‘Patronlar, tarlaya ağıla buyurun AB’ye daha güçlü girelim’

Merkezde ilginç bir buluşma var. Buluşmayı talep eden Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü... Toplantı gece saat 23.00’e kadar sürüyor.

Katılanlar arasında başta Süt ve Et Üreticileri Birliği (SETBİR) Başkanı ve Bahçıvan Gıda’nın patronu Erdal Bahçıvan olmak üzere şu isimler yer alıyor:

Sabancı Holding Gıda ve Perakende Grubu Başkanı Haluk Dinçer, Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Kalpaklıoğlu, Ülker Grubu’ndan Murat Ülker, Evyap Grubu’nun patronu Fikret Evyap, Doğan Holding Sanayi Grubu Başkanı Ahmet Çağlar, Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeynep Bodur Okyay, Kale Grubu Şirketleri Teknik ve Kimya Grup Başkanı Osman Okyay, Sütaş Genel Müdürü Muharrem Yılmaz, Koç-Ata Çiftliği’nin ortağı Ethem Sancak, TOBB yönetiminden Zafer Çağlayan ile Faik Yavuz, Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi ve Necati Kurmel.

Güçlü, öncelikle TİGEM bünyesindeki 20’den fazla çiftliğin tanıtımını yapıyor, buralara özel sektörün ilgisini bekledikleri mesajını veriyor.

Peki, bunu neden yapıyor?

Bunun ardında zorlu Avrupa Birliği (AB) müzakere sürecine hazırlık yatıyor. Çünkü, Tarım Bakanı’nın önünde gelecek 10 yılda Türkiye’nin tarım nüfusunu 25 milyondan 15 milyona indirme planı duruyor.

Planın en önemli ayağını Türkiye’de büyük tarım işletmeleri yaratmak oluşturuyor. Çünkü, çoğunlukla miras yoluyla bölünmüş tarımsal varlıklar, sahiplerini iyi kötü geçindirse de anlamlı üretim sonuçları getirmiyor.

Nitekim Güçlü, zaman zaman şu vurguyu yapıyor: ‘AB ülkelerinde nüfusun ortalama yüzde 4-5’i tarımla uğraşıyor. Bizde tarımla uğraşanlar nüfusun yüzde 35’ini oluşturuyor. Artık tarımda işletme ölçeklerini büyütmek, tarımla uğraşan nüfusu da 10 yılda 25 milyondan 15 milyona indirmek gerekiyor.’

Güçlü, büyük tarım işletmeleri yaratmanın yolunun da Türkiye’deki büyük grupların ‘tarlaya, ağıla’ girmelerini sağlamaktan geçtiğini düşünüyor.

Bu çerçevede Polonya örneğini verip, tarıma yabancı sermaye akışının gereğini dile getiriyor. Bu aşamada Polonya’nın AB üyeliği sürecinde baş müzakerecisi olan eski Tarım Bakan Yardımcısı Jerzy Plewa, Güçlü’ye ‘danışman’ seçiliyor.

Plan kağıt üzerinde iyi gibi dursa da ‘Tarımdan zar zor karnını doyuran 10 milyon nüfus nasıl uzaklaştırılacak, durumlarını daha geri götürmeyecek formül nasıl bulunacak?’ sorusuna inandırıcı yanıtlar bulmak gerekiyor.

Tarıma büyük sermayeyi, teknolojiyi çekerken, tarıma dayalı sanayiyi geliştirirken son günlerin en önemli tartışma konusu karşımızda duruyor

Teknoloji geliştikçe, tarladaki sebze meyveye, etini, yumurtasını yediğimiz, sütünü içtiğimiz hayvanların midesine, onlardan üretilen gıdaların içine daha fazla kimyasal madde ve ilaç giriyor.

Acaba bunların ne kadarı sağlığımızı ciddi anlamda tehdit ediyor?

Tarafsız analizlerle bunun yanıtını verebilecek kimse yok mu?

Yapı Kredi’de ‘hülle satış’ olur mu

YAPI ve Kredi Bankası’nın satış sürecinin rahat işleyebilmesi için Çukurova Grubu’nun patronu Mehmet Emin Karamehmet ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) arasında sağlıklı koordinasyon olması gerekiyor.

Çukurova Grubu, ‘Satışa J.P. Morgan danışmanlık yapsın’ önerisi götürdü. TMSF de bunu kabul edip, geçen hafta resmen açıkladı.

Resmi açıklamalara karşın, piyasada Yapı Kredi Bankası’nın satış süreci konusunda başka kurumların da devrede olduğu söylentileri çıktı.

Bu söylentiler, ‘Yapı Kredi’de hülle satış olabilir’ kuşkusu uyandırdı.

Daha önce Çukurova Grubu’nun para kaynağı için ‘Gelecek paraya bakarım, sorgulamak bana düşmez’ tavrında olan TMSF, artık Uzanlar’ın mallarını satarken bile, ‘Arkada kara para var mı?’ diye sorgulayacağını duyurdu.

Aynı titizlik Yapı Kredi’nin Karamehmet’e ait hisselerinin satışında da gösterilecek mi? TMSF ve BDDK, bu hisselere gelecek parayı soruşturacak mı?

‘Uzanlar’ın yatını paravan kuruluşa satmam’ diyen TMSF, Yapı Kredi’de ‘hülle satış’a karşı nasıl bir strateji izleyecek?