Paylaş
- Ali Kırca’nın Show TV’deki Siyaset Meydanı’nda Sayın Başbakanımıza yönelttiğiniz, “Tekel’de istihdam garantili özelleştirme yapamaz mıydınız, ihalede ikinci olan grubun fabrikası yoktu, bir-iki fabrikayı açık tutabilirlerdi” şeklindeki sorularınız üzerine bilgi verme gereği duydum.
Aksu, öncelikle Tekel’in sigara bölümünün 1 milyar 720 milyon dolara British American Tobacco’ya (BAT) satıldığı ihalenin komisyon başkanı olduğunu anımsatıp, devam etti:
- İhalede 1.7 milyar dolarlık teklifiyle ikinci sırada kalan Cinven’in dosyasına yeniden baktım. Sizin daha önce bahsettiğiniz şekilde, “İki fabrikayı çalıştırır, 3 bin işçiye istihdam fırsatı verirdik” gibi bir garanti vermiş değiller.
- “Neden ihaleyi ikinciye vermediniz” ısrarında olduğumu düşünmeyin. Zaten Cinven de alsa, 3 bin işçiye iş kapısını açık tutsa da 5-9 bin işçi yine açığa düşecekti. Onu da vurgulamaya çalıştım.
Ahmet Aksu, bunun üzerine Tekel’in sigara bölümünün satışının klasik özelleştirme işi olmadığına
vurgu yaptı:
- Türkiye’nin tütün politikasındaki köklü değişimin sancısı yaşanıyor. Eskiden ne olursa olsu Tekel tütünleri alır, yıllarca depolarda bekletip, işleyemeyince de yakardı. Tekel yurt çapında öyle yayılmış ki. Her ilçede neredeyse binası var. Bu politika tümden değişti.
- Neler oldu?
- 500 bin tütün stoğu vardı. Artık bu 30 bin tona kadar düştü. Onlar da bitince bizim tütünle işimiz kalmayacak.
Aksu, özelleştirmeye rağmen Tekel’in başta 8 bini aşkın personel olmak üzere karşılarına çıkardığı maliyeti ortaya koydu:
- Tekel’in alkol ve sigara bölümlerinin ayrı ayrı satışından elde edilen gelir 3.5 milyar lirayı buldu. Ancak, biz her yıl Tekel’e 500 milyon lira aktarır durumdaydık.
- Sadece işçilerin ücretlerini mi kapsıyor bu?
- En büyük kalem ücretler ama örneğin yurt çapında 1470 gayrimenkul var. Onların bakımı, ısıtılması, elektriği, hepsi faturanın içinde.
Aksu, Tekel konusunu kapatmadan önce bir noktanın daha altını çizdi:
- Benim komisyon başkanı olduğum ihalede, işle doğrudan ilgili olan BAT idi. Diğer üç talipliyi uluslararası fonlar oluşturuyordu. Onlardan biri alsa, birkaç yıl içinde parasını çıkaracak şekilde satıp, bu işten çıkabilirlerdi.
- Peki istihdam garantili özelleştirme konusu?
- Şu anda elektrik dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesi sürüyor. Orada 3 yıl boyunca yüzde 95 istihdam garantisi istiyoruz.
- Ne zamandan beri?
- Dağıtım özelleştirmelerine başladığımızdan beri...
- Yani, Tekel’den çıkarılan ders söz konusu mu?
- Elektrik dağıtımında aynı personele ihtiyaç söz konusu. Dolayısıyla biz de 3 yıl yüzde 95 istihdam kuralı koyabiliyoruz. Yüzde 5’lik değişimde de emeklilik durumunu dikkate aldık.
3 yıl yüzde 95’lik istihdam garantisi, en azından elektrik dağımı özelleştirmelerinde yeni 4-C benzeri sancıların gündeme gelmesini önlüyor gibi görünüyor...
Karamehmet’le helalleşmeyi mahkemelere anlatmıştık
FORD Otosan’ın Gölcük’te ürettiği Transit Connect’in taksi ve elektrikli versiyonunun Chicago Motor Show’da vitrine çıkışını izlemek üzere Chicago’dayken (ABD) ilk bilgi Akşam Gazetesi Ekonomi Müdürü Levent Ertem’e geldi:
- Patronum Mehmet Emin Karamehmet’e Pamukbank’tan dolayı 11 yıl 8 ay hapis cezası verilmiş.
Şaşırdım. O anda Pamukbank’a Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) ilk el koyduğu günlere döndüm. O dönemde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) henüz ayrı bir kuruma dönüşmemişti. BDDK’nın da başında Engin Akçakoca vardı.
Pamukbank’a el konulmasıyla birlikte Çukurova Grubu’na bağlı Yapı ve Kredi Bankası’nın yönetimine de BDDK’dan temsilciler atandı.
BDDK, Pamukbank’tan oluşan alacaklar için Çukurova Grubu’nun patronu Mehmet Emin Karamehmet’le anlaşma masasına oturduğu günlerde Danıştay kararı
ufukta göründü. Danıştay’ın Pamukbank’a el koyma kararını durdurması söz konusu olacaktı.
BDDK ve Karamehmet, anlaşmaya imza attığında şu ortak karara varmışlardı:* Çukurova Grubu, Pamukbank’tan doğan borçlarını ödeyecek. Karşılıklı olarak davalardan vazgeçilecek.
Zamanla TMSF, BDDK’nın içinden çıkıp ayrı özerk kuruma dönüştü. Pamukbank protokolü yenilendi, Yapı ve Kredi Bankası’nı da öncelikle kendi elleriyle satsın diye Karamehmet’e süre verildi. Bu süreçte Yapı Kredi, Koç Holding-UniCredit ortaklığına satıldı.
Tüm bu işlemler sonrasında Karamehmet, Pamukbank’tan doğan tüm borçlarını kapattı, TMSF’den “Helalleştik” belgesi de aldı. Hapis cezası kararını duyunca TMSF eski Başkanı Ahmet Ertürk’e bir kez daha sordum, o da şaşkındı:
- Pamukbank konusunda helalleşmiş, karşılıklı davaları geri çekmiştik. Ceza davaları bizim dışımızda yürüyordu. O davalara bakan mahkemelere de helalleşmeyi anlatmıştık.
1999-2001 sürecinde Türkiye’de 20’den fazla bankaya el konuldu. Bunların bazılarının eski patronlarının, “taammüden bankayı hortumlama niyetinde oldukları” apaçık ortadaydı.
Kimi, “Devlet teşviklerimi vermedi, ben de bankamdan çektim” diyor, kimine de 5020 sayılı “hortum yasası” bile işlemiyordu. Bazı eski banka patronları da borçlarını karşılayacak varlığı bile yokken, dışarda elini kolunu sallayarak gezebiliyordu...
Bu durumda Karamehmet’e verilen 11 yıl 8 ay hapis cezasına şaşırmamak mümkün mü?
Denizli’nin havlu ve bornozları American Airlines kataloğunda
GEÇEN hafta içinde Amerika’da Boston’dan Chicago’ya geçmek için American Airlines’la yolculuk yaptım. Uçak havalanırken, şirketin uluslararası uçuşlarda yaptığı satışlar için hazırladığı kataloğu inceledim. Sayfalardan birinin tepesindeki tanıtım dikkatimi çekti:
- Orjinal Türk bornozu.
Baktım, Hammacher Schlemmer markasıyla kataloga giren bornoz ve havluların tamamı Denizli üretimiydi. Üstelik tanıtımda Denizli’den övgüyle söz ediliyordu.
Fiyatlar da küçük el havlularında 14.95 dolardan başlayıp, bornozlarda 119.95 dolara kadar çıkıyordu. Kataloğun o sayfasına 3 saatlik uçuş boyunca defalarca baktım, gurur duydum...
Paylaş