Spora 22 milyon dolar harcıyoruz, 80 ilde takım destekliyoruz

ÜLKER’in son dakikalara kadar önde götürüp, son anda Maccabi Tel Aviv’e yenildiği basket maçından bir gün sonra Haifa’dayız...

Ülker İstişare Konseyi Üyesi Metin Yurdagül’le Kudüs-Nazaret-Yafa-Haifa turu sırasında öğlen yemeği için Haifa’da girdiğimiz restoranın garsonları, "Ekran başında hep Ülker’i destekledik. Yenilmenize üzüldük. Biz zaten Maccabi’yi sevmeyiz. Keşke yenseydiniz" yorumlarıyla karşılıyor.

Metin Yurdagül, maç sonrasındaki şaka yollu değerlendirmesini tekrarlıyor: "Bu artık sanki bir Ülker klasiği oldu. Maçı önde götürüp, son periyotta ve son dakikalarda yeniliyoruz."

Metin Yurdagül
’le sohbeti Ülker’in spora katkılarına ve grubun faaliyetlerine uzatıyoruz. Ülker, basket takımına yılda 10 milyon dolar harcıyor.

Ülker’in spora katkısı kendi takımına ayırdığı bütçeyle sınırlı kalmıyor. Ülker Grubu’nun dondurmadan kahveye, kolaya kadar uzanan ürünleri adına çeşitli basket ve futbol takımlarıyla yaptığı sponsorluk anlaşmasının mali portresi 12 milyon doları buluyor.

Ülker, spora desteği büyük takımlar ve büyük kentlerle sınırlamıyor. Yurdagül, Türkiye’nin 80 ilinde üçüncü ligden birinci lige kadar değişik takımlara sponsorluk yaptıklarını belirtiyor.

Yurdagül’le sohbette sıra değişik takımların formalarında gördüğümüz Cola Turka’dan Cafe Crown’a kadar değişik ürünlere geliyor: "Yaptırdığımız araştırmaya göre, Cola Turka Türkiye’deki hanelerin yüzde 64’üne en az bir kez girdi. Daha sonra pazar payımız yüzde 20’ye oturdu. Sanıyorum dünyada Coca-Cola ile Pepsi-Cola arasına girebilen bizim gibi yerel bir marka yok."

Yurdagül
’e göre, Cola Turka’nın girmesiyle pazar büyüdüğü için Coca-Cola ile Pepsi-Cola da durumdan memnun görünüyor. Çünkü, büyüyen pazar kolalı içecek pazarının iki devine de yarıyor: "Belki Cola Turka çıkana kadar hiç kolalı içecek denememiş tüketiciler vardı. Onların bir bölümü bizim ürünü deneyip, daha sonra Coca-Cola veya Pepsi’de karar kılmış da olabilirler."

Ülker Grubu, Cafe Crown’la girdiği kahve pazarından da memnun görünüyor. Yurdagül, kısa sürede pazarda önemli bir noktaya geldiklerine dikkat çekiyor. Grup bir yandan kahve üretimi yaparken, diğer taraftan da Cafe Crown ve Kahve Dünyası adıyla iki ayrı "cafe zinciri"ni yaygınlaştırıyor.

Yurdagül, laf arasında Ülker İcra Kurulu’nun Cafe Crown piyasaya çıkmadan önce tam 1.5 yıl boyunca kahve içtiğini vurguluyor: "Grubumuzun piyasaya çıkardığı ürünleri, her tesisin kendi içindeki laboratuvarları ve tadımcılarının yanısıra Ülker İcra Kurulu da test eder. Nitekim Cafe Crown’ın piyasaya çıktığı sıradaki tadında, kokusunda icra kurulu üyelerimizin de onayı var."

Ülker, 1500’ü bulan değişik markasıyla 2005’te 6.6 milyar dolar ciroya ulaşıyor. Grup, bu büyüklükten spora da önemli pay ayırıyor. Ülker, başta kendi takımı olmak üzere spora yılda 22 milyon dolar harcıyor, 80 ilin takımı destek görüyor.

Ülker’in spora verdiği desteğin 80 ile yayılması dikkatimi çekiyor...

Birçok şirket artık A Milli Futbol Takımı’na, basketbol takımına sponsor olmak için yarışıyor. Yetmiyor, Turkcell, Süper Lig’e, Fortis Bank, Türkiye Kupası’na adını yazdırıyor...

Bu katkıları Ülker gibi Anadolu’ya yaymak daha da yararlı olacak gibi görünüyor. Ne dersiniz?..

86’lık Sabri Ülker her gün işe gidiyor

ÜLKER İstişare Konseyi Üyesi Metin Yurdagül’e, kurucuları Sabri Ülker’in sağlık durumunu sordum: "Kendisi 86 yaşında. Bir takım sağlık sorunları var. Ancak, hergün işe gelmeye özen gösteriyor."

Ülker Grubu’nda aslında artık işin başında Sabri Ülker’in oğlu Murat Ülker bulunuyor. Yönetim katında geçen yıl yapılan değişiklik sonrasında ailenin damadı Orhan Özokur’un "biraz geriye çekilmiş gibi göründüğü" yorumları nasıl değerlendiriliyor? Ailede bir anlaşmazlık durumu mu var?

Metin Yurdagül yanıtlıyor: "Orhan Bey, oğulları Ali ve Ahmet Ülker’le birlikte grubumuzun bazı şirketlerine daha çok odaklandı. Ailede herhangi bir sorun yok. Kendilerine ait bir sitede aile hep birarada ikamet ediyor. Çiftlik evleri de yine birarada."

Mühendislerden 100 dolar isyanı

GEÇEN cuma Taha Group’un patronları Vahap Küçük ve İsmail Kısacık’ın İskenderiye’de fabrika kurma hazırlıklarını yazdım. Başlığı Kısacık’ın "100 dolara mühendis var, İskenderiye’ye gidiyoruz" sözünden çıkardım.

Kısacık, Türkiye’de başta işçilikteki SSK ve vergi yükü ile enerji olmak üzere rekabet şansını kaybetmeye başladıklarından yakınıyor, YTL’nin güçlü seyrinin durumu iyice zorlaştırdığını vurguluyordu. Çözümü işçilik, enerji başta olmak üzere bir çok konuda avantajlı gördükleri Mısır’a gitmekte bulmuşlardı. Kısacık, "Mısır’da mühendisin bile aylığı 100 dolar" örneğini vermişti.

Bu söz değerli mühendislerimizi kızdırmış. Kimi İsmail Kısacık’a yükleniyor, kimi bana giydiriyor. Hepsi yazıyı, "Türkiye’de de mühendisler ayda 100 dolara çalışmalı" gibi algılamış.

Oysa "Mısır’da 100 dolara mühendis var" örneğiyle, Türkiye’nin tekstil ve konfeksiyon sektörüyle ilgili uzun vadeli kararını artık vermesi gerektiğini ortaya koymaya çalıştım...

İsterseniz konuyu bir de bu yönüyle düşünün, olmaz mı?
Yazarın Tüm Yazıları