Paylaş
Akçadağ Ziraat Odası Başkanı Alibey Varlık, masaya otururken gözü meyve suyuna takıldı:
- Kayısı Suyu-Malatya...
Hemen itiraz etti:
- 2014 yazında taze yiyecek kayısı bile bulamadık. Bu kutudaki meyve suyunun Malatya Kayısısı’ndan olduğuna kimse beni inandıramaz.
Çilingir yanıtladı:
- Bu kutudaki Malatya Kayısısı’nın suyu. Geçen sezondan kalma ürün. Malatya’da kayısının dondan büyük darbe yediğini biliyoruz. Biz de 2014 ürününden hiç alamadık. Bu nedenle “Malatya”yı yeni üründe kullanmayacağız.
Osman Dilber, 2013’te Tropicana’yı Türkiye pazarına sokmadan önce araştırma yaptıklarını belirtti:
- Türkiye’de kişi başına taze meyve tüketimi yılda 91 kilo. Bu rakam Çin’de 62, ABD’de 56, Rusya’da 44, İngiltere’de 43 kilo. Buna karşılık ambalajlı meyve suyu tüketiminde ise kişi başına 12 litre ile sonlardayız. Bu rakam ABD’de 48, İngiltere’de 33, Rusya’da 20 ve Çin’de 14 litre düzeyinde.
Tüketicilerin meyve suyunun içindeki ürünün kalitesinden şüphe ettiklerini vurguladı:
- Ayrıca, bazı meyvelerin de özdeşleştiği yöreye ait olması önemseniyor. Bunun üzerine yöresel meyveler konseptini düşündük. Dünyanın çeşitli yerlerinden antropolog, gurme ve sosyologlarla birlikte konseptimizi belirledik.
Asıl yöresinin meyvesinin kullanıldığı ürünlerden örnekler sıraladı:
- Bursa Şeftali, Afyon Vişne, Malatya Kayısı, Amasya Elma, Antalya Nar, Geyve Ayva.
Bu ibareleri Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan izin alarak kullandıklarını kaydetti:
- Tüketiciler ve rakiplerin başvuruları üzerine ayrıca inceleme de yapıldı. İçeriklerin ambalajda yer alan yörelere uyduğuna dönük belgemiz var.
Çilingir araya girdi:
- Eğer yöre meyvesini alamadıysak, o zaman ibareyi ambalajdan çıkarıyoruz. Örneğin, bir süre şeftalide “Bursa”yı kullanmadık. Şimdi aynı şey kayısı için geçerli.
Ardından “Bahçe Okulları Projesi”ne değindi:
- Yerel meyvelerin korunmasını ve daha kaliteli üretilmesini sağlamak amacıyla ilk “Tropicana Bahçe Okulları Projesi”ni Bursa Mustafakemalpaşa’da başlattık. Bir yandan çiftçiye fidan dağıtırken, diğer taraftan eğitim de verdik. Bursa’da 3 yılda 50 binden fazla fidan dağıtacağız.
Projenin ikinci ayağının Akçadağ’da devreye girdiğini kaydetti:
- Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Boyu Eğitim Merkezi, Fırat Kalkınma Ajansı, İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarım İl Müdürlüğü ve Akçadağ Ziraat Odası’yla proje için işbirliği yaptık. İlk aşamada 200’e yakın çiftçi eğitim gördü. Eğitim alan çiftçilere 6 bin adet kayısı fidanı dağıtılacak.
PepsiCo, Tropicana’yla piyasaya girdikten sonra Türkiye’de yılda 15 bin ton meyve alımına başladı... Meyve suyu üretimini Dimes’e emanet etti...
“Bahçe Okulları” ile çiftçiye elini ayrıca uzattı. Ulaşılan çiftçi sayısı arttıkça, kazanan Türkiye olacak...
‘4 Harem’i çekeceğim
MEKKE’deki Simit Sarayı’nda markanın kurucusu Haluk Okutur, işadamları Zeki Kıvanç, İsmail Gülle, Ömer Çokyaşar, Coşkun Ergun, Refik Aydoğan ve avukat Ahmet Yum’un aralarında bulunduğu ekip sohbet ederken tiyatro sanatçısı İlyas İlbey, ilahiyat doktoru Erkan Aydın’a hayalindeki projeyi anımsattı:
- Hocam, sen kitap çalışmanı tamamlarsan, ben oradan hareketle “4 Harem” (Mescid-i Haram-Kabe, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa, El Halil Haremüşşerif) filmini yapmak istiyorum. Bugüne kadar dinimizle ilgili yapılmış en iyi filmlerden biri “Çağrı” oldu. Onda da çoğunlukla savaş bölümleri var. “4 Harem”, dinimizin önemli yönlerini ortaya koyar.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez, Kanal 7’de Fransa’da Charlie Hebdo’da 12 kişinin katledilmesini değerlendirirken, “Terör, bizim ilahi kaynağımızı da kirletiyor” cümlesini kullanınca, İlbey’in projesini anımsadım.
Doğru, iyi yapılmış filmler, El Kaide’den IŞİD’e uzanan terör örgütlerinin yarattığı “İslamofobi”yi biraz olsun yumuşatamaz mı?
Paylaş