Paylaş
- 1914’ten beri böyle bir don zararı görülmedi. Yüzde 90’ın üzerinde zarar var. Bu yıl 5 bin ton yeni ürün ya çıkar, ya çıkmaz.
Kendisinin de kayısı bahçesi olduğunu bildiğim için sordum:
- Ailenize ait kayısıların durumu nasıl?
- Hepsini don yaktı.
- Zararınızın bir bölümünü de olsa Tarsim’den (Tarım sigortası) alırsınız değil mi?
- Bizim aile adına çiftçi kayıt sistemine abim kayıtlı. Bu dönem sigorta yaptırmamıştı.
Çiftçinin sigortaya bakışına dikkat çekti:
- Tarsim’in primleri çifçimize yüksek geliyor. Primi düşük tutup, herkesi kucaklayacak formül bulunmasında yarar var.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in son açıklamasını anımsattım:
- Don darbesi yiyen tüm ürünlerle bağlantılı çiftçi borçlarının ertelenmesi, sigortalı olsun, olmasın zararların kısmen karşılanması için çalışma başlatılmış.
- Bu açıklama çiftçilerimiz açısından bizi memnun etti.
Stok tutma gücü olanların bu ortamda kârlı çıkacağını belirtti:
- Geçen yılın ürününden 40-50 bin ton stok olduğunu tahmin ediyoruz. Elinde geçen yılın ürünü bulunanlar yüksek fiyattan satış şansı yakaladı.
İhracatta rekor bile yaşanabileceğini vurguladı:
- Eldeki stoğun büyük bölümü ihracata giderse, rekor kırılabilir.
- 2013’te kayısıdan sağlanan ihracat geliri ne kadardı?
- 200 milyon dolara yakını Malatya’dan, kalanı İzmir üzerinden olmak üzere 300 milyon dolarlık kayısı ihracatı söz konusuydu.
- 40-50 bin ton kayısı ile bu düzey nasıl aşılır?
- İhracat fiyatı kilo başına 10 dolara yükselecek gibi görünüyor. Bu durumda 40 bin ton ihracata yönelse, gelir 400 milyon dolara ulaşır.
Geçen yılın ürünüyle ihracat rekoru kırılırsa “çarpık tablo” iyice netleşecek. Stok tutabilen güçlü kayısı tüccarı, yükselen ihracat geliriyle sevinecek. Ondan pay alma şansı olmayan küçük çiftçi, devlet desteği ile avunacak.
Yine de ülkemize ek 100 milyon dolar ihracat geliri girmesi işin sevindirici yanı olacak.
Karbondioksit uykusu
ANAMI kaybettikten 2-3 hafta sonraydı. Bir pazar günü eşim Emine’nin annesi Fetiye Damar, kayınpederim Ahmet Damar’a ısrar etmişti:
- Vahap’a başsağlığına gidelim.
- Evin içinde iki adım atınca nefes nefese kalıyorsun. Gitmemiz senin için doğru olmaz.
- Ben idare ederim, gidelim. Hem oraya gelirlerse torunumuz Sunde Birdal’ın yeni doğan bebeği Miray’ı da vesileyle görmüş oluruz.
O pazar günü 7-8 saat boyunca dikkat ettik, neredeyse uyanık kalmaya zorlanıyordu. Hayrabolu’ya (Tekirdağ) dönmelerinden iki gün sonra fenalaştı. Yan dairede oturan büyük oğlu Abdullah Damar’a seslendi:
- Nefes alamıyorum be kızanım.
Apar topar Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne gittiler. Hemen yoğun bakıma alındı. Doktorlar durumu özetledi:
- Akciğer yetmezliği had safhaya ulaşmış. Vücudunda karbondioksit birikiyor. Sürekli uyuması da ondan.
1.5 ay yoğun bakımda solunum destek cihazına bağlı kaldı. Sonra seyyar cihazla normal odaya alınınca umutlandık ama olmadı. Geçen cuma günü yeniden yoğun bakıma girdi.
Pazar gecesi 02.00’de, 82 yaşında aramızdan ayrıldı.
Mekanı cennet olsun...
Paylaş