Paylaş
- Belgelendirme, gözetim, muayene, test gibi hizmetleri içeren uygunluk değerlendirme pazarı 200 milyar doları buluyor.
TSE’nin sunduğu hizmetlerden sağlanan ciroya değindi:
- 2012’de gelirlerimiz 110 milyon Euro’ya ulaştı.
Türkiye’de uygunluk değerlendirme hizmetlerinin bu kadar küçük olmadığını altını çizdi:
- Türkiye uygunluk değeri pazarının büyüklüğü 1.5-2.5 milyar dolar arasında değişiyor. Rakamı 2 milyar dolar olarak alsak, 1.5 milyar doların bu hizmetler için yurtdışına gittiği ortaya çıkıyor.
TSE’nin dünyanın önde gelen uygunluk değerlendirme kurumlarından hiçbir eksiği olmadığını savundu:
- Gerek dünyada yaşanan standart savaşları nedeniyle, gerekse bazı uygunluk değerlendirme alanlarında uluslararası akreditasyonun zamanında alınmaması yüzünden TSE’nin hakettiği boyutlarda hizmet veremiyor. Bu durumda hizmetlerin çoğu yabancı kuruluşlardan alınıyor.
Standartların bazı ülkeler tarafından korumacılık formülü olarak da kullanıldığını kaydetti:
- Avrupa Birliği (AB), temmuz ayından itibaren yapı malzemelerinde yeni bir direktifi devreye sokacak. Bu direktif, bizim Türk yapı malzemelerine verdiğimiz belgeleri devre dışı bırakacak. Bu durumda ya Türk yapı malzemeleri AB ülkelerine giremeyecek ya da işadamlarımız onların kurumlarından belge almak zorunda kalacak.
- Siz aynı içerikte belge veremiyor musunuz?
- Bizim o direktife uygun belge verebilmemiz için önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu konuda bize görev verecek adımı atması gerekiyor. Sonra bizim hazırlayacağımız belgenin AB’nin ilgili kurumları tarafından onaylanması şartı var. Tüm bunları yerine gelince yeni belgeyi verebiliriz. Bunun temmuz ayına yetişmesi mümkün değil.
Bunları anlatırken AB’nin daha önce yaşattığı CE belgesi sancısını anımsadı:
- AB, CE belgesine ilk geçtiği dönemde TSE’nin verdiği belgeleri kabul etmez oldular. Bu yüzden Türkiye’nin 1.5 milyar Euro’su Avrupalı uygunluk değerlendirme kuruluşlarına gitti. Daha sonra TSE’ye bu konuda onay kapısını açtılar. Böylece 40-50 bin Euro’ya verdikleri belgenin maliyetini 6 bin Euro’ya indirdik. Bunun üzerine Avrupalı kuruluşlar da fiyatı aşağı çektiler.
Hulusi Şentürk, bu iki örneği anlattıktan sonra sordu:
- Bunun adı “modern sömürgecilik” değil de nedir?
Cari açıktan yakınırken genellikle çeşitli ithal ürünler üzerinde duruluyor. Kimse, “uygunluk değerlendirme” hizmetleriyle yurtdışına giden 1.5 milyar doları gündeme getirmiyor.
TSE Başkanı Hulusi Şentürk, bu gidişe fren koymanın zamanının geldiğini şu sloganla dile getiriyor:
- Standartları uygulayan değil, belirleyen ülke olmalıyız.
2023’ün altyapı gözetimine 6 milyar dolar harcanacak
TSE Başkanı Hulusi Şentürk, satın alınan ürün ve hizmetlerin uluslararası standartlara uygunluğu konusunda gözetim hizmetine ihtiyaç duyulduğunu vurguladı:
- Gözetimi yapan şirket, kendi ülkesinin ürünlerini öneriyor veya viz veriyor. Örneğin, Akkuyu Nükleer Santralı’nın şartnamesine TSE’yle ilgili hiçbir madde konulmamış. Dolayısıyla 500 milyon dolarlık gözetim hizmeti dışarıdan alınacak. Oysa bu işlemi TSE pekala yapabilirdi.
Türkiye’nin 2023 hedeflerini anımsattı:
- Ülkemizin 2023 vizyonu kapsamında yapacağı demiryolu, enerji, köprü, tünel, liman gibi yatırımlarının toplamının 130 milyar dolara ulaşacağı planlanıyor.
Bunların oluşturacağı gözetim pazarı ise 6 milyar doları bulacak.
Bu durumun yabancı gözetim şirketlerinin iştahını kabarttığını kaydetti:
- Avrupalı muayene kuruluşları, ülkemizdeki küçük çaplı yerli kuruluşları hızla satın almaya başladı.
Önerisini ortaya koydu:
- TSE olarak özel yerli muayene kuruluşlarını rakip gibi görmek yerine onlarla işbirliğine gideceğiz. Yerli kuruluşlarımızı büyütmek için elimizden geleni yapacağız. Hükümetin de bu konuda bize destek vermesinde yarar var.
Uluslararası komitelere gönüllü gidenimiz çok az ‘huzur hakkı’ arıyorlar
TSE Başkanı Hulusi Şentürk, standartların belirlendiği uluslararası komitelere Türkiye’den katılımın yok denecek kadar düşük olduğunu belirtti:
- Söz konusu komitelere gönüllü katılım gerekiyor. TSE’nin maaşlı personel veya yöneticilerini kabul etmiyorlar. Bu durumda akademisyen ve şirketlere, iş dünyası örgütlerine görev düşüyor. Bazı akademisyen arkadaşlarımıza öneride bulunuyoruz, “Ne kadar huzur hakkı alırım” diye soruyorlar.
ISO adlı standartları belirleyen komitelerin yönetimlerinden örnekler verdi:
- İSO komitelerinde ABD’li ANSI 626 komitenin başkan veya genel sekreterliğini elinde tutuyor. Alman DIN, 482 komitenin yönetimine hakim. Japon JISC, 260 komitenin yönetiminde söz sahibi. Türkiye’nin başında bulunduğu komite sayısı 5’te kalıyor.
Bu tabloyu şöyle yorumladı:
- Gelişmiş ülkeler sadece standartlara uygun üretimle yetinmiyor, standartları belirleyen ülke olmaya çalışıyor. Bunun için de söz konusu komitelerin yönetiminde söz sahibi olmak gerekiyor.
TSE’nin temelinde harcı bulunan TOBB ve bağlı odalar, bu konuda rol almayı düşünmüyor mu?
Paylaş