Paylaş
- Bir Ömür Böyle Geçti...
Coşkun’un hayat hikâyesinin yer aldığı 3 ciltten, “İstanbul Sanayi Odası, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Sivil Toplum Kuruluşları”ndaki çalışmalarını anlattığı 2’nci kitabı okurken Hürriyet gazetesinin sürmanşetinden kupür gördüm:
- Baş patron bir bekçi oğlu...
Coşkun’un 31 Mayıs 1986’da TOBB Başkanlığı’na seçimi öncesindeki kulisler, kitaba şöyle yansımıştı:
- Süleyman Demirel’in adayı olarak Denizli Oda Başkanı Feridun Alpat, ATO’dan Güngör Yener, Turgut Özal’a yakın çevrelerden İstanbul Ticaret Odası Başkanı Nuh Kuşçulu öne çıkarılıyordu. Ege Bölgesi Sanayi Odası’ndan Ersin Faralyalı ileri sürülse de aday olamayacağını ben biliyordum. Onun yerine İbrahim Bodur’un yakın arkadaşı Şinasi Ertan öne çıkarılıyordu.
Kulis bilgileri arasında şu isimler de vardı:
- Birçok isim ortalıkta dolaşıyordu. Bunlardan bazıları da Sakıp Sabancı, Rona Yırcalı, İzmir Ticaret Odası Başkanı Dündar Soyer’di.
Kulis bilgilerinin altına şu yorumu koydu:
- Önemli olan menfaatler peşinde koşmadan, ülke yararına hizmet verirken dürüst, şahsiyetli davranarak gönülleri kazanmaktır.
TOBB’a 46 yaşında iken başkan seçildiğini vurgulayıp, anlatımını şöyle sürdürdü:
- Seçilmemle birlikte “Namazında niyazında bekçi çocuğu patronların patronu oldu” diye bazı gazetelerde haberler çıktı. Bir yapı acısı olarak söyleyeyim. Göreve seçilemeyen bazı kulüp mensupları ve bazı güç odakları bir Anadolu insanı olarak benim başkan seçilmemi başlangıçta pek benimseyemedi.
Kendisiyle ilgili şu tanımı yaptı:
- Türkiye’de ilk defa o günkü anlayışla fazla tapu ve servet sahibi olmadan başkan seçilmemi içlerine sindiremediler.
Daha sonra çalışmasını gören, kendisini tanımaya başlayanların özür dilediğini, helallik istediklerini vurgulayıp, şu örneği verdi:
- Sakıp Sabancı, tebrik için ziyaretime geldiğinde, “Ali Baba, çalışmana, bilgine, gençliğinden gelen dinamizmine bir şey denmez. Ancak, Turgut (Özal) reformlar yapıyor. Senin de onun da tapunuz yok. Eyi şeyler, reformlar yapacağız diye sanayiciyi, işadamını darda bırakmayın” demişti.
Ardından babasından söz etti:
- Babam Etibank’ta mütevazı bir memurdu. Bizi helal lokma ile yetiştirdi. Her zaman öyle bir ailenin çocuğu olduğum için gurur duydum.
Zamanın herkese doğru cevabı verdiğinin altını çizip, Aydın Doğan’la görüşmesini paylaştı:
- Nitekim Aydın Doğan Hürriyet’in, Milliyet’in manşetinin kendi bilgisi dışında oluştuğunu bildirerek özür diledi. “Bir anda beni bütün Anadolu’ya tanıttınız, teşekkür borçluyum” diye cevap verdiğimi hatırlıyorum.
Coşkun’un kitabında yer verdiği konunun yakın tanığıyım. O dönem Hürriyet’te Ekonomi Müdürümüz olan Necati Doğru, TOBB Başkanlığı’na seçilen Ali Coşkun’un kısa portresini yazmamızı istedi. Coşkun’u Kale Grubu’nun profesyonel yöneticisi, İstanbul Sanayi Odası’nın meclis üyesi olarak tanıyorduk.
Doğru, habere “Başkan Ali Coşkun”, portreye de, “Ali Coşkun bekçinin oğlu” başlığı attı. Hürriyet’in o dönemki yayın-yönetim ekibi, haberi sürmanşete taşırken o başlığı benimsedi:
- Baş patron bir bekçi oğlu.
Amaç tabandan tepeye tırmanışı ortaya koymaktı. Anadolu’da mütevazı bir memurun çocuğu olarak yetişen, çalıştığı şirketin genel müdürlüğüne yükselen Coşkun, koca koca patronlar arasından sıyrılıp onların başkanı olmayı başarmıştı...
Yani o başlığı “güç odakları” attırmamıştı...
GAZETENİN SAHİBİ EROL SİMAVİ İDİ
ESKİ Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un kitabında, “Bekçinin oğlu” başlığı için Aydın Doğan’ın kendisinden özür dilediğine yer vermesi dikkatimi çekti.
Oysa o başlığın atıldığı dönemde, yani Mayıs 1986’da Hürriyet’in sahibi Erol Simavi idi. O günlerde sadece Milliyet’in sahibi olan Doğan, Hürriyet’i 1994 krizi sırasında satın aldı.
“Baş patron bir bekçi oğlu” başlığını sürmanşete taşıyan kadroyu da o günkü künyeden anımsatmakta yarar var:
- Murahhas Üye ve Genel Koordinatör Çetin Emeç
- Yayın Koordinatörü Ertuğrul Özkök
- Genel Yayın Müdürü Seçkin Türesay
-Yazıişleri Müdürü Erol Türegün
- Sorumlu Müdür Ertuğ Karakullukçu
Paylaş