TÜRKİYE’nin 2001 kriziyle dibe vurduğu günler... Yer, Finansbank genel müdürlük binasının küçük toplantı odalarından biri... Odadaki masanın bir tarafında Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde yatırımını neredeyse yeni tamamlamış Işık Plastik’in patronu Mehmet Çeker ile oğlu Abdullah Çeker vardı...
Finansbank yöneticileri Mehmet Çeker’in, ‘Yatırımım sürerken önce 1999 Marmara Depremi’nin darbesini yedim. Ardından da bildiğiniz gibi 2001 krizine girdik. Borçlarımı ödemem için bana ‘can simidi’ lazım’ talebini dinliyordu...
O sırada odaya bankanın patronu Hüsnü Özyeğin girdi: ‘Mesele nedir arkadaşlar?..’
Finansbank ekibi, Hüsnü Özyeğin’e Mehmet Çeker’in kısa öyküsünü aktardı. Özyeğin, ‘Bizden istediğin nedir Mehmet Bey?’ diye sorunca, Çeker umutlandı: ‘Yaşadığımız kriz malum. Borçlarımı aksatmamak için 1.2 milyon dolarlık evimi 600 bin dolara sattım. Yetmedi arabamı da sattım. Çarkı döndürmem için biraz ‘su’ lazım.’
Mehmet Çeker, neye uğradığını şaşırmıştı. Oğlu Abdullah Çeker’le birlikte fabrikaya döndü. Artık kafasını toparlayacak gücü de kalmamıştı. Kendini eve zor attı. Elbisesini dahi çıkarmadan salondaki kanepeye yığıldı. Öyle uyuya kalmıştı ki, cep telefonu çaldı: ‘Alooo... Ben Hüsnü...’
Çeker, yakın arkadaşlarından birinin aradığını sandı: ‘Canım sıkkın, şimdi kapat lütfen.’
Arayan ısrarlıydı: ‘Mehmet Bey, ben Hüsnü Özyeğin...’
Mehmet Çeker, Hüsnü Özyeğin adını duyunca toparlandı: ‘Buyurun Hüsnü Bey?..’
Özyeğin, yine kısa konuştu: ‘Arkadaşlarımla sabah 08.30’da fabrikana kahvaltıya geliyoruz.’
Mehmet Çeker, sabahı zor etti. Oğlu Abdullah’ı da erkenden kaldırdı, fabrikanın yolunu tuttu. Saat 08.00’de Hüsnü Özyeğin ve ekibini karşılamaya hazırdı.
Özyeğin, söz verdiği gibi tam 08.30’da Gebze’deki Işık Plastik tesislerine girdi. Hızlı bir kahvaltıdan sonra fabrikayı gezdiler. Tur bitti, Özyeğin sordu: ‘Evet Mehmet Bey, çarkı döndürmek için bizden ne istiyorsun?’
Mehmet Çeker’in gözleri parladı: ‘1.5 milyon dolar olabilir...’
Özyeğin, olumlu yanıt verdi: ‘Arkadaşlar hemen Mehmet Bey’e istediği işletme kredisini aktaralım. Borçları için de gereken kolaylığı gösterelim. Bu tesislerde iş var, çark dönmeli...’
Çeker, ‘can simidi’ni Finansbank’la bulmuş, işe yeniden sarılmıştı. Işık Plastik’te çarkların döndüğünü gören diğer bankalar da Çeker’i sıkıştırmaktan vazgeçmişti. Şirket böylece plastik gıda ambalajı, polikarbon sera örtüsü ve plastik boya üretimine hız verdi. 2002’de 8 milyon dolar olan ciro, 2005’te 40 milyon dolara yükseldi. Personel 90’dan 200’ün üzerine çıktı.
Çeker, şimdi 2001 krizinde yaşadıklarını şöyle özetliyor: ‘Musalla taşına yatmış bir sanayiciydim. Beni Hüsnü Özyeğin oradan kaldırıp, yeniden sanayiciliğe döndürdü...’
Mehmet Çeker’in öyküsü, bankaların ‘kritik rolü’nü çok güzel özetliyor...
Sibirya’ya da gidiyor, 120 kilometre rüzgara dayanıyor
IŞIK Plastik Genel Müdürü Cavidan Güven, hijyenik gıda ambalajının yanısıra polikarbon sera örtüsünde de iddialı olduklarını belirtiyor:
‘Sera içindeki sıcaklığı en ağır kış şartlarında bile en az 10 derecede tutmak önemli. Bizim polikarbon sera örtüleri Sibirya’da da çok rahat kullanılıyor. Sibirya’ya sattığımız sera örtüsünün kalınlığı 16 mm’ye ulaşıyor. Antalya’da ise kalınlık 6 mm’de kalıyor.’
Sera örtüsünde ‘rüzgara dayanıklılık’ da önem taşıyor. Cavidan Güven, ürettikleri polikarbon sera örtüsünün 120 kilometre hızla esen rüzgara dayanabildiğini vurguluyor.
Işık Plastik’in patronu Mehmet Çeker ise, gıda ambalajında hijyene dikkat çekiyor:
‘Gerek Türkiye’de, gerekse dünyada çok değişik ve önde gelen kuruluşlara hijyenik plastik gıdaz ambalajı veriyoruz. Ancak, bu işi merdiven altı tabir ettiğimiz koşullarda yapanlar da var. Onların önüne geçilmesi gerekiyor... Bu tür üretimler, bizim sektörün adını lekeliyor.’
Yatırımları toplamı 50-60 milyon doları bulan Işık Plastik, iki alanda da iddialı yürüyor...