Meğer Kentbank, Telekom krizine kurban gitmiş

YIL 2001... Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en derin krizini yaşıyor...

Haziran ayı sonu, temmuz başları... Ekonominin dümeninde Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı’nı bırakıp ‘kurtarıcı’ olarak Türkiye’ye dönen Kemal Derviş var.

Derviş, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile sıkı ilişkileri sayesinde 10 milyar dolarlık ek kaynak paketini içeren anlaşmanın adımlarını atmış... Hazırlanan program çerçevesinde bankacılık sektöründe, Türk Telekom gibi birçok kamu kuruluşunda ‘iyileştirme’ operasyonlarına girişmiş...

IMF, Türkiye’nin önemli özelleştirme kozlarından Türk Telekom’da daha özerk bir yönetim için bastırıyor. Kemal Derviş, bunu dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e kabul ettiriyor.

Ancak, hükümet ortağı MHP direniyor. Dönemin MHP’li Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz ile Kemal Derviş arasında sürekli, Türk Telekom kavgası patlıyor...

İşte bu ortamda bunalan Kemal Derviş, çaresiz telefona sarılıp dönemin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Engin Akçakoca’yı arıyor: ‘Birşeyler yapmalıyız... IMF, Türkiye ile programı yürütmekten vazgeçerse mahvoluruz...’

Kuşkusuz BDDK’nın özerk bir kurum olduğunu en iyi Derviş biliyor. ‘IMF destekten vazgeçerse’ paniğine kapılan Derviş, BDDK’ya şöyle diyor:

‘Türk Telekom’un yönetimiyle ilgili sorunu bir türlü çözemiyoruz. IMF’den bastırıyorlar, ‘Ne Türk Telekom’da, ne de bankacılık sektöründe tam anlamıyla birşeyler yapamadınız’ diyorlar. Biz Türk Telekom’u çözemiyoruz, hiç olmazsa siz elinizi çabuk tutun. IMF’yi ikna edecek operasyonları bir an önce yapın. Yoksa bu iş kötüye gidebilir...’

Bu konuşma etkisini gösteriyor, BDDK 9 Temmuz 2001’de düğmeye basıp Bayındırbank, Kentbank, Sitebank, EGS Bank ve Tarişbank’ı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesine alıyor.

IMF ve Dünya Bankası da 3.2 milyar dolarlık kaynağın musluğunu hemen açıyor.

Nitekim Kentbank’ın Danıştay’dan kendisine döneceği neredeyse kesinleşen Mustafa Süzer, Danıştay kararının verdiği güçle çıkıp IMF belgelerini gösteriyor: ‘Bankam zorda değildi, IMF talimatıyla bankama el koydular.’

TMSF’nin 2003 faaliyet raporuna bakıyorum:

Kentbank’ın TMSF’ye devir tarihindeki zararı: 680.7 milyon dolar.

Kentbank’ın hakim ortağının kullandığı krediler: 228.7 milyon dolar.

Süzer’in diğer TMSF bankalarından kullandığı krediler: 33.5 milyon dolar.

Şimdi Mustafa Süzer, el konulduğu tarihteki mevduatının 1.5 katrilyon, şube sayısının da 94 olduğunu belirtip bankasını geri istiyor.

BDDK’nın ilgili bakanı olan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener de, ‘Onun da TMSF’ye borcu var’ yanıtı veriyor. Gerçekten de TMSF, Mustafa Süzer’in yapacağı hukuki mücadeleye karşı borçlarının dökümünü çıkarıyor.

Süzer de bu durumda onlara şu formülü öneriyor: ‘Benim bankama BDDK el koydu. BDDK bankamı geri versin. Ben de dönüp TMSF’ye borçlarımı ödeyeyim.’

Süzer
, ayrıca IMF aleyhine dava açabileceğinin sinyallerini veriyor.

Bakalım Kentbank olayı hangi ‘denge’de çözülecek...

Oda başına 60-70 Euro müzik bedeli olur mu

TÜRKİYE
Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Ahmet Barut ile yardımcısı Seçim Aydın, dert yanıyor: ‘Telif hakları yüzünden otellerin çoğu mahkemelik...’

Müzikle ilgili meslek örgütleri MESAM, MÜYAP haklı olarak kamuya açık alanlarda çalınan müziğin telif hakkını talep ediyor.

Bu durum, özellikle otelleri bunaltıyor. Ahmet Barut ile Seçim Aydın, yaşadıkları sıkıntıyı şöyle aktarıyor: ‘Müzik alanındaki meslek örgütleri farklı tarifelerle karşımıza çıkıyor. MÜYAP, yıllık oda başına 22 milyon lira talep ediyor, MESAM yıllık oda başına 28 Euro istiyor. Diğer örgütlerden de farklı talepler geliyor. Bir hesaplıyoruz, oda başı yıllık müzik fiyatı 60-70 Euro’ya denk geliyor. Bu çok yüksek. Örneğin Berlin’de 5 yıldızlı bir otelin oda başına müzik faturası yıllık 10.5 Euro civarındadır.’

Barut
ve Aydın, oturup oda başına anlaşmak gerektiğini vurguluyor: ‘Biz asla para ödemeyelim demiyoruz. Verelim ama ölçülü olsun...’

Mahkemeler arasında mekik dokumak yerine oturup anlaşmak daha iyi olmaz mı?
Yazarın Tüm Yazıları