıl gelişti?
- Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’le çıktığımız bir Japonya seyahatinde Ayhan Bermek, bizim bölgede bir fahri konsolosluk oluşmasının yararına değindi. Sayın Cumhurbaşkanımız da beni önerdi. Böylece Fahri Konsolos oldum.
Memduh Boydak, Japonlar’ın özellikle Kapadokya’ya ilgisini anımsattı:
- Japonlar Kapadokya seyahatlerinde Kayseri’yi de kullanırlar. O yüzden bizim bölgeye çok Japon gelir...
Boydak’la konuşurken, cuma sabahı Ayhan Bermek’in anlattıklarını anımsadım:
- 1999 Marmara Depremi sonrasında Japonya’da birçok kentte “depremzedeye yardım” kumbaralarını bizzat gördüm. Şimdi yardım sırası bizde...
Berlin’deki Adnan, Türk şarabına kapısını açtı fiyatını yüksek buldu
TAV Havalimanları Holding CEO’su Sani Şener, ekibinden Ersagun Yücel, Serkan Kaptan ve Bengi Vargül’le Berlin’e gittiğimizde yolumuz Adnan Oral’ın yeni restoranı “Bey”e de düştü.
Kendi adını taşıyan restoranı başarıyla tutturan, birçok İtalyan restorana taş çıkaran Adnan Oral’ı işinin başında, masalara servis yaparken görünce sordum:
- Mey İçki CEO’su Galip Yorgancıoğlu’yla Türkiye-Almanya milli maçı için geldiğimizde Kayra serisinden bazı şarapları restoranın kavına almayı görüşmüştünüz.
- O iş tamamdır... Cuma akşamı (11 Mart 2011) Galip Bey’ler tanıtım için buraya geliyor. Güzel bir tanıtım yapacağız.
Hemen Galip Yorgancıoğlu’nu aradım:
- Adnan’ın mekanı bizim açımızdan önemliydi. Çok iyi oldu.
Sonra Adnan Oral’la döndüm:
- Artık yabancı müşterilerinize Türk şarabı da sunarsınız.
Yüzünü buruşturdu:
- Yapmaya çalışacağız ama fiyatları yüksek...
- Size biraz indirimli göndermeleri gerek...
- Öyle ama bize geliş fiyatı 30 Euro dolayında.
- Üstüne yüzde 100 fark koysanız, 60 Euro’ya denk gelir...
- Benim fark koymam önemli değil. Türk şarabı için üstüne kâr koymadan da kapıyı açık tutarız. Ancak, başta İtalyanlar olmak üzere birçok ülkenin iyi şarabı daha uygun fiyatla gelebiliyor.
Masadan vergilerin yüksekliğine dikkat çekenler oldu:
- Türkiye’de şarap üzerindeki vergiler çok yüksek...
Bir noktanın altını çizdim:
- İhraç edilen şarabın yüksek vergiyle ilgisi yok... Ama belki başka ülkeler gibi ihracatta destek verecek formüller bulunsa iyi olur.
Adnan Oral, Türk şaraplarının dünyadaki imajını anımsattı:
- Şu anda Türk şarapları “no name” gibi. Kimse bilmez yani...
Kayra’dan Doluca’ya, Kavaklıdere’den Pamukkale’ye, Sevilen’den Vinkara, Büyülübağ’a, İdol’e kadar tüm üretici şirketler ve “Wines of Turkey” platformu bastıracak, Türk şarabı “no name”in ötesine geçecek...
Paylaş