GEÇEN hafta Brüksel... Avrupa Birliği (AB) yönetim binalarıyla iç içe geçmiş basın merkezinin toplantı salonlarından birindeyiz... Panelistler, "Avrupa’da Sağlık Bilgisinin Önündeki Engeller"i tartışıyor...
Toplantının sponsoru ABD’li uluslararası ilaç devi Pfizer... Söz sırası Avrupa Erkek Sağlığı Forumu’ndan (European Men’s Health Forum) Ian Banks’da:
"Beyaz önlük aslında doktorla hasta arasında bir engeldir.Doktor, giydiği beyaz önlükle hastasına tepeden bakar, ’Ben senden akıllıyım, her şeyi ben bilirim, benim dediklerime inanmak zorundasın, bana mecbursun’ havasına girer."
Bu sözleri söyleyen Ian Banks da uzun süre doktorluk yapmış. Önce aile doktorluğu görevinde bulunmuş, sonra da acil serviste çalışmış. Yani, eleştirdiği mesleğin içinden biri: "Eskiden doktorların söylediği her şey ’taşa yazılmış emir’ gibiydi. Doktor hastasına onun anlayabileceği dilde bilgi de vermezdi.Yazdıkları reçeteyi anlamak mümkün değildi.Şimdi bu süreç kırılmaya başladı."
"Avrupa’daki Hastaları Yetkinleştirerek Sağlık Sonuçlarını İyileştirmek" başlıklı konuşma yapan Prof.Reinhard Angelmar’dan da aynı yönde saptamalar çıktı: "Doktorların kendini tanrı gibi gördüğü model artık geçmişte kalıyor."
Prof.Reinhard Angelmar, doktorlara "tanrı" benzetmesi yapmakla kalmadı, bir de "bilinçli tüketici" benzeri "iyi hasta" modeli çizdi:
"İyi hasta", elinde olabildiğince bilgiyle, referansla doktora gider. Doktorun her söylediğini körü körüne dinlemez.
Doktorun koyduğu teşhisi ulaşabildiği her kaynaktan araştırır. Edindiği bilgilerle birlikte gider gerekirse doktoruyla tartışır.
Alışverişe giderken nasıl ki elimize liste alıyoruz, unutmamak için listeye bakıyoruz, aynı şey "iyi hasta" için de geçerlidir. Doktora elinde kendisiyle ilgili bilgi listesiyle gider.
Prof.Angelmar, bazı Avrupa ülkelerinde hastaların yüzde 50’sinin kendisini doktorların partneri gibi görmek istediğine dikkat çekti: "Bu ülkelerde hastaların yüzde 25’i hálá güçlü doktor istiyor.Doktorun kendisiyle ilgili sorumluluk almasından yana tavır koyuyor. Ama bu işin doğrusu, doktorun hastasını partner gibi görmesi, asla tanrı rolüne soyunmaması."
Avrupa Hasta Forumu’ndan Nicola Bedlington başta olmak üzere panelistlerin hemen hepsi, hastaların internetten ya da başka kaynaklardan hastalıklarıyla ilgili her türlü bilgiye ulaşma çabasına girmesini önerdi. AB’nin sağlıkla ilgili kuruluşlarının internet sitelerine çeşitli hastalıklarla ilgili her türlü bilgiyi yansıtma çabasında olduğunu dile getirdi.
Panelistler bunları konuşurken, hastaları kuyrukta bekleyen, onlara çok az zaman ayırabilen Türk doktorlarını düşündüm. Acaba karşılarına sürekli hastalığıyla ilgili ayrıntıları soruşturan, tartışan bir hasta çıktığında ne yaparlar?
Ian Banks’in benzetmesi gibi, "Beyaz önlük bende, senden akıllıyım" havasına mı girer...
Yoksa, Prof.Reinhard Angelmar’ın deyimiyle, kendini "tanrı" gibi görmeyi mi yeğler...
Türkiye’deki doktorların hastayı "partner" gibi görme oranı nedir acaba?
Sigarada resimli uyarı Avrupa’da yayılıyor
ULUSLARARASI ilaç devi Pfizer’in desteğiyle Brüksel’de düzenlenen, 8 ülkeden gazetecilerin izlediği "Avrupa’da Sağlık Bilgisinin Önündeki Engeller" toplantısında, "Tütünsüz yaşam" kampanyası üzerinde de duruldu.
Avrupa Birliği’nin (AB) ilgili organları ve sivil toplum kuruluşlarının amacı üye 27 ülkede sigara içme oranını olabildiğince azaltmak.
Bir uzman sigara paketleri üzerindeki, "Öldürür", "Spermleri Öldürür" gibi 14 farklı çarpıcı uyarının kanıksanmaya başladığını savundu: "İnsanlar sigara paketleri üzerindeki yazıları okumaz oldu.O kadar ciddi uyarılara rağmen yine de sigara içiyorlar."
Peki çözüm ne? Uzmanın söylediğine göre, AB ülkeleri sigarayla ilgili uyarıları daha etkili hale getirmek için yeni yollar deniyor: "Belçika, artık paketlerin üzerine yazılı uyarıların yanısıra resimli uyarıya da geçti.İngiltere de buna hazırlanıyor."
Brüksel Havalimanı’nda baktım, sigara paketlerinin üzerinde farklı resimler vardı ve hepsi de ürkütücüydü, "Bu resimleri gören artık sigara içmez" diye düşündüm...
Başta Marlboro olmak üzere Philip Morris’in birçok sigarasını Türkiye’de üreten Philip Morrissa Genel Müdürü Turhan Talu şaka yollu anlatmıştı: "Bazı bölgelerde, ’cinsel gücü azaltan değil öldüren sigara istiyorum’ diyenler var."
Resimli uyarı Türkiye’ye de gelince acaba uyarıların etkisi artar mı? AB deniyorsa, Türkiye’nin de denemesinde yarar var...
Kansere 8 yıl dayandı
VEFAT ilanlarına sıklıkla baktığımı söyleyemem... Dün sabah Nurten Erk Tosuner, Hürriyet’te ilanı görmüş, uyardı: "Cemil Köksal vefat etmiş..."
Baktım, ailesi, bankacı dostları, eski çalışma arkadaşları duygularını ilanlara dökmüşler Cemil Köksal için...
Cemil Köksal’ı 1980’li yıllarda Çukurova Grubu bankalarında yöneticiyken tanıdım... En son Pamukbank’ta genel müdürlük yapmış, sonra Çukurova Grubu’nun üst yönetiminde görevini sürdürmüştü...
Akciğer kanseri olduğunu Burhan Karaçam’dan duymuştum... O günden buyana 8 yıl geçmiş... Cemil Köksal, kimi zaman ABD’de, kimi zaman Türkiye’de, 8 yıl boyunca kanserle savaştı. Onunla Arthur Andersen döneminden tanışan Ceyda Aydede, "Üç gün öncesine kadar ofisine gitmeye özen gösteriyordu" dedi.
Ama 8 yıllık savaşın sonunda kanser Cemil Köksal’ı alıp götürdü... Mekanı cennet olsun...