TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) bağlı odaların ortaklığıyla kurulan Gümrük ve Turizm İşletmeleri A.Ş.’nin 130 milyon liraya modernize ettiği Kapıkule Sınır Kapısı’nın açılış töreni sonrası gümrüksüz mağazaların olduğu binanın kapısındayız...
Açılışı Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’yla birlikte gerçekleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu bölümü rahat gezsin diye kapılar kapalı...
TOBB’un açılış treni için Ankara’dan Çorlu’ya iki uçakla taşıdığı oda başkanları, "açılış şerefine" pasaportsuz işlem yapacak gümrüksüz mağazalardan alışveriş için sabırsızlanıyor. Bu sırada bir oda başkanı laf attı:
Bakın, biz TOBB’un "Kriz varsa, çare de var" kampanyası çerçevesinde burada piyasayı canlandıracak alışveriş yapmak istiyoruz.Gördüğünüz gibi Başbakan engel oluyor.
Araya Gebze Ticaret Odası Başkanı Nail Çiler girdi:
Meclis üyelerimizden biri, kampanyayı evinde anlatmış, anneannesine de, ’pazara çık’ tavsiyesinde bulunmuş...
- Demek ki Gebze Ticaret Odası meclis üyeleri kampanyayı benimsemiş.
Öyle ama sözünü ettiğim meclis üyesi beni arayıp yakındı.
- Neden?
Anneannesi çağrıya uyup ertesi gün pazara çıkmış.Pazarda çantasını çaldırmış.Çantada telefon da varmış.Şimdi benden telefon istiyorlar.
- Aldınız mı?
Almadım ama her görüştüğümüzde laf çakıp duruyor.
Nail Çiler’in anlattığı olayı TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na anlattım.Kulak misafiri olan Yalçın Bayer önerisini ortaya attı:
TOBB hemen bir cep telefonu alsın, törenle kadına versin...
TOBB, bugün kampanyanın dördüncü adımını önde gelen işadamlarıyla birlikte Şişecam’ın İstanbul Davutpaşa’daki tesislerinde açıklıyor...
Çalınan çanta ve cep telefonu masrafını karşılamak, TOBB’un önderlik yaptığı "Kriz varsa, çare de var" kampanyasına girer mi?
Bursa Çekirge’deki çocukluk arkadaşlarını Uludağ’ın kobalt şişesi buluşturdu
ERBAK-ULUDAĞ Meşrubat ve Gıda Sanayi A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Ömer Kızıl, maden suyunun gazını azaltıp, Dice Kayek tasarımıyla kobalt rengi (kobalt mavisi) şişeye koymalarını heyecanla anlatırken, yanındaki Ayşe Ege’ye takıldım:
- Dünyaca ünlü tasarımcı kardeşin Ece Ege’yle birlikte Dice Kayek giyim markasını Fransa’da yarattınız. Moda tasarımında ünlüsünüz. Adınızı neden bir maden suyu şişesinin üzerine koydunuz?
Ömer Kızıl ve ailesiyle Bursa Çekirge’de aynı apartmanda oturduk.Çocukluğumuz birlikte geçti.Ömer, 2 yıl önce bize böyle bir taleple geldiğinde o yılları anımsadık ve tereddütsüz kabul ettik.
- Yani, Uludağ Premium Maden Suyu şişesinin tasarımı 2 yıl mı sürdü?
Evet... 2 yıl üzerinde çalıştık.Ece önce altın rengi istedi.Şişecam, altın rengi şişeyi yapamayacağını bildirdi.Bunun üzerine kobalta (kobalt mavisi) döndük.Bu rengi tutturmak da kolay olmadı.
Ömer Kızıl araya girdi:
Aslında şu andaki miktarımızı dikkate alırsak, Şişecam kobalt mavisi şişeyi de üretmezdi.Erbak-Uludağ yıllardır Şişecam’ın müşterisi.Bizim bu işe inandığımızı gördüler.Bu yüzden kobalt şişeyi ürettiler.
Ertesi gün Şişecam’ın Cam Ambalaj Grubu Başkanı Teoman Yenigün’le konuştum:
- Altın rengi şişeyi neden yapamadınız?
Yapamadık diye bir şey yok.Yapabiliyoruz.Ancak, ortaya çıkan maliyet fazla. Hiçbir şekilde fizbl olmaz.
- Kobalt mavisi şişede durum nasıl?
Şimdilik rengi fırın aşamasında değil, bantta veriyoruz. Üretim adetleri yükseldiğinde fırında renk vermeye başlarsak maliyet düşer...
Çocukluk arkadaşları Ece-Ayşe Ege ve Ömer Kızıl biraraya geldi, Şişecam’la el ele verip, Uludağ-Erbak’a "dünya markası olacağım" dedirten bir ürün ortaya koydu...
40 ülkeye 15 milyon dolarlık ihracat yapan Uludağ-Erbak, iddiasını daha da yukarı taşıdı...
Lipsky ile havada VIP’te otelde görüşmek IMF peşinden koşmak sayılır mı
TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) Bodrum’daki Yüksek İstişare Konseyi’nin konukları Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkan Yardımcısı Lipsky arasındaki 7 saatlik görüşme trafiği dünkü sayfalarımızda yer aldı.
Ankara ekonomi muhabirimiz Merve Erdil’in haberine göre, Ali Babacan’la John Lipsky, fırsatı değerlendirip, kahvaltıda, otelin kral dairesinde, Bodrum-İstanbul uçuşunda ve Atatürk Havalimanı VIP Salonu’nda toplam 7 saat görüşmüştü.
Bu görüşmelerin önemli bölümüne Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakçı ile IMF Türkiye Masası Şefi Hüseyin Samiei de eşlik etmişti.
Merve’nin hiç yorumsuz, dümdüz, sadece görüşme trafiğini aktaran haberini, "Türkiye, IMF’nin peşinden koşturmaya başladı" şeklinde algılayanlar olmuş.
Türkiye, IMF’yle yeni stand-by imzalayıp, imzalamamayı tartışsa da, önceki programdan dolayı, "program sonrası izleme" ilişkimiz sürüyor.
Hazır Lipsky TÜSİAD toplantısına gelmişken, IMF Türkiye Masası Şefi de buralardayken, 7 saatlik görüşme yapılmasının kime ne zararı var?
Bu görüşme, "Türkiye, IMF’nin peşinden koşmaya başladı" havası verir mi?