ALMANYA’da Frankfurt yakınlarındaki Raunberg kasabası, saat 21.00...
Mercedes-Benz Türkiye’nin ürettiği şehirlerarası otobüs Travego’nun, "Dünyanın en güvenli otobüsü" testinin gerçekleştirildiği alana yarım saat mesafedeki otelde akşam yemeği yiyoruz.
Masamızda, 1991-1998 döneminde, yani 7 yıl Türkiye’de Mercedes-Benz’in (o dönemde adı Otomarsan’dı) Satış ve Pazarlama Direktörlüğü’nü yapan Wolfgang Presinger var. Presinger, şimdi DaimlerChrysler Group bünyesindeki EvoBus’ta Mercedes-Benz Otobüs Direktörü olarak görev yapıyor.
Wolfgang Presinger, bizi Türkçe sözlerle karşılıyor: "Merhaba... Nasılsınız?.."
Presinger’in Türkiye ile bağını hiç kesmediği, sürekli Türkiye’ye dönük bilgilerini yenilediği dikkati çekiyor.
Presinger ve Mercedes-Benz ekibi yemekten önce Travego’nun güvenlik özelliklerini bir bir anlatıyor. Aynı konuya yemekte de devam ediyoruz.
Mercedes-Benz’in "Dünyanın en güvenli otobüsü" diye tanıttığı Travego’nun İstanbul’da, Hoşdere’deki fabrikada üretilmesi acaba Presinger için ne anlam ifade ediyor?
Presinger’in keyfine diyecek yok: "Çok mutluyum. Hoşdere’deki fabrikamızın yeri belirlenirken harita mühendisleriyle birlikte çalıştık diyebilirim. O fabrikada benim çok emeğim var."
Sunumlarda, "Travego Türkiye’de üretiliyor" gibi bir cümlenin dahi yer almaması bizim garibimize gidiyor. Yemekte bunu Presinger’e hatırlatıyoruz, o çok rahat: "Buraya 30 ülkeden 100’e yakın gazeteci geldi. Bunların çoğu, Hoşdere’deki fabrikaya gelip, Travego’nun üretimini izledi. Hepsi biliyor."
Presinger, Türkiye’deki günlerden anılar aktarıyor, ilgisini her kelimede belli ediyor. Habur’dan Karadeniz kıyılarına, Ege’den Akdeniz kıyılarına kadar Presinger’in gitmediği nokta pek kalmamış gibi. Otobüs pazarlamak için Türkiye’yi epey dolaşmış.
Bakıyorum, Presinger, bir süre önce Çin’e tayini çıkan Mercedes-Benz Türkiye Direktörler Kurulu Başkanı Till Becker’e oranla çok daha iyi Türkçe konuşuyor ve anlıyor: "Belki de pazarlamada çalışmamdan kaynaklanıyordur. Türkçe’yi çok iyi konuştuğum söylenemez. Ama 7 yılım, hep Türkiye’de insanlarla iç içe, dostluklar kurarak geçti."
Presinger, başkanlığını Kemal Şahin’in yürüttüğü Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası’nın yönetim kurulunda görev yapıyor. Presinger, bu görevinden gururla söz ediyor: "Ben, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ndeki (AB) büyükelçisi sayılırım. Bu görevde elimden geldiğince Türkiye’nin yararına işler yapacağım."
Türkiye’de görev yapmış birçok yabancı yöneticideki Türkiye sevgisi, Presinger’de çok daha fazla öne çıkıyor.
Benzeri durumu Alman MAN’ın yönetimindeki Wolfgang Fahrnberger’de de görmüştüm. Halen MAN’ın otobüs grubu Neoman’ın başında bulunan Fahrnberger de, Ankara’da uzun süre görev yapmış, Türkiye’nin gönüllü elçilerinden biri haline gelmişti. Fahrnberger’in halen MAN’da Türkiye’ye dönük yatırım kararlarının alınmasında çok etkili olduğunu biliyorum.
Presinger de bir yandan EvoBus’da Türkiye’nin lehine kararlar alınması için çaba harcıyor, diğer taraftan da AB ülkelerinde bizim için lobi yapıyor...
DAIMLERCHRYSLER bünyesindeki EvoBus’ta Mercedes-Benz Otobüs Direktörü olan Wolfgang Presinger, bizimle sohbette İstanbul’daki günlerine dönüyor:
"Başbakan Tayyip Erdoğan’la İstanbul Belediye Başkanlığı döneminden tanışırız..."
Presinger, daha sonra yaptıkları bir maçı hatırlıyor: "Tayyip Bey’le futbol bile oynadım..."
Erdoğan, İETT takımında, Presinger de Otomarsan takımında sahaya çıkmış... Presinger, sonucu hatırlamıyor.
Presinger, Tayyip Erdoğan’la mayıs ayı sonunda Berlin’de gerçekleşen toplantıda karşılaşmış. Erdoğan’ın hatırını sorması, Presinger’in hoşuna gitmiş.
Türkiye, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olup olmayacağını tartışıyor, onu tanıyan bir yabancı olarak Presinger dışardan bu durumu nasıl görüyor: "Benim için bu durumu kestirmek çok zor..."
Ancak Presinger, Erdoğan’a ilişkin gözlemini şöyle özetliyor: "Öğretmen tavrı var..."