BDDK, başka ülkelerdeki bankaların yönetim kurulu üyelerini soruşturabilir mi

BANKACILIK Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK), Yunanlı Alpha Bank’a, "Yönetim kurulunuzda istihbarat teşkilatı eski başkanı Pavlos Apostolides var. Terörist başı Abdullah Öcalan’ın arkadaşlarına destek olmuş. ABank’a ortak olmanıza izin veremeyiz" demesinden beri kafama takılan soru şu:

"Bir banka, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) eski Müsteşarı ve emekli büyükelçi Sönmez Köksal’ı yönetim kuruluna almak isterse, BDDK, Bankalar Kanunu’nun 8’inci maddesini yine uygular mı?"

BDDK, Alpha Bank’ın Anadolu Grubu’na bağlı ABank’a ortak olmasına izin vermeyişini, Bankalar Kanunu’nun 8’inci maddesine dayandırdı. Bu maddede, banka kurucusu veya yöneticisi olamayacaklar için sayılan 22 suç arasında casusluktan karapara aklamaya kadar bir dizi faaliyet var.

Hemen, "Sönmez Köksal’la Apostolides aynı kefeye konulabilir mi? Apostolides, PKK’ya yardım etmiş. BDDK, kendisine MİT’ten gelen bilgiyi nasıl yok sayar" itirazında bulunmak mümkün.

Aslında ben de böyle ikircikli durumdaydım. Ancak, finans sektörünün bürokratik ayağını da iyi bilen bir bankacı arayıp, konunun bazı ayrıntılarını irdeleyince, tartışmayı yansıtmak istedim.

Bankacının dikkat çektiği nokta şu: "BDDK, başka ülkelerdeki bankaların yönetim kurullarında kimlerin olduğunu sorgulayamaz. 8’inci madde, Türkiye’de kurulu veya kurulacak bankalarla ilgilidir. Alpha Bank, ’Apostolides, ABank yönetimine zaten girmeyecek’ dese, 8’inci madde gerekçesi düşer."

Bazı itirazları duyar gibiyim: "Adamın PKK’ya yardım ettiği ortada. Bunun başka ülkedeki bankanın yönetimine müdahaleyle ne ilgisi var. Hem Yunanistan’dan iki banka, iki Türk bankasını aldı. Yani, Yunanistan’a karşı özel bir tavır yok. Üstelik Alpha Bank’ta PKK parası da varmış."

Bu noktada, Finansbank’ın çoğunluk hisselerini alan National Bank of Greece’in (NBG) Atina’daki binasının duvarlarında asılı bazı tabloların, "Kaldırın onları" çağrısına dönüşecek kadar sorun olduğu aklıma geldi. Eğer BDDK, Alpha Bank’a vizeyi verseydi ve PKK olayı sonra farkedilseydi ne olurdu? Kıyamet kopardı.

BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, eski patronu Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ı çağırıp, "Alpha Bank yönetimiyle ilgili endişelerimiz var. Sayın Apostolides yönetim kurulunda durdukça, ABank’la evliliğine izin vermeyiz" dese iş daha kolay çözülebilir miydi?

BDDK’dan Yunanlılar’a veya Anadolu Grubu’na böyle bir uyarı gitmemiş.

Alpha Bank’ın aktifleri 45-46 milyar Euro, piyasa değeri de 10 milyar Euro dolayında. Avrupa’nın sayılı bankalarından biri. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Ersin Özince de buna vurgu yaptı.

BDDK bu işi tereyağından kıl çeker gibi ince yöntemlerle yönetseydi iyi olacaktı...

Şimdi, Alpha Bank "Apostolides’i yönetimden çıkardık" deyip, yeniden gelse vize alabilecek mi?

BDDK, "Geçmiş olsun, kararımdan dönmem" diyebilir mi?

’Holding profesörü’ derdik, şimdi ’işini kur hocam’ var

GAZETECİLİĞE ilk başladığım yıllarda, özellikle İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi bazı hocalarımıza "holding profesörü" nitelemesi yapılırdı. Eleştiri içerikli nitelemenin kaynağında, o hocalarımızın bazı holdinglerin yönetim kurullarında görev almaları yatardı.

Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Tosun Terzioğlu’nun, üniversite bünyesindeki İnovent adlı şirkete verdiği yön, bana o günleri anımsattı. Sabancı Üniversitesi’ndeki öğretim üyelerinin iş kurması, şirket sahibi olması serbest, hatta bu yönde teşvik var. Terzioğlu, çerçeveyi çizmiş:

"Öğretim üyelerimiz çok önemli araştırmalar yapıyorlar. Bunları neden ticari hale getirmesinler. İnovent aracılığıyla öğretim üyelerimize şirket kurmaları için destek veriyoruz. Bugüne kadar İnovent’in öncülük ettiği 7 şirket kuruldu. Ama öğretim üyelerimiz derslerini asla aksatmıyor."

Bir zamanlar ünlü iktisat hocalarımızı "holding profesörü" diye eleştirirdik...

Şimdi, "Hem şirketini, işini kur, patron ol, hem de ders ver" diyen üniversiteler var...

O yazıyı bütün işyerlerine asın

TÜRK-İŞ Başkanı Salih Kılıç, örgüte çağrıda bulunmuş: "O yazıyı sendika merkezlerimize, temsilciliklerimize ve işyerlerine asın."

Salih Kılıç, bu çağrıyı geçenlerde yazdığım "Bizim işçilerin milletvekilleri kadar itibarı var" başlıklı yazım için yapmış. Bosch Automotive Aftermarket’in Almanya’daki merkezine Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak atanan Gürcan Karakaş’la, Bursa’daki üç fabrikalarını gezmiş, Bosch Sanayi ve Ticaret’de çalışmanın ’milletvekilliği kadar itibarlı’ olduğu izlenimini aktarmıştım.

Yazıyı Robert Bosch’un, "İşçime çok para verdiğim için benim de çok param var" sözüyle bağlamıştım.

Kılıç, yazıyı beğenmiş, aradı: "Bu anlayış işverenlere örnek olsun. Çalışanın hakkını veren işyerinde verimlilik artar. İşçi, işyerine sımsıkı bağlanır."

Hani, "Erkeğin kalbine giden yol mideden geçer" derler ya...

İşçinin kalbine giden yolun da güzergahı aynı sanırım...
Yazarın Tüm Yazıları